theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Evet, huzur içinde yatsın. İşin ilginç yanı, bunca senedir çok yakından takip ettiğim bir besteci olmasına rağmen ancak vefatının ardından Yellow Kagic Orchestra dinledim. Elektronik müziğin öncülerindenmiş. Kraftwerk ile yakın bir bağ var müziklerinde.
Çok teşekkür ederim. ilginç bir yolculuk oldu ve pek çok yolculuk gibi hiçbir zaman hedeflenen/nihai varışa ulaşamayan. Churchill'in bir sözüyle bitireyim cevabımı: Başarı son; başarısızlık ölümcül değildir. Önemli olan devam etme cesaretidir.
Çok teşekkür ederim. Sizden de bekliyorum; keza yeni albümleri artık sizin yazılardan takip ediyorum.
Bugün İspanya denince akla gelen kültürel unsurlar, bunda Franco faşist rejiminin ortak bir İspanyol kimliği ve birliği oluşturma girişiminin bir sonucudur, ağırlıklı olarak Endülüs Bölgesi'ne aittir. Bugün Ispanyol mutfağı olarak tanınan yemeklerin önemli bir bölümü de İspanya'nın Akdeniz Bölgesi'ne ait. Özellikle de tapaslar ve ayrı bir idari bölge olan ama Akdeniz İspanyası'nın bir parçasını oluşturan Valencia'nın paellası. Tabi konu gastronomi olduğunda başlı başına bir Basque Bölgesi var ki o ayrı bir tartışma konusu. Bu arada yazıda katılmadım bir cümle var: "Katalanların en az bizim kadar iyi ekmek yaptığını kesinlikle belirtmeliyim." Ben açıkcası iyi ekleme yaptığımızı düşünmüyorum. Artizan ekmek yapan ustalar hariç ortalama bir fırından iyi ekmek alamadığınız bir ülke iyi ekmek yapmıyordur. Fransızlar, İtalyanlar, İspanyollar ve hatta Lübnanlılar bizden daha iyi ekmek yapıyorlar.
Depeche Mode şaşırttı. Ghosts çok iyi. Bir de Bergman Seventh Seal göndermesi de derinlik katmış klibe. Albümü dinlerim. Kraftwerk soundu varsa daha da merak ettim.
Bizdeki 'komşunun tavuğu komşuya kaz görünür' veya ingilizcedeki 'the Grass is always greener on the other side of the fence' bu durumun bir bölümüne yönelik sözler. Bazen dayanamıyorum ve insanları azarlamak pahasına dünyada 2.3 milyar insanın çok temek hijyene (su ve sabun' erişemediğini; 830 milyona yakın insanın da açlık çektiğini söyleyip içecek temiz suya, her öğün sofraya yiyecek bir şeyler koymaya ve her gün duş almaya imkanınız varsa dünyanın şanslı %60'ı içindesiniz diyorum. Buna ekstra zevkler dahil değil. Dünya o kadar kötü bir yer ki bu kadar basit şeylerden bile mutlu olmamız, şükretmemiz gerekiyor. Kursu da yazınızdan öğrendim, bakacağım. Sevgiler
teşekkür ederim... maalesef gerçek olmamasını çok isterdim. Bazen uyanıp kabus zannediyorum ama sonra gerçek olduğunun farkına varıyorum.
Ben ziyaretimden sonra Türkiye'nin gastronomi merkezinin Gaziantep değil Antakya olduğuna kanaat getirmiştim.
teşekkür ederim 🙂
Kendine Mal Etme bir 'desconstruction', bir yapı bozum; geleneksel sanat eğilimlerine karşı bir baş kaldırı bence. Bu anlamda da bir anti-sanat hareketi olarak da değerlendirilebilir bence. Duchamp ilk ve en etki yaratan örneği. Andy Warhol ise resim alanında tabiri caizse işin suyunu çıkarıyor. Marlyin, Cola, Elvis yapıtları bugün sanat tarihinin en önemli yapıtları kabul ediliyor ki sıkı bir Warhol karşıtı olarak buna kesinlikle katılmıyorum. Picasso ise müzikteki çeşitlemeler gibi. Nasıl müzikte bir besteci bir başka bestecinin çok bilinen bir melodisi alıp ondan çeşitlemeler yapıyorsa resim ve diğer görsel sanatlarda da bu yapılabilir. Mona Lisa muhtemelen bunun en çok yapıldığı tablo muhtemelen. Picasso Klimt (Öpücük) ve Goya (3 Mayıs 1808) gibi çeşitlemeler de yapıyor. Uzun ve dağınık yazdım ama sonuç olarak bence telif hakları ile ilgili bir durum değil; bir sanat hareketi ama masum değil aksine geleneksel sanata ve kanon yapıtlara yönelik bir karşıt hareket. Bu yapıtların şöyle bir katkısı oluyor: 1. Duchamp gibi entelektüel tartışmaları kışkırtıyor, sanat nedir sanat yapıtı nedir gibi konuları, özellikle de modernite bağlamında tartıştıyor. 2. O yapıtları bilmeyen, özellikle de genç kuşaklara klasiklerin ve kanonların tanıtılmasına olanak vermeleri. Elinize sağlık... ilginç bir konuyu gündeme getirmişsiniz.