Münteha Adalı ile: Eşitsizliklerden Eşitlik Arayan Sosyal Etki Zirvesi'24 Üzerine
“Eşitsizliklerden Eşitlik Arıyoruz” mottosuyla yola çıkılarak toplumsal alanda farkındalık oluşturmayı hedefleyen Sosyal Etki Zirvesi’24 bu yılda Münteha Adalı önderliğinde 121 ortak paydaşla birlikte gerçekleştirildi. Toplumsal alanda göz ardı edilen konuların tartışılmaya açıldığı bu zirvede sınıfsal eşitsizlik, insan-doğa dengesizliği, toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal adalet gibi konular sürdürülebilirlik bakış açısıyla alanının uzman isimleriyle birlikte ele alındı. Sosyal Etki Zirvesi sayesinde toplumsal duyarlılığın gelişimine öncülük edilerek mevcut sorunlara yönelik çözüm odaklı adımlar atılmış oldu. Aslında böylesi hassas konuları tartışmaya açarak oldukça geniş çaplı etkin bir ses yaratabilmek ne denli büyük bir paylaşım alanının yaratıldığını gözler önüne seriyor. Ne de olsa her birimiz zaman zaman sahip olduğumuz farklılıklarımız nedeniyle toplumsal alanda farklı şekillerde çeşitli eşitsizlik durumlarına maruz kalabiliyoruz. İşte tam da bu konuları gün yüzüne çıkartmayı hedefleyen Sosyal Etki Zirvesi, mevcut eşitsizlerin önüne geçerek toplumsal alanda sağlıklı ve bilinçli bir yapıya kavuşulabilmesi adına neler yapılabilirin üzerine odaklanıyor ve elde ettiği verilerle birlikte geleceğe yönelik yol haritasını çiziyor. Bende bu hususta Münteha Adalı önderliğinde gerçekleştirilen Sosyal Etki Zirvesi’nin hikayesiyle ilgili merak edilen detayları sizlerle paylaşmak istedim. Keyifli okumalar dilerim…
Organizasyon liderliğini üstlendiğiniz Sosyal Etki Zirvesi’24 30 Mayıs 2024 tarihinde 121 ortak paydaş birlikte gerçekleştirildi. Alanının uzman isimleri de toplumsal yapıda fark ettikleri bazı sorunları tartışmaya açarak iyileştirici bir güç oluşturmaya çalıştılar. Peki, siz bu zirveyi genel hatlarıyla nasıl değerlendirirsiniz, sizce bu zirve toplumsal yapıya ne denli bir fayda sağlamış olabilir?
Sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler, kamu kuruluşları, belediyeler, üniversiteler, platformlar, medya ve iş dünyası temsilcileri dahil olmak üzere 121 paydaşı ortak bir hedefte bir araya getiren Sosyal Etki Zirvesi’24, sosyal, ekonomik ve çevresel eşitsizliklere dikkat çekmek, farkındalık oluşturmak ve herkesi eyleme davet etmek hedefiyle gerçekleştirildi. Konuşulmayanın konuşulduğu, göz ardı ettiklerimiz ya da fark etmediklerimizin dile geldiği, eşitlik konusunu “Eşitsizliklerden eşitlik arıyoruz” mottosuyla toplumla paylaşmayı arzu ettiğimiz bir buluşmaydı amacımız.
Bu amaçla, aynı duyguyu hissedenlerin bir arada olduğu bir topluluk yaratarak ve halen daha bu topluluğumuzda birbirimizle paylaşarak toplumsal dönüşüme aracılık ediyoruz. Zirveyi genel hatlarıyla değerlendirdiğimde, katılımcıların yüksek motivasyonu ve iş birliği ruhu sayesinde önemli adımlar atıldığını söyleyebilirim. Her bir paydaşın, kendi uzmanlık alanı çerçevesinde sunduğu çözümler ve öneriler, toplumun çeşitli kesimlerine hitap eden ve uzun vadeli etkiler yaratabilecek güçlü bir sinerji oluşturdu.
