İlk yorumu siz yazın!
Nesrin Esirtgen Collection’da Open Call Open Door: Dışarıya Çıkmaya Cesaretin Var Mı?
“Beden kendisini arar durur, kendisiyle baş başa kalabileceği bir mekan arar.”Mehmet Can Gürsoy, Nesrin Esirtgen Collection’ın genç sanatçılara kapısını açtığı Open Call Open Door sergisindeki işi Öz’ü anlatırken bu cümleyi kullanıyor.
Peki beden, kişi kendisini bulduğunda, artık dışarıya çıkıp “Benim!” diyebildiğinde, demek istediğinde sokak buna hazır mıdır? Toplum, kendini tanımladığın kimliğine hazır mıdır? Tanıdığın şehrin sokaklarında yürüyebilir misin kendinle, kimliğinle? Aynı sergide ilk kez bir işini sergileyen genç sanatçı Ahmet Rüstem Ekici, işte bu konuya değiniyor. Referansını Memduh Ün’ün 1993 yapımı “Dönersen Islık Çal” filminden alan iş, serginin ortasında hem görüntü hem de yüklendiği anlam bakımından izleyiciye rengarenk bir merhaba diyor.
Başrolünü çok genç ve güzel bir travesti olarak Fikret Kuşkan ile Mevlüt Demiryay’ın paylaştığı filmde, kimlikleri sebebiyle sokaklarda gündüz gezemeyen ve ancak dışarıya çıkabildikleri gecelerden birinde, başlarına gelen bir bela sonucu tanışan bir travesti ile cücenin dostluğu anlatılıyor. Travesti ile cüce filmde, serginin yer aldığı Mısır Apartmanı’nın karşısındaki bir apartmanın çatı katında oturan cücenin evindeki gece buluşmalarında, kurdukları rakı masasında yalnızlıklarını paylaşıyorlar. Cüce, korunmayı bir kere olsun bırakıp gece savunmasız dolaştığı sokaklarda ölesiye dövülünce, travesti arkadaşı cücenin herkeslerden sakladığı, oynarsa boyunu uzatacağını düşündüğü renkli toplarla dolu odasını keşfediyor. Renkli toplar apartmanın tepesinden sokağa yağdığında, sonunda travesti de gündüz korkmadan sokağa çıkıp İstiklal Caddesi’nde yürüyor. Ahmet Rüstem’in Dönersen Islık Çal işinde de, galerinin gizli bir oda hissiyatı verilen kapısından rengarenk toplar saçılıyor ve size adeta dışarı çıkıp renklerinizi göstermeniz gerektiğini söylüyor. İşini anlatırken, “Top, içeride yer alan baskılı dünyadan kurtuluş, sokağa kavuşmada kullanılan en küçük ulaşım aracıdır” diyen Ahmet Rüstem, galerinin içine ortada dolaşması için beyaz bir top da koymuş. Beyaz top, istediğimiz rengi, anlamı ve yeri vermekte özgür olduğumuz bir parça…
Galerinin içinde dolaşan beyaz topun etrafında dolaştığı işlerden biri de, Esra Sağlık’ın Uyku işi. Sağlık, kendi elinin heykeli içerisine 10 dakikalık uykusunun video görüntüsünü yerleştirmiş. Konforlu bir yatak, hatta ana kucağı gibi algılayabileceğiniz elin içinde uyuyan kıza baktıkça, güvende olma duygusunu hissediyorsunuz. Sanatçı da kendini elin içine cenin boyutunda konumlayarak güven, şefkat, geçmiş özlemi gibi duygusal açlıklara işaret etmek istemiş.
Şimdi etrafınıza bir bakın… Çevrede, televizyonlarda bize ne yapıp yapamayacağımızı, kim olup olamayacağımızı söyleyen bir sürü insan var. Her geçen gün sayıları ve kuralları artıyor üstelik. Fikirleri bitmek bilmiyor. İçeceğin içkiden, cinsiyetine, cinsel tercihine göre durman gereken yere, etmen gereken lafa kadar her şeyi belirleme hakkı olduğunu düşünen, renkli topları kendi siyah beyaz dünyalarına oturtamadıkları için sonsuza kadar odada kilitli tutmak isteyen insanlar var. Sizi anlayan, kavrayan güvenli ellerin içinde bu durumu bir süre görmezden gelmeyi tercih de edebilirsiniz, çatıdan renk de yağdırabilirsiniz… Bugünlerle nasıl baş edileceğine dair kimsenin kesin bir reçetesi yok ama, Nesrin Esirtgen Collection’daki Open Call Open Door sergisinde genç sanatçıların başarılı işleriyle tanıdık hislerle karşılaşıp kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Uğramadan geçmeyin!
harika bir yazı olmuş 🙂
Yerleştirme harika olunca, nacizane yorumlaması da kolay oldu;)