8 yıldır İstanbul'da yaşıyorum ama bana soranlara önce 'iyi bir İzmirliyim' diyorum. En büyük aşklar nefretle başlar diyorlar, haklılar. Kompozisyon yazmaktan kaçıp yazmamak için bin takla atarken, ilk işimin dergi editörlüğü olması bence en büyük şansım.
Gün içinde kurumsal dertlere yelken açıp, akşam olunca koşa koşa yazılarıma giden biri olarak, bence en çok geziyorum, görüyorum, gördükçe yazıyorum. Baktım ki yaşamakla kalmıyorum, benim gibi yaşamakla kalmayanlar ve üzerine birileri daha bilsin diye yazanlarla The Gate dergisi ve Journavel'ın dışında, artık bir de theMagger'da buluşuyorum.
Merhaba, öncelikle yorum için teşekkürler. Sunday ile ilgili fiyatlandırma konusunu ben de sonradan bir arkadaşımdan duydum. Yeri de biraz geç kalmakla birlikte yeni keşfettiğim için öncesi hakkında haliyle bir yorumda bulanamayacağım. Burası, serimin bir önceki coffee shoplarında olduğu gibi third wave bir bar değil, o konuda haklısın. Kahvesi, bildiğimiz Julius Meinl kahvesi ve bence Sunday'i Sunday yapan şey de sıcak mekanı. Bu açıdan baktığımızda, çevredeki coffee shoplara göre daha farklı fiyatları var. Ben de başka tatlardaki, farklı özelliklerdeki kahve barlarını işleyerek serime çeşit katıyorum zaten 🙂
Çok teşekkür ederim, çok sevindim 🙂 Ben de keyifle yazıyorum. Bu arada, The Magger'ın da bu keşif hızımda büyük etkisi var, söylemeden geçmeyeyim 🙂