Toplumsal yapıya sağlanan faydaya gelince, bu tür zirvelerin en büyük katkısı, farkındalığı artırmak ve farklı aktörler arasında iş birliği köprüsü kurmak… Bu zirve sayesinde, toplumsal yapının en zayıf noktaları üzerine odaklanarak, bu noktaların güçlendirilmesine yönelik somut adımlar atılmaya başlandı. Ortaya çıkan çözümler, sadece bugün değil, gelecekte de toplumsal refaha önemli katkılar sunacak nitelikteydi. Bu anlamda Sosyal Etki Zirvesi’ni, toplumumuzun iyileşme sürecine önemli bir ivme kazandıran büyük bir dönüm noktası olarak görüyorum.
Sizi Sosyal Etki Zirvesini gerçekleştirmeye iten güç neydi, bu fikir nereden aklınıza geldi ve bu kadar paydaşa nasıl erişim sağlayabildiniz?
Sosyal Etki Zirvesi’ni gerçekleştirme fikri, toplumsal sorunlara karşı duyduğum derin sorumluluk duygusundan doğdu. Uzun yıllardır içinde bulunduğum çeşitli sosyal sorumluluk projeleri ve topluma yönelik girişimler, bana daha geniş çaplı bir platforma ihtiyaç olduğunu gösterdi. Toplumumuzun birçok alanda büyük potansiyeli var, ancak bu potansiyeli hayata geçirmek için çeşitli aktörlerin bir araya gelmesi ve ortak bir hedef doğrultusunda hareket etmesi gerektiğine inanıyorum. Bu fikir, toplumda fark ettiğim çeşitli sorunları çözmeye yönelik daha geniş kapsamlı bir iş birliği ihtiyacını hissettiğim bir dönemde aklıma geldi. İnsanların bireysel olarak çok güçlü fikirleri ve projeleri olabiliyor, ancak bu projeler genellikle sınırlı kaynaklar veya yetersiz iş birliği nedeniyle yeterince yaygınlaşamıyor. Bu noktada sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler, kamu kuruluşları, belediyeler, üniversiteler, platformlar, medya ve iş dünyası temsilcilerini bir araya getirerek, bu fikirlerin ve projelerin daha geniş bir “etkiye” dönüşmesini hedefledik.
Bu kadar paydaşa erişim sağlamanın arkasında ise yıllar içinde oluşturduğum güçlü bir ağın ve güvene dayalı ilişkilerin önemli bir rolü var. 2004’den beri farklı STK’larda üyeliklerim ve aktif çalışmalarım oldu, yaptığım girişimlerin bana kattıkları, benim gözlemlerim, herkesle kurduğum iletişimim, memleketi, dünyayı gezmelerimde gördüklerim, biriktirdiklerim ve 2013 yılından beri bireysel olarak yazıp zaman içinde hayata geçirdiğim projelerin sonu ile bu zirve kaçınılmazdı.
Her paydaşın bu zirvede bizimle birlikte olmayı kabul etmesi, bir araya geldiğimizde ne kadar güçlü bir etki yaratabileceğimizin bilincinde ve gücünde olmamızdan kaynaklandı. Bu zirve, sadece bir fikirden veya hayalden ibaret değildi; toplumumuzun geleceğine dair güçlü bir inanç ve kararlılık barındırıyordu. Bu inanç ve kararlılık, doğru kurum ve kuruluşlarla bir araya geldiğinde büyük değişimlerin mümkün olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Sosyal etki zirvesinin etki alanı nasıl artırılabilir, bu konuda geleceğe yönelik planlarınız nelerdir?
Sosyal Etki Zirvesi’nin etki alanını artırmak için gelecekteki planlarımız, gençleri de kapsayan geniş kapsamlı bir stratejiye odaklanıyor. 2025’te gerçekleştirilecek Sosyal Etki Zirvesi, toplumsal değişimin öncüleri olan gençleri de bu sürece dahil etmek için kurgulanacak. Gençlerin enerjisi, yenilikçi bakış açıları ve toplumsal sorunlara duyarlılıkları, zirvenin geleceği için güçlü bir rol oynayacak. Bu nedenle gençleri projelere dahil etmek, onları liderlik pozisyonlarına getirmek ve fikirlerini paylaşabilecekleri bir yer haline getirmeyi arzu ediyoruz.
Bu yaklaşım, gençlerin toplumsal etkilerini artırmanın yanı sıra, toplumsal yapının gelecekteki liderlerini yetiştirmeye de katkıda bulunacak. Bu sayede, toplumsal sorunlara dair kalıcı ve etkili çözümler üretme yolunda önemli bir adım atmış olacağız.
