theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Halılar otantik folk sanatının en müthiş örnekleridir. Halılar, tespihler ve eşarplar (ve flarlar) el sanatlarının çok iyi örnekleridir. Tabi öte yandan Bir Bedri Rahmi gibi onların aşırı mystify (Türkçesi aklıma gelmedi) edilmesini doğru bulmasam da yaratıcılığın saf ve en doğal halleri olduğunu düşünüyorum.
Ben teşekkür ederim bilgilendirme için. Hemen takibe başlıyorum. Sevgiler...
Türk Sineması'nda en sevdiğim 3 yönetmenden ikisi üzerine planladığım yazılarımdan ilkini burada Metin Erksan üzerine yayınlamıştım. Bir kaç gündür de Ömer Kavur üzerine notlarımı toparlıyordum ki ona da başlayayım ve kısa sürede yayınlayayım. Üç yazılık dizi En sevdiğim 25 Türk Filmi ile tamamlanacaktı. Tam bu süreçte sizin röportajınızı okudum. Hemen sorayım: bu belgeseli nerede ve nasıl seyredebilirim. Kavur üzerine çok düşünmüş; onun üzerine akademik bir paper yazmış ve her filmini seyretmiş ve ayrıca maalesef kanserinin çok ileriki bir aşamasında şahsen de tanışmak onuruna erişmiş biri olarak Fırat Özeler'i çok taktir ettiğimi söyleyebilirim. Hele bir de Tanpınar'ın Huzur'unu ki iki yeni kapsamlı çalışmam için yeni bir okumasını birkaç hafta önce bitirdim, çok seven birinin Kavur'u da doğru anlayacağından eminim. Kavur yazısını tamamlamadan bu belgeseli seyretmek isterim. Ağzınıza ve kaleminize sağlık.
Filmle geçen gün tesadüfen Netflix'te seyrettiğim bir diziye devam etmek isterken karşılaştım ve bir anda seyrettim. Size çok katılıyorum. Elde çok malzeme var: iki yetenekli yaratıcı, iyi oyuncular ve her türlü gerilime açık bir konu. Ama sona kadar film resmen yalpalıyor ve inandırıcılıktan çok uzak bir şekilde ilerlemiyor. Bir de Hakan Günday gibi bir romancıdan, çok favorim değildir ama yeteneği ve ifade gücü açısından son dönemin en önemli romancılarından biri olduğu su götürmez bir gerçek, böyle bir senaryo çıkması şu gerçeği gösteriyor: roman ve senaryo yazmak iki ayrı alan.
Evet, huzur içinde yatsın. İşin ilginç yanı, bunca senedir çok yakından takip ettiğim bir besteci olmasına rağmen ancak vefatının ardından Yellow Kagic Orchestra dinledim. Elektronik müziğin öncülerindenmiş. Kraftwerk ile yakın bir bağ var müziklerinde.
Çok teşekkür ederim. ilginç bir yolculuk oldu ve pek çok yolculuk gibi hiçbir zaman hedeflenen/nihai varışa ulaşamayan. Churchill'in bir sözüyle bitireyim cevabımı: Başarı son; başarısızlık ölümcül değildir. Önemli olan devam etme cesaretidir.
Çok teşekkür ederim. Sizden de bekliyorum; keza yeni albümleri artık sizin yazılardan takip ediyorum.
Bugün İspanya denince akla gelen kültürel unsurlar, bunda Franco faşist rejiminin ortak bir İspanyol kimliği ve birliği oluşturma girişiminin bir sonucudur, ağırlıklı olarak Endülüs Bölgesi'ne aittir. Bugün Ispanyol mutfağı olarak tanınan yemeklerin önemli bir bölümü de İspanya'nın Akdeniz Bölgesi'ne ait. Özellikle de tapaslar ve ayrı bir idari bölge olan ama Akdeniz İspanyası'nın bir parçasını oluşturan Valencia'nın paellası. Tabi konu gastronomi olduğunda başlı başına bir Basque Bölgesi var ki o ayrı bir tartışma konusu. Bu arada yazıda katılmadım bir cümle var: "Katalanların en az bizim kadar iyi ekmek yaptığını kesinlikle belirtmeliyim." Ben açıkcası iyi ekleme yaptığımızı düşünmüyorum. Artizan ekmek yapan ustalar hariç ortalama bir fırından iyi ekmek alamadığınız bir ülke iyi ekmek yapmıyordur. Fransızlar, İtalyanlar, İspanyollar ve hatta Lübnanlılar bizden daha iyi ekmek yapıyorlar.
Depeche Mode şaşırttı. Ghosts çok iyi. Bir de Bergman Seventh Seal göndermesi de derinlik katmış klibe. Albümü dinlerim. Kraftwerk soundu varsa daha da merak ettim.
Bizdeki 'komşunun tavuğu komşuya kaz görünür' veya ingilizcedeki 'the Grass is always greener on the other side of the fence' bu durumun bir bölümüne yönelik sözler. Bazen dayanamıyorum ve insanları azarlamak pahasına dünyada 2.3 milyar insanın çok temek hijyene (su ve sabun' erişemediğini; 830 milyona yakın insanın da açlık çektiğini söyleyip içecek temiz suya, her öğün sofraya yiyecek bir şeyler koymaya ve her gün duş almaya imkanınız varsa dünyanın şanslı %60'ı içindesiniz diyorum. Buna ekstra zevkler dahil değil. Dünya o kadar kötü bir yer ki bu kadar basit şeylerden bile mutlu olmamız, şükretmemiz gerekiyor. Kursu da yazınızdan öğrendim, bakacağım. Sevgiler