theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Edacım kesinlikle benzer fikirleri paylaşıyorum. Öte yandan son dönemde Nobel ve Oscar tarihleri ile ilgili okumalarım sonucunda sanat ve kültür alanında kesinlikle bu derece büyük iddialı ödülleri verilmesine ve elbette her türlü yarışmaya karşıyım. Dediğin gibi belirli alanlarda belirli bir yapıta (Booker, National Book vb.) ödül verilmesine veya Cervantes gibi yaşam boyu yapılan çalışmaları ve katkıları onurlandırmak amacıyla büyük sanatçıların ödüllendirilmesi yapılabilir. Bir de ödül verirlen sanat dışı yaşamı da mümkünse dışarıda tutulsun. sevgiler..
Selamlar, çok teşekkür ederim. Pearl Buck edebiyat tarihinde en çok tartışılan ödüllerden biri. Genel olarak yapıtları Nobel alacak seviyede görülmez. Ben bu ifadeyi kullanırken 'mevcut adaylar arasında bir seçim yaparken komite üyeleri nasıl tartıştılar, hangi üye onun alması gerektiğini söyledi ve nasıl bir savunma yaptı?' onu merak ediyorum demek istedim. Geçmişte ödüllere karşı çıkıp istifa eden pek çok komite üyesi de mevcut.
Kubrick üzerinde çok düşündüğüm, tüm filmlerini gördüğüm bir yönetmen. Zamanla itiraf edeyim üzerimdeki etkisi azaldı. Mesela Space Odyssey, 1990larda en sevdiğim, bence dünya tarihinin en iyi 10 filminden biriydi. Bugün bu düşüncemi değiştirdim. Açıkcası ilk ikiye hiç düşünmeden Lolita ve Barry London'ı koyarım. Sonra Space Odyssey. Enes Wide Shut ve Full Metal Jacket ise yapmasa olurmuş filmleri. Bir de naçizane bir eleştirim: "Hollywood’un en saygıdeğer ve dahi yönetmeni Stanley Kubrick’ten!" cümlesi çok iddialı olmuş 🙂)
Teşekkürler öncelikle. Dubai kendine özgür bir yer. Neredeyse sıfırdan, bir balıkçı köyünden bu günlere geldiği için evet yeni kurulmuş ama öte yandan kendine özgü bir şehir. Bu anlamda şehre haksızlık yapmamak lazım. İstanbul'dan daha tutarlı olduğu açık. Bütçeye gelirsek, evet aslında her bütçeye uygun bir seyahat mümkün. Her ne kadar son dönemde şehrin daha pahalı olduğunu söylüyorlar. Bedava yapılabilecek pek çok aktivite de mümkün. Hayatta bir kere görülmesi gereken ve farklı bir deneyim sunan bir şehir. Dubai ile ilgili bir sonraki yazı kahveciler olacak muhtemelen 🙂
Çok severim arada yaparım. İspanya'da da bolca yemiştim. Şimdi taşınınca burada iyisini bulmak daha kolay oldu.
Grupta Belle&Sebastian havası da var biraz sever misiniz bilmiyorum. Bir de ikiliden Erlend Qye'nin solo çalışmalarından La Prima Este single var 2013 tarihli. İtalya'da bir yaz akşamında bir açık hava restoranında geçirilen iyi vaktin müziği.
2 hafta önce gezdiğim Dubai'deki Museum of Future'a benziyor. İkisinin konseptleri ayrı ama geleceğe yönelik müze fikri iki müzeyi bir arada düşünmemize neden oluyor.
Hayatımın bundan sonrasında en çok özleyeceğim şey sonbahar olacak. Mevsimlerin mevsimi... Bir itirafta bulunayım: Autumn in New York'un sırf Richard Gere ve sonbahar için seyretmiştim. Animasyonlar tercihleri ilginç olmuş. Elinize sağlık.
2003'de Çek Cumhuriyeti'nin AB Üyeliği ile ilgili bir program için Charles Üniversitesinde bulunmuştum. Mart ayıydı ve geceleri sis içinde tüm şehir bir masaldan çıkmış gibiydi. Prag aşkım o zamandan beri devam ediyor. En sevdiğim 5 şehirden biridir dünya üzerinde. Elinize sağlık...
İtalya'da gezdiğim tüm şehirler içinde Siena bir başka boyuttur. Piazza del Campo'yu gördüğüm anda hayatımda yeni bir döneme girdiğim hissetmiştim. Sırf bu yüzden ara ara bir Bond filmi Quantum of Solace'ın başlangıcını seyrederim; keza film Siena'da başlıyor ve bir Palio yarışı ile devam ediyor.