121’den fazla paydaşla ortak hareket etmek sizde nasıl bir etki bırakıyor, sivil toplum kuruluşlarının sosyal etki zirvesindeki önemi nedir?
121’den fazla paydaşla ortak hareket etmek, hem profesyonel hem de kişisel olarak büyük bir etki yaratıyor. Bu kadar geniş bir sivil toplum ağı ile iş birliği yapmak, toplumsal sorunları daha kapsamlı bir şekilde ele alabilmemizi ve çeşitli perspektifleri bir araya getirebilmemizi sağlıyor. Farklı sektörlerden gelen uzmanlar, iş dünyası temsilcileri ve akademisyenler arasındaki iş birliği, projelerimizin çok yönlü ve etkili bir şekilde gelişmesini mümkün kılıyor. Her bir paydaşın katkısı, çözüm önerilerimizi zenginleştiriyor ve uygulama aşamasında daha geniş bir etki alanı yaratmamıza olanak tanıyor. Bu vesile ile Sosyal Etki Zirvesi 2025 için de tüm sivil toplum kuruluşlarına, bir çağrı başlatmak isterim. 121 paydaşımızın arasına katılın, birlikte ”eşitsizliklerden eşitlik” arayalım…
Konuşmanızda sessizliğin utancını yaşamak istemiyorum demiştiniz, aslında bu sözün sizin hayat felsefeniz haline geldiğini söyleyebiliriz. Bu sözü biraz daha açabilmeniz mümkün müdür, bu bakış açısını hayatınıza nasıl entegre ediyorsunuz?
“Sesizliğin utancını yaşamak istemiyorum” ifadesi, benim hayat felsefemin merkezinde yer alan bir anlayışa işaret ediyor. Bu söz, toplumsal sorunlar karşısında sessiz kalmanın, herhangi bir sorunu çözmeye katkı sağlamadığını ve bu sessizliğin, zamanla bir tür utanca dönüşebileceğini ifade ediyor. Bu bakış açısı, hayatıma ve iş hayatıma çeşitli şekillerde entegre ediliyor.
Toplumsal sorunlar karşısında sessiz kalamazdım. Sorunları açıkça dile getirip çözüm önerileri geliştirmek, karanlıkta kalan, konuşulmayan konuları aydınlatmak, çözüm bulmak ve harekete geçmek yaşam felsefemin temel taşlarından biri haline geldi. “Sessizliğin utancını yaşamak istemiyorum” anlayışı, toplumsal ve bireysel sorumlulukları yerine getirirken, her zaman aktif bir rol üstlenmeyi ve sorunlara çözüm üretme sürecine katkıda bulunmayı teşvik eden bir yaşam felsefemdir. Bu felsefenin, bana her gün ilham verdiğini ve yaptığım işlerin anlamını, etkisini derinleştirdiğini hissediyorum.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, gelir dağılımı eşitsizliği, insan-doğa dengesi eşitsizliği gibi konularda farkındalık yaratarak ilerlemeye çalışıp etki yaratabilmek oldukça zor ve incelikli bir konu olsa gerek… Peki, bu yolculukta sizi zorlayan kısımlar oldu mu, nasıl bir mücadele içerisine girdiğinizi öğrenebilir miyim, yani biraz daha işin arka planını bizlerle paylaşabilir misiniz?
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, gelir dağılımı eşitsizliği ve insan-doğa dengesi gibi konular, hem karmaşık hem de derin köklere sahip meselelerdir. Bu alanlarda farkındalık yaratmak ve somut etki sağlamak, gerçekten de zorlayıcı ve incelikli bir süreç gerektiriyor. Bu yolculukta karşılaştığım zorluklar ve mücadeleler, aslında bu tür sorunların çözümünde ne kadar sabır, kararlılık, stratejik düşünce ve uzun vadeli bir çalışma gerektiğini gözler önüne seriyor.
