theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Çok doğru bir yorum; kesinlikle katılıyorum. Biraz iddialı olacak ama bence Hockey, Andy Warhol ile birlikte post-60 döneminin en 'overrated' sanatçı arasında ilk sırada yer alır.
Benim pek aram iyi değildir Hockey ile. Tabi sanat tarihindeki etkisini ve niçin bu kadar büyük bir ressam olduğunu da anlıyorum.
Kısmetse kısa bir süre sonra yollardayız. Benim birayla felan işim olmaz ama Münih çok sevdiğim bir şehirdir. Bira işi eşimde 🙂
'Allah bir yastıkta kocatsın' sözü nereden çıkmış 🙂 yatak bir evliliğin vicdanıdır. Mecburiyet dışında ayrılmaması gerekir bence.
Bu konuda naçizane önerim yumuşak ve teknik konulardan olduğu kadar insan ilişkilerinden de anlayan bir eğitmen nezaretinde çalışmaya başlamak ve kendisine bu durumu açık açık anlatmak. Bir de bu sene suya girince farkettim: sorun yapana kadar, öncesindeki o endişe. Trafikte de aynısı olacaktır. Kolay gelsin...
Ben çok kötü dönemlerimde burada yazdığınız gibi uyanmamak için uyumamayı tercih ediyordum ki sonu insomniaya gidiyordu. Bu bavul metaforunu çok sevdim; keza ergenliğimden beri benzer şekilde hissediyorum. Normal-nörotipik- insanlar gibi yaşamda tutunmak, başarılı olmak için ekstra uğraşmak; hem maddi hem manevi hem de beşeri olarak. Hala başta dayım olmak üzere herkes yaşamda yetenek, zeka ve entelektüel seviyeme uygun bir konuma gelemediğimi söyler. İşin aslı başka tabi. Bazen yitik biri olmadığıma, aile kurabildiğime, babalık yapabildiğime, önemli sayılabilecek finansal ve yönetsel sorumluluklar alabildiğime, insan yönetebildiğime şükredin diyesim geliyor. Ama tabi bunun bedeli da başka oluyor tabi. Sıradan insanlar için sıradan şeyleri yapamamak. Bende bu çocukluk travmalarının da etkisiyle yüzme ve araba kulanmada kendini gösterdi. Bu yaz tam 40 yıl sonra ilk defa suya girdim. Bunu kimse anlamaz. Uzun yazdım ama yazı çok iyiydi dayanamadım. Bir de Horseman alıntısı da çok iyi ve doğru: kolaylaşıyor ama her gün yapmak zorundasın bu da yoruyor; hem ruhu hem bedeni.
Crying Game ve ve elbette Boy George yorumu ile aynı başlıklı şarkı. Sonra daha önce yazdığım Bond Şarkıları var. Her bir film ve onun şarkısı bu alanda çok iyi bir örnektir. Butch Cassidy & The Sundance Kid ve Raindrops Keep Fallin' On My Head; Midnight Cowboy Everybody's Talkin; Four Weddings and A Funeral Love is all around; Midnight Express Chase; Chariots of Fire Chariots of Fire; Young Americans Play Dead ilk aklıma gelenler. Öte yandan The Graduate dedince benim aklıma ilk Mrs. Robinson geliyor, sanırım doğrudan filmin ana karakterilerinden birine gönderme yaptığı için.
Ben en çok In the Name of the Father filminin soundtrack albümünde yer alan 'Your Make Me Thief of Your Heart' şarkısını severim. Gerek vokal gerekse de İrlanda folk müziğinden esinli orkestrasyonu ile gerçekten çok sevdiğim, ara ara dinlediğim bir parçadır.
Yine bit pazarına nur yağmış 🙂) Balmorhea geçmişte çok takip ettiğim bir gruptu. Bu albümü dinleyeyim. Keza Slowdive da ara ara radarıma giriyordu; yeniden albüm yaptıklarını öğrenmek hoşuma gitti.
Yasemin Hanım iyi haftalar ve pazartesiler 🙂 Yorumunuza kişisel olarak şöyle cevap vereyim: Benim için pazartesi sendromu veya travması okulla beraber başladı. Dolayısıyla da etkisi daha derin ve çocukluk kaynaklı olduğundan bir şekilde bilinçaltında yer etmiş durumda. Yoksa 20 yılı aşan iş yaşamında sadece 3 yıl çok sevmediğim ve dolayısıyla pazartesi sendromunu derinden yaşadım. Genel olarak ise şunu söyleyebilirim: Pazartesi sendromunun insanların geneli için kaynağı çalışma hayatıdır; çünkü insanların ezici bir ağırlığı çalışmak zorunda olduğu için çalışır ve işinden memnun değildir. Siz bu bağlamda çok şanslı bir azınlık içindesiniz. İnşallah da böyle devam eder.