İlk yorumu siz yazın!
Gerçekten Mutlu Musunuz?: Minik Bir Farkındalık Penceresi
theMagger News: Haberler‘in içinde bir haber dikkatimi çekti bugün. Chicago Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre Amerikalılar’ın yalnızca %14’ü kendini “çok mutlu” olarak tanımlıyormuş. Türkiye’ye baktığımızda ise 2019 yılında yapılan araştırmaya göre katılanların %53’ü kendisini “çok” ve “yeterince mutlu” olarak değerlendirmiş. Sizce Türkiye’de insanlar gerçekten yeterince mutlu mu? Ben özellikle pandemi döneminde Türkiye’nin mutluluk haritasının değiştiğini düşünüyorum. Bundan yola çıkarak çevremdeki 30 kişiye tek soruluk bir anket uyguladım ve onlara şu soruyu sordum: “Gerçekten mutlu musunuz?“
Yakın arkadaşlarım ve aile bireylerimden oluşan 30 kişiye bu soruyu sorduğumda gelen cevaplar beni şaşırtmadı: değilim, mutluydum, sadece Instagram’da gerçekten mutlu görünüyorum...
30 kişide sadece 5 kişi gerçekten mutluyum cevabını verdi. Neden peki? Mutlu olmak bu kadar mı zor? Sahip olduğumuz şeyler arttınca mutluluk oranımızın artmasını bekliyoruz. Ama hayallerimize ulaştığımızda yine mutlu olamıyoruz. Kendimize tekrar yeni hedefler koyuyoruz. Örneğin, ev sahibi olma hayali kuran bir insan bütçesine uygun bir 3+1 ev aldığında mutlu olmalı, çünkü bu onun hayali. Ama o evi aldığında mücadelesi bitmiyor. “Biraz daha para kazanıp havuzlu siteden ev alacağım” şeklinde kendine yeni bir hedef koyuyor. Şu anda sahip olduğuna değil bir sonrakine odaklanıyor. Hedeflerimizin ve hayallerimizin olması kötü bir şey değil, yanlış anlaşılmasın. Ama sahip olduklarınıza şükretmediğimizde bir sonraki hayalimize ulaşmak da bizi tatmin etmiyor. İstemenin, bir şeylere sahip olmanın sonu yok. Hep almak üzerine kurulu bir dünya düzeninde, tüketim kültürünün bir parçası olarak bazen durup sahip olduğumuz şeyleri düşünerek mutlu etmeliyiz kendimizi. Ama bazen insan unutuyor işte mutlu olabilmeyi.
1980 yılında çekilen Tanrılar Çıldırmış Olmalı filmini hatırlarsınız. Filmde tam da “sahip olduğunuz şeyler arttıkça mutsuzluk artar” durumuna bir örnek vardı. Hatırlamayanlar için kısaca hatırlatayım: Güney Afrika’da kendi yaşam standartlarında yaşayan bir kabilenin uçaktan atılan bir cam şişeyle hayatı değişir. Daha önce hiç kola şişesi görmeyen insanlar neyden yapıldığı belli olmayan sert bir cisim karşısında şaşırır ve başlarda ne yapacaklarını bilemezler. Zaman içinde günlük işlerinde kullanmaya başladıkları şişeyi aralarında paylaşamaz ve kavga etmeye başlarlar. Yani yeni sahip oldukları şey mutlu bir yaşam süren o kabileyi birbirine düşürür. Sahip oldukça aidiyet artar, egolar devreye girer, bencillik başlar. Sizi mutsuz edebilecek tüm enstrümanlar bir araya toplanır ve mutsuzluk senfonisi çalınır.
Aslında pekçoğumuz bizi mutsuz eden şeyleri biliyoruz. Ama yine de onlardan paçamızı kurtaramıyoruz. Sosyal medyanın bazı insanları mutsuz ettiği aşikar mesela. Aslında herkes mutlu anlarını paylaşıyor da herkes gerçekten mutlu mu acaba? Mutluymuş gibi yapanlar, çok zayıfmış gibi fotoğraflarıyla oynayanlar, popüler ya da zengin gözükmeye çalışanlar… Kaçımız gerçekten kendimiz gibiyiz? Herkes çok güzel, çok mutlu ve kusursuz. Siz kendinize biçtiğiniz “mükemmel“ rolü oynarken, ekranın diğer tarafında size bakan mutsuz ve özgüvensiz insanlar birer siber zorbaya dönüşüyor. Çünkü sizi gerçek sanıyor. Aslında baktığınızda ekranın her iki yüzü de aynı; dışında ve içinde rolünü beğenmeyen ve kendini değerli görmeyen insanlar saklı.
İlginizi çekebilir: İrem Bali’den Sosyal Medya Detoksu
Matt Haig, bu konuları derinlemesine işlediği Nevrotik Bir Gezegenden Notlar isimli kitabında mutlu olmanın yolu 7 maddede özetlenmiş:
- Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
- Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
- Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
- Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
- Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
- Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
- Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
Siz neyseniz, kimseniz, değerlisiniz. Fiziksel özellikleriniz ne olursa olsun güzelsiniz. Paranız yoksa da zenginsiniz. Sadece bunu fark etmelisiniz. Sizden başka bir tane daha yok bu dünyada. Biriciksiniz. Dünyanın en uzun ömürlü ve en mutlu insanları olarak bilinen Japonlar’ın sözüyle satırlarımı noktalamak isterim. “Mutluluk daima kalbin kararıdır.” Kalbiniz size aitse, mutlu olma kararı da size aittir. Gerçekten mutlu olmanız dileğiyle…
Kapak fotoğrafı: The Conversation
İlginizi çekebilir: Informavore Effect’ten Japonlar’ın Mutlu Yaşam Sırları ve Kuzey Ülkelerinden Mutluluk İpuçları
çok hoş bir yazı olmuş, kendi adıma mutluluk ile derdimi uzun zaman önce kenara koydum, onunla ilgilenmiyorum, mutlu olmayı hedef haline getirdikçe hep sarpa sarıyor, bunu tecrübe ettim..Şimdi yaptığım şey daha özgür ve vicdani yaşamak galiba, birazcık da sana geleni kabul edebilmek,çünkü her zaman hayat planlarının dışında bir plana sahip ya işte, o da huzuru getiriyor ve sonra mutluluk arka planda hep oluyor sanırım..
Çok teşekkür ederim. Ne mutlu bu konuyu içinizde çözebilmişsiniz. Hayatın sürprizleri asla bitmiyor. Ama biterse zaten o hayat tatsız, tuzsuz bir yemek gibi oluyor. Geleni olduğu gibi kabul etmek işin en büyük sırrı kesinlikle. Bir de sahip olduğuna şükretmek ve anların kıymetini bilebilmek..