Bu sorunları ele alırken, toplumsal yapının çeşitli katmanlarındaki direnişle başa çıkmak, bu süreçte karşılaştığım bir diğer büyük zorluktur. Örneğin, cinsiyet eşitsizliği konusunda farkındalık yaratmak istediğinizde, bazı kesimlerde bu tür girişimlere karşı bir direnç olabilir. Bu tür durumlarda, doğru iletişim stratejilerini kullanmak ve insanlara değişimin gerekliliğini anlatmak önemlidir.
Arka planda ise, sürekli bir öğrenme ve adaptasyon yolculuğu vardır. Yeni stratejiler geliştirmek, başarılı olamayan yöntemleri değiştirmek ve sürekli olarak toplumsal değişim için en etkili yolları aramak, bu yolculuğun temel taşlarıdır. Aynı zamanda, bu süreçte destek aldığım ekip arkadaşlarım ve paydaşlarımın katkıları, bu zorlukların üstesinden gelmem de büyük rol oynadı.
Toplumsal linç kültürü çağımızın en büyük problemlerinden biri haline geldi. Sizce bu konuda nasıl bir farkındalık sağlanabilir?
Toplumsal linç kültürü, maalesef günümüzde giderek büyüyen bir sorun haline geldi. Bu konuda farkındalık yaratmak için öncelikle bireylerin sosyal medyada ve genel olarak dijital platformlarda daha bilinçli hareket etmeleri gerekiyor. Hızlı yargıların ve önyargıların zararları konusunda toplumun bilgilendirilmesi, bu tür davranışların önüne geçebilir. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, toplumsal linçin uzun vadede ne tür hasarlara yol açabileceğini göstermek için kritik önem taşıyor. Okullarda, iş yerlerinde ve medya aracılığıyla bu konuda verilecek medya okuryazarlığı gibi eğitimler, insanları daha bilgi sahibi ve empatik davranmaya yönlendirebilir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ne yazık ki hala günümüzde tartışılmaya devam edilen ve sağlıklı bir yapıya kavuşturulması gereken elzem konularından biri. Bu alandaki çalışmalarınız nelerdir?
Toplumsal cinsiyet eşitliği, sadece kadınların değil, tüm cinsiyetlerin birlikte hareket etmesini gerektiren bir meseledir. Bu bağlamda, Sosyal Fabrika çatısının altında kapsamında “Erkekler Konuşuyor” projesini başlattım. Bu projeyle, erkeklerin toplumsal cinsiyet normlarının getirdiği baskıları ve zorlukları açıkça ifade edebilecekleri bir platform sunmayı hedefliyoruz. Proje ile beraber dünyadaki trendleri takip ederek, 2018 yılından beri ülkemizde 19 Kasım Dünya Erkekler Günü’nü kutlayan ilk platformuz.
“Konuşulmayan göz ardı edilen her şey ayak bağıdır, artık konuşma zamanı” sözü, işte tam da bu engellerin aşılmasının önemini vurguluyor. Erkeklerin konuştuğu bu projede, konuşulmayanları konuşmak, erkeklerin cinsiyetlerinden ötürü kendilerine yüklenen sorumlulukları sorgulamalarını sağlamak ve sorumlulukları hakkındaki duygu ve düşüncelerini anlamak amacımız oldu. Çünkü, toplumsal cinsiyet eşitliği meselesi ‘hepimizin sorunu’…Bu nedenle hedefimiz, birbirimizi anlamak, ötekileştirmeden birbirimizle empati kurabilmek ve bir diyalog başlatmak.
Yine aynı şekilde toplumsal adalet, sınıfsal eşitsizlik, çalışan hakları, engelli hakları ve hayvan hakları gibi konularda titizlikle incelenmesi ve planlı bir şekilde çözüme kavuşturulması gereken güncel sorunlarımız arasında yerini alıyor. Peki, bu alanlarla ilgili yapılan iyileştirici çalışmalarınız neler oldu?
Toplumsal adalet, sınıfsal eşitsizlik, çalışan hakları, engelli hakları ve hayvan hakları gibi konular, titizlikle ele alınması gereken önemli meselelerdir. Bu alanlarda yürütülen iyileştirici çalışmalarım, çeşitli projeler aracılığıyla bu sorunlara çözüm arayışını içeriyor.
