theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Yerel ve konuya bir rehberin yaratacağı farkları Kudüs, Prag, Zagreb gibi bazı seyahatlerimde o kadar yakından gördüm ki. Bir de bazen bir turist grubunun kulaklarında kulaklık, rehberlerinin büyük bir heyecan ve dolu dolu bir şekilde anlattığı bilgileri dinlediklerini görüyorum ve aklıma bizim rehberler geliyor 🙂
Ayça Hanım kötü patlamış seyahat. Büyük geçmiş olsun. Türkçemizdeki 'parayla rezil olmak' deyimi tam da sizin durumunuzu tanımlıyor. Ben şu ana kadar 3 kere tur ile seyahata çıktım. 2 tanesi eşimin çalıştığı şirkete özel olarak, sadece o şirket çalışanlarının katılacağı ve şirketin uzun zamandır çalıştığı çok iyi butik bir acente tarafından organize edilmişti. Açıkcası tüm seyahatlerde tüm lojistik, oteller, ulaşım vb. çok iyi ve sorunsuzdu. Yalnız dediğiniz gibi hepsinde de ciddi bi rehber sorunu yaşadık. Bir Budapeşte seyahatinde rehber ilk gün bize 'seks turizmi' için Doğu Avrupa'ya giden bayi toplantısı katılımcısı gibi davranınca kendisiyle çok sert bir konuşma yapmak zorunda kalmıştık. Viyana'da ise ki dünya üzerinde en iyi bildiğim şehirdir, rehber öyle sallıyordu ki turun ortasında dayanamayıp kendisine 'bir daha sallarsanız sizi herkesin içinde bozacağım' demek zorunda kaldım. Tabi o da intikamını başka türlü aldı 🙂) Tekrar geçmiş olsun.
Açıkcası bu yazıya bayağı önce başlamıştım ama bu pazartesi sabahını düşünerek tamamladım ne yazık ki.
Erksan sinemasının şiirsel boyutu ile ilgili olarak verdiğiniz örnekler dikkate alınması gereken ama üzerinde tartışılması gereken filmler. Öte yandan ben Erksan sinemasının sanat tarihi eğitiminin de etkisiyle edebiyat ile birlikte resim sanatıyla da yoğun bir ilişki kurduğunu düşünüyorum. Yine sözünü ettiğiniz filmlerin dahil olduğu Beş Hikaye zaten doğrudan edebiyat uyarlamaları ve uyarlanan yazarlar, belki biraz Müthiş Bir Tren hariç, şiirsel bir dile sahipler. Bu açıdan da şiirsel bir üslup ile her şeyden önce içeriksel olarak bir yakınlıkları var. Bu arada The Magger'da yayınlanan Metin Erksan yazımı okudunuz mu bilemedim. Uygun olduğunuzda bir bakarsınız belki: https://www.themagger.com/metin-erksan-kimdir/ İyi çalışmalar, sevgiler
Metin Erksan'ı hangi açılardan ve özellikle de hangi filmleri (Sevmek Zamanı dışında) ile şiirsel sinema ile özdeşleştirdiniz?
1 sene önce Arap coğrafyasına yaşamaya başladığımdan beri Arap müziği üzerine ciddi şekilde eğiliyorum. Hatta uzun zaman önce de bir yazı yazmak istiyordum ama araya başka konular girdi ki hala yazı taslak halde ve bu yıl içinde sanırım tamamlarım. Arap müziği dediğiniz gibi çok zengin, farklı türlerde ve özellikle de türlerarası çalışmalarla özgün bir müzik. Bu açıdan yazınızı değerli buldum. Bir de Magger ortamında Arap müziğini bilen anlayan birisinin olması da ayrıca memnun etti beni. Elinize sağlık...
Halılar otantik folk sanatının en müthiş örnekleridir. Halılar, tespihler ve eşarplar (ve flarlar) el sanatlarının çok iyi örnekleridir. Tabi öte yandan Bir Bedri Rahmi gibi onların aşırı mystify (Türkçesi aklıma gelmedi) edilmesini doğru bulmasam da yaratıcılığın saf ve en doğal halleri olduğunu düşünüyorum.
Ben teşekkür ederim bilgilendirme için. Hemen takibe başlıyorum. Sevgiler...
Türk Sineması'nda en sevdiğim 3 yönetmenden ikisi üzerine planladığım yazılarımdan ilkini burada Metin Erksan üzerine yayınlamıştım. Bir kaç gündür de Ömer Kavur üzerine notlarımı toparlıyordum ki ona da başlayayım ve kısa sürede yayınlayayım. Üç yazılık dizi En sevdiğim 25 Türk Filmi ile tamamlanacaktı. Tam bu süreçte sizin röportajınızı okudum. Hemen sorayım: bu belgeseli nerede ve nasıl seyredebilirim. Kavur üzerine çok düşünmüş; onun üzerine akademik bir paper yazmış ve her filmini seyretmiş ve ayrıca maalesef kanserinin çok ileriki bir aşamasında şahsen de tanışmak onuruna erişmiş biri olarak Fırat Özeler'i çok taktir ettiğimi söyleyebilirim. Hele bir de Tanpınar'ın Huzur'unu ki iki yeni kapsamlı çalışmam için yeni bir okumasını birkaç hafta önce bitirdim, çok seven birinin Kavur'u da doğru anlayacağından eminim. Kavur yazısını tamamlamadan bu belgeseli seyretmek isterim. Ağzınıza ve kaleminize sağlık.
Filmle geçen gün tesadüfen Netflix'te seyrettiğim bir diziye devam etmek isterken karşılaştım ve bir anda seyrettim. Size çok katılıyorum. Elde çok malzeme var: iki yetenekli yaratıcı, iyi oyuncular ve her türlü gerilime açık bir konu. Ama sona kadar film resmen yalpalıyor ve inandırıcılıktan çok uzak bir şekilde ilerlemiyor. Bir de Hakan Günday gibi bir romancıdan, çok favorim değildir ama yeteneği ve ifade gücü açısından son dönemin en önemli romancılarından biri olduğu su götürmez bir gerçek, böyle bir senaryo çıkması şu gerçeği gösteriyor: roman ve senaryo yazmak iki ayrı alan.