İlk yorumu siz yazın!
Üç Nadine Labaki Filmi: Lübnan Sinemasına Bir Bakış
Farklı coğrafyaların sinemasını izlemeyi hep sevmişimdir. Çünkü o coğrafyanın dili ve kültürü hakkında fikir sahibi olmamızı sağlar. Üstelik bunu sinema gibi güçlü bir sanatla deneyimlemenin zevki bambaşkadır benim için. Bu yazımda Lübnan sinaması için önemli bir isim olan Nadine Labaki ve çok sevdiğim üç filminden kısaca bahsedeceğim.
Nadine Labaki Kimdir?
Nadine Labaki 1974 yılında Lübnan’ın Baabdat şehrinde doğuyor. Doğumundan bir yıl sonra başlayan iç savaşın ülkesini harabeye çevirmesine tanık oluyor, çocukluk ve gençlik dönemini Lübnan İç Savaşı’nın yıkıcı etkilerini hissettiği bir ortamda geçiriyor. Beyrtut’taki Saint Joseph Üniversitesi’nde Sinema bölümünü bitirip oyunculuk eğitimi için Paris’e gidiyor. Daha sonra ülkesine dönerek Ortadoğu kökenli müzik sanatçılarının klip çekimlerinde başarılı çalışmalar yapıyor. İlk uzun metrajlı “Karamel” filmini 2007 yılında çekiyor, ardından “Peki Şimdi Nereye” ve “Kefernahum” filmleriyle Lübnan sinemasında önemli bir isim haline geliyor.
Nadine Labaki hayranlığımın en büyük sebebi on parmağında on marifet biri olması. Zira kendisi hem yazar hem oynar hem yönetir. Harikulade güzelliğine de değinmek gerek ki bu güzelliği filmlerinde başrollerle bolca görüyoruz. Lübnan’ı ve insanlarının hikayelerini beyaz perdeye aktarmaya çalışıyor. Filmlerinde Orta Doğu sorunlarına, din çatışmalarına, kadın temsiline ve kadın sorunlarına yer vermiştir. Filmlerindeki müziklerden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Filmlerindeki müzikler ise evrensel bir besteci ve kendisinin de eşi olan Khaled Mouzanar tarafından besteleniyor.
Nadine Labaki’nin Üç Çarpıcı Filmi
Karamel – Sukkar Banat | 2007
Karamel, Nadine Labaki’nin ilk filmi. Ayrıca Layale karakteri ile başrolde mükemmel performans sergiler Nadine Labaki. Film savaş döneminden uzak iyimser bir havada geçer. Beyrut’ta bir güzellik salonunda çalışan farklı sosyal, ekonomik ve dini geçmişlere sahip beş kadını anlatan film farklı hayatlara ve onların hikayelerine odaklanıyor. Her karakterin ayrı umutları, ayrı hayal kırıklıkları var. Karakterler film boyunca dayanışma içinde bireysel sorunları çözmeye ve hayata tutunmaya çalışıyorlar. Muhteşem oyunculuklar filmin gerçekçiliğine katkı sağlıyor ve samimiliğiyle filmin sonunda gülümseten hikayeler sunuyor bize.
Kefernahum – Capharnaüm | 2018
2018 yabancı dilde en iyi film kategorisinde Akademi Ödülleri’ne adayı olmuş ve Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü’nü kazanan Kefernahum, Nadine Labaki’nin zirve filmidir diyebiliriz. Orta Doğu’nun eğitimsiz ve fakir olmasına rağmen çocuk yapmaya devam eden ailelerin ve sokak çocuklarının hayatını anlatır. Film mültecilik, açlık, ebeveynlik, yoksulluk, çocuk yaşta evlilik, kaçak işçilik, çocuk ticareti gibi birçok konuya değinir. Olayları Zain karakteri üzerinden izleriz. Zain, 12 yaşında olduğu tahmin edilen (resimi doğum belgesi yoktur) kalabalık, ihmalkâr bir ailenin en büyük çocuğudur. Zain küçük kız kardeşi Sahar’ın evlendirilmesine engel olmak için ebeveynlerine karşı gelmiş engel olamayınca da evden kaçar. Daha sonra yolu kaçak işçi olarak çalışan Rahil ve bebeği Yohan ile kesişir. Film boyunca “Beni neden dünyaya getirdiniz?” diyerek anne babasına dava açan Zain’in yaşam mücadelesini ve çaresizliğini sarsıcı bir şekilde izliyoruz.
Kefernahum ile ilgili en sevdiğim detaylardan biri oyuncuların gerçek hayatları ve oynadıkları karakterler arasındaki benzerlik. Örneğin Sahar karakterine hayat veren Cendra Izam, Beyrut’ta yaşayan evsiz bir çocuk. Rahil karakterini canlandıran Yordanos Shiferaw, çekimler sırasında gerçekten yasadışı mülteci olduğu için tutuklanıyor, sonra film ekibi sayesinde hapisten çıkarılıyor. Ana karaktere ismini veren Zain Al Rafeea ise Suriye’den Lübnan’a göç etmiş mülteci bir ailenin çocuğu. Bu yüzden muhteşem oyunculuğuyla pek şaşırtmıyor kendisi. Nadine Labaki tarafından Lübnan sokaklarında keşfediliyor ve çekimlerden sonra ailesiyle birlikte Norveç’e göç ediyor. Son sahnedeki buruk gülümsemesiyle yüzünün hafızalardan kolay kolay silineceğini sanmıyorum. Ağlamak ve öfke duymak arasında bırakan Kefernahum, bence mutlaka izlenmesi gereken bir başyapıttır.
Peki Şimdi Nereye? – Et Maintenant On Va Où? | 2011
Nadine Labaki’yi yine başrolde izlediğimiz bu film, savaş sonrası Lübnan’da hiçliğin ortasında bir köyünün hikayesini anlatıyor. Orta Doğu’nun dinsel çatışmalarına rağmen Müslüman ve Hristiyan halk birlikte huzur içinde yaşarlarken bir süre sonra köy dışından gelen çatışma haberleri ile köydeki Müslüman ve Hristiyan erkekler arasında kavgalar başlar. Kadınlar ise savaşta verdikleri kayıpları unutmamış ve birlikte yaşamanın öneminin farkındadırlar. Bu durumda erkekler arsındaki şiddeti yatıştırmak ise köyün kadınlarına düşer. Zaman zaman güldüren zaman zaman fedakarlıklarıyla duygulandıran kadınlar, kendilerine has yöntemlerle köydeki düzeni ve barışı sağlamaya çalışırlar. Haberler izlenmesin diye köydeki tek televizyonu bozar, gazeteleri yakar, köyün imam ve papazıyla iş birliği yaparlar.
Nadine Labaki bir röportajında, Beyrut’ta bombaların patladığı bir günde çekmeye karar verdiğini dile getiriyor, “yıllarca aynı apartmanı paylaşan, beraber büyüyen, aynı okula giden insanların bir anda birbirlerine düşman kesilmelerinin tek nedenin aynı dine inanmamaları” olmasının kendisini derinden sarstığını ifade ediyor. “Peki Şimdi Nereye?” müzikleri, unutulmaz açılış sahnesi ve samimi oyunculuklarıyla bize unutulmaz bir hikâye sunuyor.
Kapak Fotoğrafı: taddlr.com
İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan Kadın Yönetmenler
bence de izlenmeye değer filmler 🙂
Kefernahum çok iyi ve vurucu bir film ve bence de başyapıtı. Peki şimdi nereye ise sıcak dediğimiz filmlerden. Filmi çok oldu seyredeli.