Samimi ve Pozitif: Naz Aydemir Akyol ile Röportaj
Naz Aydemir Akyol’u tanımayanınız yoktur, peki kendisinin milli voleybolcumuz olması dışında çok pozitif, çok yemek yiyen, çok kitap okuyan, çok gezen ve bazen çenesi ağrıyacak kadar çok konuşan biri olduğunu biliyor muydunuz? Ekranlarda izlerken gururla alkışladığımız Naz’ı daha yakından tanımak için ona “Kim” sorularını yönelttik… Keyifli okumalar!
Klasik bir soruyla başlayalım, Naz Aydemir Akyol kimdir? Biz seni hep dışarıdan görüyoruz, kendini biraz anlatır mısın?
Oldum olası kim olduğumu anlatmakta zorlanmışımdır. Bir insan kim olduğunu nasıl anlatabilir bilememekle beraber kısaca kendimle ilgili aklıma gelen şeylerden bahsedeyim 🙂 Naz 28 yaşında, tipik bir aslan burcu kadınıdır. Milli voleybolcudur, çocuk kitabı yazarıdır. Cenk Akyol’la evlidir, Pamir adında bi oğlu vardır. Bilgi Üniversitesi reklamcılık bölümü mezunudur. Bu kitap bilgilerinin yanında Naz eğlencelidir, gezmeyi/yeni yerler görmeyi, keşfetmeyi çok sever, boğazına düşkündür, çok güler, çok konuşur ve ufak şeylerden bile kendini mutlu edecek şeyler yaratmaya çalışır.
Sana annelik çok yakıştı! Nasılmış annelik? Bize biraz anlatır mısın? 🙂
Şu 7 haftalık süreçte söyleyebilirim ki annelik şahane bir şey ancak lohusalık berbat! 🙂 Doğum sonrası hormonların ani düşüşüyle insanın psikolojisi bir anda altüst oluyor. Her ne kadar anneliğe hazır olduğunu düşünsen de bir anda kafanda “Ben bu çocuğa yetebilecek miyim?” soruları dönmeye başlıyor. Ağlayıp, susturamadığında “Ben nerede yanlış yapıyorum?” diye kendini suçluyor insan, halbuki ağlamak onun kendini ifade etme dili ama işte insanın kucağına kullanma kılavuzu olmadan gelen bir canlı var ortada ve sana muhtaç. Sen ise onun her ihtiyacını mükemmel bir şekilde karşılamaya çalışıyorsun ama anlıyorsun ki annelikte mükemmel diye bir kelime var olamıyor.
Annelik karşılıklı öğretme hali bence. Sen çocuğa hayatı öğretiyorsun, o da sana ihtiyaçlarını nasıl karşılaman gerektiğini. İnsan hep kendini geliştirmek zorunda hissediyor. Bunların dışında ise insan dünyada bambaşka bir sevgi türü olduğunu farkediyor. Her ne kadar seni tüm gece uykusuz bıraksa, gazdan ağlayıp ortalığı yıksa da bir gülücüğüyle içinizi ısıtan bir parçanız var artık annelikle hayatınıza katılan…
Bu röportajı okuyan başka benim gibi taze anneler varsa bilsinler ki hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz. Instagram’da gördüğümüz o full makyajlı, ”Benim bebeğim yatağa koyunca uyuyor.” diyen, her şey yolundaymış gibi davranan anne imajı gerçek değil. Hepimiz yamulmuş topuzlarımız, taytlarımız, hafif yaşlı gözlerimizle aynı trendeyiz ve evet herkesin dediği gibi GEÇECEK. :)))
Biraz voleybol hayatından bahsedelim… Hatta en başa dönelim. Nasıl başladı voleybol hayatın? Voleybolun senin için anlamı nedir?
Voleybolcu bir anne babanın tek kızı olarak voleybolun içine doğdum diyebilirim aslında. Ama bunu idrak etmem biraz zaman aldı. Hiç oynamak istemedim voleybol. Sonra bir gün voleybol antrenmanına gidip, oyuncuların özgüvenlerine ve etrafa yaydıkları ışığa hayran olup voleybola başlamaya karar verdim. Spor okuluyla başlamıştım, 2 ay içinde altyapıya seçildim, 13 yaşında milli oldum ve 15 yaşında da A Takıma çıktım. Hikayemin kısaca özeti bu…
Voleybol benim için Pamir’den önce hayatımın merkezinde oturuyordu. Antrenmanlar, maçlar, adrenalin, vazgeçemediğin ve bağımlısı olduğun o stres olmadan yaşanmazmış gibi hissederdim. Ama doğumdan sonra maçları izlediğimde şimdi diyorum ki sadece bir oyunmuş voleybol… Sanırım geri döndüğümde bambaşka bir açıdan bakıyor olacağım yaptığım spora…
Döneceksin değil mi voleybola? Naz Aydemir Akyol
Tabii ki 🙂 Sadece oğlumun bazı ilk anlarını kaçırmamak ve onunla zaman geçirmek için bu seneyi ona ve kendime ayırıyorum.
Instagram’da #nazneokuyor konseptli harika bir seri yapıyorsun. TheMagger okuyucularına mutlaka okuyun dediğin 5 kitap hangileri ve neden?
