theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Elinize sağlık, gayet kapsamlı bir yazı olmuş. Cadı konusu tarihsel, antropolojik ve hatta politik olarak önemli. Çocukken Tatlı Cadı dizisi vardı tek kanallı tv döneminde severek seyrettiğim. Sonra Nicole Kidman’ın Samantha karakterini oynadığı bir filmi de yapıldı. Benim çok sevdiğim, hatta üzerine yazdığım film müthiş kadrosu ile The Witches of Eastwick....
O oyunlu servis zaten başlı başına kaçma nedeni 🙂
Uzun zamandır üzerine yazmayı planlıyordum, benden önce davranmışsınız 🙂 elinize sağlık
Ben sağlam gelato hayranıyım. İtalya'da bazı öğünleri sadece onunla geçiştirdiğim olur. Bir de özel olarak Haegen Danz markasının cheesecake ve Belgium chocolate ürünleri endüstriyel ürünler içinde en sevdiklerim. Mesela bizim Maraş tarzını hiç beğenmem. Bir de eskiden çocukluğumda Samsun'da yediğim Balkaymak dondurmacısının anılarımdaki yeri başka. O kadar ki oğlum Kerem 1 yaşındayken sırf yediği ilk dondurma o olsun diye özel olarak ondan aldım. Ondan sonra da iflah olmaz bir dondurma bağımlısı oldu.
İlk üç Nina Simone yorumu seçmek istersem: 1. Açık ara Sinnerman 2.Feeling Good 3.I Put a Spell on You. Bunun dışında da Don't let me ve Black is the color of my true love's hair diğer iki tercih olur. Çok sevmediğim bir tarzı sesiyle bana dinleten büyük bir yorumcudur.
Kesinlikle bir erken feminizm değil. O zaman Osmanlı İmparatorluğu'ndaki 'kadınlar saltanatı'nı da kadınların politikaya aktif katılımının ilk örneği sayabiliriz. Dolayısıyla size katılıyorum... elinize sağlık
Belki de 🙂) gerçekten özgün bir sihri vardır italya’nın... çok teşekkür ederim
4 aydır doğrudan Spor ile ilgili bir işte çalışıyorum ve bu kadar kısa zamanda spor ile ilgili bilgim, algım tamamen değişti. Hatta spor, egzersiz, fiziksel aktivite arasındaki farkları da öğrendim. Yakında yazmayı da planlıyorum bu konuda; şu anda Dünya Sağlık Örgütü fiziksel hareketsizliği de bir pandemi olarak tanımlıyor ve önümüzdeki dönemde şu anda en çok 4. ölüm nedeni olan fiziksel hareketsizliğin çok büyük bir sağlık sorunu olacağını ifade ediyor. Türkiye de Avrupa'nın en kilolu ülkesi ve buna bağlı sağlık sorunları da en yüksek olanı. Egzersiz yapmanın, düzenli fiziksel aktivitenin sağlığa etkisi dışında yazdığınız gibi stres atmaya da büyük etkisi var. Bir de katılıyorum: O chia tohumundan, yeşil sulardan ve özellikle de matcha çayından ben de nefret ediyorum 🙂
Bir kol saati koleksiyoncusu olarak ilgiyle okudum. Beşiktaş'ta oldukça yaşlı saat ustası bir amca vardı: ona çok saat götürmüşlüğüm vardır. Yaşıyorsa buradan saygılarımı iletiyorum, uzun ömürler diliyorum...
Ben büyük bir Sorrentino hayranıyım. Şu anda da Sorrentino sineması üzerine bir yazı üzerine çaılışıyorum yakında The Magger'da yayınlayacağım. Diziyi 2 günde bitirdim. Uzun zamandır ayrı bir yazıda yazayım mı diye düşünüyordum ki The New Pope yayınlamaya başladı. İkisini bir yazayım mı diye de düşünüyordum ki sizin yazınız geldi. Dizi hakkında görüşlerim hala net değil. Sorrentino olduğu için diziye sempatim çok ama o çekmeseydi acaba olur muydu diye düşünüyorum. O yüzden nihai kararımı The New Pope sonrası vereceğim ama seyredilen çoğu şeye benzemediği kesin.