Sosyal Fabrika çatısı altında, gençlerin, çocukların, kadınların ve erkeklerin toplumsal normları aşarak kendi potansiyellerini gerçekleştirebilmeleri için sosyal girişim projeleri üretiyoruz ve üretmeye devam edeceğiz. Erkekler Konuşuyor projesi, erkeklerin kendilerine yüklenen sorumlulukları sorgulamalarını sağlamak ve toplumsal cinsiyet eşitliğine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Sosyal Etki Zirvesi, toplumsal sorunlara dair farkındalık yaratmayı ve çözüm önerileri geliştirmeyi amaçlayan, aynı çatı altında paydaşlar ile eşitsizliklerden eşitlik arayan bir zirvedir. “Entrepreneurship 4” projemiz ile Kalben Derneği işbirliği gerçekleştirerek üniversitede okuyan devlet korumasındaki gençleri girişimciliğe teşvik etmek ve Türkiye’nin önde gelen girişimcileri ile buluşturduk. Mavi Yaka Hikayeleri ise, mavi yaka çalışanlarının yaşamlarını ve karşılaştıkları zorlukları ön plana çıkararak işçi hakları ve eşitlik konularında toplumsal farkındalık yaratmayı hedefliyor. Bu projeler aracılığıyla, toplumsal adalet ve eşitlik konularında etkili çözümler üretmeyi ve toplumun çeşitli kesimlerinde sürdürülebilir değişimler yaratmayı amaçlıyoruz.
İş dünyasında gençler yaşadığı çeşitli problemlere rağmen kendi potansiyellerini nasıl ortaya koyabilirler? Sizin genç nesile bu konuda vereceğiniz tavsiyeler neler olurdu?
Gençler, iş dünyasında çeşitli zorluklarla karşılaşsalar da, potansiyellerini en iyi şekilde ortaya koymak için belirli stratejileri benimsemelidirler. Kendilerini ve güçlü yönlerini tanımak, sürekli öğrenmeye açık olmak kaçınılmaz. Kendileri için profesyonel bir ağ kurmak, mentorluk almak ve sektördeki diğer insanlarla bağlantılar kurmak da güçlü bir avantaj sağlar. Proaktif olmak, fırsatları değerlendirmek ve sorumluluk almak, iş dünyasının olmazsa olmazı. Esneklik ve değişen trendlere uyum sağlamak da kritik.
İş dünyasında toplumsal fayda yaratmanın önemi nedir ve neler yapılabilir?
İş dünyasında toplumsal fayda yaratmak, sadece ekonomik başarıyı hedeflemenin ötesinde toplumun genel refahını artırma ve çevresel sorumlulukları yerine getirme anlamında büyük bir öneme sahiptir. Şirketler sosyal sorumluluk projeleri aracılığıyla sağlık, eğitim, çevre koruma ve sosyal hizmetler gibi alanlarda önemli iyileştirmeler yaparak topluma katkıda bulunabilirler. Bu tür projeler, toplumun ihtiyaçlarına duyarlılık gösterilmesini ve toplumsal sorunlara yönelik çözüm üretme çabalarını temsil eder.
Toplumsal fayda yaratmanın yolları arasında sosyal sorumluluk projeleri düzenlemek, çalışanların gönüllü çalışmalarını teşvik etmek ve sürdürülebilir iş uygulamalarını benimsemek yer alır. Bu çabalar, hem şirketlerin hem de toplumların kazançlı çıkacağı bir yaklaşımı temsil eder ve toplumsal değişimlere önemli katkılarda bulunur. İş dünyasında toplumsal fayda yaratmak, ekonomik başarıyı ve toplumsal sorumluluğu dengede tutarak, hem şirketlerin hem de toplumların gelecekte daha güçlü ve uyumlu bir yapıya kavuşmasını sağlar.
Hayattaki en büyük tutkunuz nedir?
Hayatın ta kendisi…
Sosyal etkinin önemini nasıl tanımlarsınız?
Bireylerin ve toplulukların yaşamlarını iyileştirmek, eşitsizlikleri azaltmak ve daha adil bir toplum inşa etmek için yapılan tüm çabaların somut bir yansıması, toplumların hayatlarını olumlu yönde değiştirmek için gösterilen kolektif çabaların bir sonucu. Sosyal etki, sadece bugünün sorunlarına çözüm bulmakla kalmaz; aynı zamanda geleceğe yönelik sürdürülebilir bir vizyon oluşturur.