Öğretmenim Mori’yle Salı Buluşmaları- Küçüklüğümde okuduğum ve hala en sevdiğim kitaptır. Ölüm döşeğindeki öğretmenin verdiği hayat derslerini hala her okuduğumda etkilenirim.
Simyacı- Aslında insanın aradığı her şey kendi içinde, sadece onu bulmak için kendini dinlemesi gerekiyor…
Sevdalinka- Bir savaş dönemi daha etkili anlatılamazdı diye düşünüyorum.
Tanrı daima tedbil-i kıyafet giyer- Okuduğum iyi kişisel gelişim romanlarından.
Harry Potter serisi- Gelmiş geçmiş en iyi kitap serisi bence. Kaç kere okusam da hala bıkmadım 🙂
Bu aralar biraz evdesindir diye düşünüyoruz. 🙂 Peki dışarı çıktığın zamanlarda İstanbul’da çok sevdiğin mekanlar ve semtler hangileri? Seninle nerelerde karşılaşabiliriz? Naz Aydemir Akyol
Bebek, Etiler, Moda, Anadolu Hisarı sevdiğim yerler arasında İstanbul’da. Boğazına düşkün bir insan olarak:
Balık için – Abdullah
Et için – Elbet
Hamburger için – Akali, Jumbo Burger
Pizza – İl Pelicano
İtalyan –La Scarpetta
Sushi – Vogue, Ioki
Mangerie, Lucca
Cenk’le favori mekanlarımız. Bu mekanlarda benimle karşılaşmanız çok mümkündü. Dü diyorum çünkü bebekli hayatta daha nerelerde rahat ederim keşfetme şansım pek olmadı. Evimin yakınında Anadolu Hisarı civarında görebilirsiniz sanırım bu aralar beni. 🙂
Her zaman çok güzel, sağlıklı ve bakımlı duruyorsun. Gerçekten! Nasıl bir beslenme düzenin var ve nelere dikkat ediyorsun?
Çok teşekkür ederim. 🙂 Hamilelikten önce de sağlıklı beslenmeye gayret eden ve bundan keyif alan bir insandım. Şimdiyse, emzirme döneminde daha da dikkat eder oldum. Paketli gıda yememeye, bol bol sebze yemeye, protein alımıma dikkat etmeye çalışıyorum. Tabii ki arada sırada ben de kaçamak yapıyorum, dilediğimi yiyorum ancak bu bir paket cips yemek değil de, atıyorum pestil ya da keçi boynuzuyla oluyor. Sonrasında da dikkat etmeye devam ediyorum. Biraz gıcık bir cümle ama yapım itibariyle çok da kilo almıyorum. 🙂
Biraz da seyahatten bahsedelim. Şu ana kadar gittiğin yerler arasında hangi ülkeler veya şehirler seni çok etkiledi? Oraya giden okurlarımız için mutlaka yapın dediğin şeyler neler?
Oldum olası İtalya’yı sevmişimdir. Yemekleri, tarihi, Akdeniz insanı sıcaklığıyla hep İstanbul dışında bir yerde yaşamam gerekse neresi olur diye düşündüğümde verdiğim cevap İtalya oluyor. Özellikle Floransa’ya bayılıyorum. Tarihi, her şeyin yürüme mesafesinde oluşu, mutfağı… Daha bir çok şey sayabilirim. Gitmişken La Giostra’da mutlaka armutlu ravioli ve mevsiminde gittiyseniz trüflü spagettisinden yiyip, ikinci tabağı söylerken kulaklarımı çınlatın.
Cote d’Azur sevdiğim bölgelerden. Özellikle Cannes favorim diyebilirim. Hiçbir şey yapmasanız bile yaz kış ılıman iklimi olan sahilinde yürümek bile insanı rahatlatıyor.
Amsterdam’ı da çok seviyorum. Dutchların rahatlığı ve bisikletle her yere gidip gelmelerine bayılıyorum. Onun dışında Winkel 43’te mutlaka apple pie, Lombardo’s ve Ter Marsch&co‘da hamburger, Van Stapele Kokmekerij’de kurabiye kaçırılmaması gereken şeylerden.
Barcelona’yı da çok turistik olmasına rağmen seviyorum. La Rambla’nın arka sokaklarındaki butiklerde kendini kaybetmemek mümkün değil… La Bouqeria’da El Quim’e oturun ve menüde ne varsa söyleyin 🙂 , El Xampanyet’te tapas yiyin. Sagrada Familia’yı, Park Güell’i, Casa Battlo’yu görmeden dönmeyiiin…
Bendeki tavsiyeler genelde yemek üzerine oluyor kusura bakmayın çift olarak müzelerden çok restoran geziyoruz biz. 🙂
Seninle ilgili herkesin bilmediği/çok bilinmeyen 3 şey söyleyebilir misin bize?
1) Kin tutmayı beceremem. Naz Aydemir Akyol
2) Çenem düştü mü tutmak mümkün değildir.
3) Şu anki aklım olsa reklamcılık değil psikoloji okurdum.
Son olarak, seni nerelerden takip edebiliriz?
Instagram hesabım @akyolnaz, Twitter’da ise @nzydmr11. Facebookta takip edemiyorsunuz çünkü 161.000 takipçili hesabım hacklendi :)))
Çok teşekkür ederiz Naz!
İlginizi çekebilir: Öykü ve İdil’in Maceraları: OitheBlog Röportajı
Elinize sağlık, takibe alacağım 🙂