İlk yorumu siz yazın!
Mutsuz Olmak: Yüreklendirme Niteliğinde Bir Kitap
Mutluluk her zaman mutlu eder mi? Gerçekten mutlu muyuz? Peki mutlu olmak gerçekten bu kadar önemli mi? Wilhelm Schmid’in bu kitabı baş ucu kitabı olmaya aday. Kitapta, bu gibi soruların yanıtları yer alıyor ve Mutsuz Olmak insana, içinde yaşadığı dönemi tekrar tekrar sorgulatıyor. Mesela, illa mutlu mu olmamız gerekiyor? Bu dönem neden bize her ne olursa olsun ‘mutlu olmalıyım’ algısını dayatıyor? Mutluluk da tüm diğer duygular gibi geçici bir duygudur oysa…
Yaşadığımız hayatta hiçbir şey kalıcı değil, her şey gelip geçici. Her duygu ve evrendeki her şey zıttıyla güzeldir, zıttıyla mümkün. Mutsuzluk olduğu için mutlu olmayı biliyoruz. Mutsuzluğu yaşamasak mutluluğun tadına varamayız. Friedrich Hollaender’in Marlene Dietrich ‘in söylediği bir şarkısında söylediği gibi: “Bir şey dileyebilecek olsam kendime, azıcık mutlu olmayı isterdim; çünkü, fazlaca mutlu olsaydım üzüntünün hasretini çekerdim.“
“Mutluluk diktatörlüğü tehdidi, mutsuz olmaya pek alan bırakmıyor. Mutluluğun insan hayatı üzerindeki mutlak egemenliğinden şüphe duyan herkes suratına sert bir rüzgar yiyor.” diyor Wilhelm Schmid Mutsuz Olmak kitabında. İnsan hayatında her duygunun yaşanması gerekir. Her duygu birbirinden anlamlıdır, bize derinlik katar. Mutluluk tabiri ya da mutlu olma mecburiyeti neden bu kadar yaygınlaştı son zamanlarda? Gülmek varken ağlamak da var; insanların içinde rahatça gülebiliyoruz ama iş ağlamaya gelince neden kendi köşemize çekilmeyi tercih ediyoruz? Ağlamak da gülmek kadar doğal bir duygu yansıması. Ağlamak da gülmek kadar mutlu ediyor, rahatlatıyor.
Belki de en güzel duygularımız ağlamalarımız içindeyken neden utanıyor, sıkılıyor kimse görmesin istiyoruz. Sürekli mutluluk pozları kesmemiz gerektiğini bize kim öğretti, kim dayattı? Wilhelm Schmid, Mutsuz Olmak kitabında bir yüreklendirme diye başlıklandırmış; mutsuz olmaya, mutsuzluğumuzu yaşamaya cesaretimiz var mı? Mutsuzluğumuzun da yaşanması gereken bir duygu olduğunu ve yaşanmadığı zaman daha kötü sonuçlar doğurduğunu, daha kötü travmalara yol açtığı çok aşikar.
Olayların istemediğimiz gibi gerçekleştiği durumlarda, kendimizi kötü ve çıkmazda hissettiğimizde depresyona gireriz. Çok ağır ve aylar süren bir depresyondan bahsetmiyorum tabii ki ama her insanın dönem dönem içine düştüğü kısa kısa depresyonlardan, herkesin girip çıktığı bu duygu durumlarından bahsediyorum… Basel Üniverstesi’nde yapılan bir araştırma (2011) depresyonda olan hastaların düşünce ödevlerini daha esaslı ele aldıklarını ve daha akıllıca kararlara vardıklarını teyit ediyor. Soruna daha uzun ve daha dikkatli bakıyorlar ve gerçekçi yaklaşıyorlar.
Depresyon hali bize bir şey anlatmaya çalışıyor aslında… Depresif zihin hallerinde, çözümsüz sandığımız yani çözemediğimiz bir durum karşısında ya da o durumlar arttığında, zihin kendini köşeye çeker. Zihnimizin çözüm bulması için aynı şeyi defalarca düşünmesi gerekir. Yani kuluçkaya yatmaya da benzetebiliriz. Aslında bu, kendimizi ve zihnimizi tedavi etme yöntemimizdir. Kötü şeyler yaşadığımızda da o duyguları kabullenip yaşamamız gerekir. Yas halinde o acıyı susturmak istiyoruz, halbuki o acının yaşanması beyne ve zihne bir şey öğretiyor. Eski Ahitte Süleyman’ın meselelerindeki hikmetlerde yas tutmak gülmeye yeğ tutulur, zira bu tecrübe kalbi iyileştirir denilmiş. Duygudan kaçamayız, sürekli mutlu davranamayız. İyi duygular olduğu gibi kötü diye adlandırdığımız duyguları da yaşamamız gerekir. Melankolik ve depresif ruh halleri bir aksiyon almamız gerektiği mesajını verir bize. Bazen zorlanmalıyız ki kendimizin en iyi yönüyle karşılaşabilelim…
İnsanı büyüten, geliştiren asıl şey acı, mutsuzluk ve yetersizliktir. Kendimizi yetersiz hissettiğimizde hareket geçer, kendimizi gerçekleştirmek ve geliştirmek isteriz. Mutlu olduğumuzda ya da her istediğimize sahip olduğunda, bir şeyin yokluğunu hissetmediğimizde onun varlığı için ya da bir şeyler için savaşmayız. İnsanın üretmesi, kendinde eksik hissettiği duygunun duşavurumudur. Tüm büyük ressamlara, yazarlara, şairlere bakalım. Hep kendilerini anlatma çabaları, hep bir yokluk, mutsuzluk, tatmin olmama duygusu görürüz ve bu çoğunlukla durum böyledir de.
Asıl olan şey bir şeyi başarmak için, istediğimiz bir şeyi almak için gidilen yoldur. Anlamı olan şey gittiğimiz yoldur, sonuca ulaştığımızda ben bunu başarmak için neler yaptım dediğimiz ve geriye baktığında gördüğümüz eylemlerdir. Önemli olan mutlu ya da mutsuz olmak değil yaşadığın duygunun bir anlamı olmasıdır. Hayatınıza anlam katan duygular yaşanması dileğiyle…
Kapak Fotoğrafı: Buse Büşra Aydın
İlginizi çekebilir: Yaprak Civan’dan Schadenfreude
Konfor alanından çıkmak ve yeniyi aramak kısmi mutsuzluklar getirse de günün sonunda hep gelişim, kazanım ve ilerleme doğurur. Mutsuzluğu deneyimleten her duygu, ardından mutluluk getirir.
Kaleminize sağlık 🙏🏼