Daha iyi bir yaşam için neler yapılabilir, kişisel hayat hikayelerinizden yola çıkarak vereceğiniz tavsiyeler neler olurdu?
Kişisel ve toplumsal sorumluluklarımızı bilinçli bir şekilde üstlenmekle başlar. Kendi hayat hikayemden yola çıkarak, insanların yaşamlarını iyileştirmek ve toplumsal eşitsizlikleri azaltmak için her zaman cesur adımlar atmanın ve yeni yollar denemenin önemini öğrendim ve öğrenmeye devam edeceğim.
Daha iyi bir yaşam inşa etmek, kısacası bireysel ve kolektif çabalarımızın bir sonucu. Her gün, toplumsal faydayı artırmak ve daha adil bir dünya inşa etmek için küçük ama etkili adımlar atarak, hem kendimizin hem de başkalarının hayatlarını iyileştirebilir, güçlerimizi birleştirebiliriz.
Kolektif düşünmenin önemini ve yarattığı faydayı nasıl açıklayabilirsiniz?
Kolektif düşünme, kapsayıcılık ve eşitlik ilkelerini güçlendirmesi bakımından, toplumsal değişimin ve sürdürülebilir kalkınmanın en etkili araçlarından biridir. Gerçekleştirdiğimiz Sosyal Etki Zirvesi’nde; sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, vakıflar, dernekler, kamu kuruluşları, belediyeler, platformlar, medya ve iş dünyası temsilcileri gibi farklı kesimlerden 121 paydaşın bir araya gelmesi, bu anlayışın somut bir örneği.
Kolektif düşünme, sosyal etkiyi artırmanın en etkili yolu, herkesin kendini ifade edebileceği ve potansiyelini gerçekleştirebileceği bir ortam. Tek başına harekete geçen bireylerin veya kuruluşların etkisi sınırlı olabilir, ancak bir araya gelen güçler, toplumsal dönüşüm yaratabilecek kadar güçlü bir etki yaratır. Sosyal Etki Zirvesi, bu nedenle sadece bir buluşma değil, gerçek anlamda değişim yaratabilecek bir organizasyon oldu. Eminim ki Sosyal Etki Zirvesi’nden doğan iş birlikleri ve projeler, toplumun her kesimine dokunacak ve uzun vadede kalıcı değişimler yaratarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma yolunda önemli bir ivme kazandıracaktır. Bu nedenle zirve sonrasında bir çıktı raporu hazırladık, çok yakında paylaşacağız. Bu kolektif enerjiyi devam ettirerek elde ettiğimiz sonuçları somut eylemlere dönüştürmek ve toplumsal faydayı en üst düzeye çıkarmak için hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Bu, sadece bir zirvenin değil, sürekli bir hareketin başlangıcı olmalıdır; çünkü gerçek sosyal etki, sürekli bir çaba ve kararlılıkla mümkün olur.
Türkiye’de sosyal reform alanında yapılan çalışmaları nasıl değerlendirirsiniz?
Sosyal reformların sürdürülebilirliğini sağlamak için daha fazla dikkat ve kaynak ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Sosyal etki projeleri sadece geçici çözümler sunmamalı; uzun vadeli, sürdürülebilir ve yapısal değişiklikler sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır. Bu kapsamda, mevcut projelerin etkisinin düzenli olarak değerlendirilmesi ve gerekli geri bildirimlerle iyileştirilmesinin oldukça önemli olduğunu vurgulamak isterim. Toplumsal katılımı artırmak, çeşitli grupların seslerini duyurmak, toplumun her kesiminin bu süreçlere dahil edilmesi eşitsizliklerle mücadelede daha kapsamlı ve etkili sonuçlar elde edilmesine olanak tanıyacağı için ülkemizdeki sosyal reform çabalarının daha geniş kapsamlı ve sürdürülebilir yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Eminim ki bu yönde atılacak olan adımlar, toplumsal adaletin sağlanmasına ve daha kapsayıcı bir gelecek inşa edilmesine büyük katkıda bulunacaktır.
Kapak Fotoğrafı: Münteha Adalı
İlginizi çekebilir: Şura Nur Savranoğlu’dan Güven Baykan ile: Kültür Sanat Haberciliği Üzerine
İlk yorumu siz yazın!