theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
teşekkür ederim...
Aklıma Borges'in sözü geldi: ''Ben yaşamadım, okudum.'' İlginç bir yazı olmuş, tebrikler...
Doğrudan İtalyan mafya dizisi diye başladım; 2 günde bitirdim. İyi ve şok bir başlangıç sonrasında biraz odak kaçırdığını düşünüyorum. Son sezonu da seyredeceğim. İlgiye değer bir dizi her şekilde.
10 yıl önce iş için ayın belli günlerini İzmir'de geçirmem gerekiyordu. İzmir'de ev ararken bir tanıdık vasıtasıyla Bayraklı'da ilk yapılmış yüksek binanlardan birine bakmıştım. 17. katta bir teras dairesiydi. Muhteşem bir manzarası, pizza fırını, barbekü vs. vardı. Fiyatı da çok uygundu. Annem de eve bakmak istedi ve içinde iyi bir his olmadığını söyleyerek evi tutmamı engelledi. Karataş bölgesinde sahil tarafında bir ev tuttum. O yüzden Bayraklı benim için ayrı bir anlam ifade eder. Eşimin şirketinin İzmir ofisi de Bayraklı'da ve geçen hafta 3 gün o ofiste çalıştı. Büyük geçmiş olsun...
Aslı başladı seyretmeye. İyi ki her gece oturuyor geç saatlere kadar.
Bir Morrissey şarkısını hatırladım: We hate it when our friends become successful.
göremedim burada yapan... evde yaptıracağım hafta sonu için 🙂 çok canım çekti şu anda...
Tüm İskandinav seyahatlerimde her gün en az bir tane yedim. Her gün yesem bıkmam. Türkiye'de yapan var mı?
Ben stand-up hiç sevemedim gitti. Aslında komedi sevmem, sanırım onun yüzünden. Onun dışında kadın stand-up performansçıları üzerinden cinsiyet eleştirisi çok iyi. Kadınlara yönelik bu fiziksel görünüş baskısı çok önemli bir konu ve maalesef cinsiyetçiliğin damarlarda kan gibi gezdiğini gösteriyor. Ben bu konuda umutsuzum açık söyleyeyim. Her şey değişir bu değişmez. Kadınların fiziksel olarak yargılanması sürer. İtiraf edeyim cinsiyetçilikte pek çok şeyi geri bırakmış, cinsiyetçi rolleri günlük yaşamında da bayağı bir yapıbozuma uğratmış biri olarak hala bile ister istemez kadınları fiziksel özelliklerine göre yargılamaya eğilimli olduğumu görüyorum. Yine iyi bir yazı.. tebrikler
Edebi olarak çok beğendiğim bir yapttı. Filmi de sınıfın 'entel' filmler seyredip entel kitaplar okuyan enteli kontenjanından seyretmiştim. Filmi sevdiğimi hatırlıyorum, yazınız sonrasında tekrar seyredeceğim ki Bertolucci ile aram hiç iyi değildir 🙂 La Conformista ve biraz da The Last Emperor hariç. Sonrasında birkaç Bowles daha okudum ama bana hitap etmedi. Yazınız bana ergenlik yıllarımın entellektüel kimliğimi bulma çabalarını anımsattı, teşekkürler...