Nora (Bir Bebek Evi): Kapıyı Yumuşak Çarpan Nora
Haziran 2024’te Tuğçe Altuğ tarafından kurulup oyuna, performansa, dansa, çeşitli seslere, müziğe, disiplinler arası projelere, yeni, farklı ve kolektif olana, geniş ve taze vizyona, deneyime ve genç bakış açılarına, sağlam hikâyelere alan açabilmeyi hayal eden Tiyatro Circa, bu kapsamda ilk olarak Henrik Ibsen’in kadın ve erkeğin geleneksel rollerini sorgulayan Nora (Bir Bebek Evi) oyununu yeni kuşağın heyecan veren temsilcilerinden Selin Şenköken’in rejisiyle sahneye taşıdı. Oyuncu kadrosunda Tuğçe Altuğ, Deniz Celiloğlu, Özlem Öçalmaz, Jak Cem Avnayim, Emrah Özdemir ve Işıl Dayıoğlu’nun yer aldığı oyun, Nora’nın hikâyesinde her bireyin toplumsal baskılara karşı kendini özgürce var edebilme çabasını anlatıyor.
Hedefleri net ve takdir edilesi bir vizyonla hikayesine başlayan bir topluluğun ülkemizde hiç sahnelenmeyen ya da daha az sahnelenen bir tiyatro oyununu seçmesini beklerken bu derece garantici bir eserle ve tabiri caizse hiç risk almadan maceraya atılmasını garip bulmuştum açıkçası. Fakat yine de oyun öncesinde bu ön yargımı bir kenara bırakıp salona objektif bir bakış açısıyla gittim. Yaşadığı 19. yüzyılda, eserlerinde kadınların toplum içindeki yerlerine, sosyal hayattaki dışlanmışlıklarına değinen ilk isimlerden biri olan oyun yazarı ve şair Henrik Ibsen’in sanıyorum ülkemizde en bilinen eserlerinden biri Nora (Bir Bebek Evi). Kadın karakterleri arasında belki de en renklisi olan Nora’nın yazılmasının üstünden 145 yıl geçmesine rağmen güncel kılan yapım endişeye mahal vermeyecek şekilde çok kıymetli fakat bunu günümüz tiyatro izleyicisinin de neredeyse ezbere bildiği hikayenin kodlarıyla biraz olsun oynayıp sahneye koymak, oyunun değerine değer katardı. Bunu oyunda göremeyince hatta metni hayal kırıklığı yaratacak bir şekilde sahneye taşındığını görünce eleştiriye açık olduklarını düşünerek bu yazımı kaleme almaya karar verdim.
Ibsen’in, arkadaşı Laura Kieler’in yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı ve ilk gösterimini 21 Aralık 1879 tarihinde Danimarka Kraliyet Tiyatrosu’nda gerçekleştiren oyun, Nora’nın ekonomik özgürlüğü ve toplumsal yaşama katılmasının kısıtlanarak kendisine bir bebekmiş gibi davranıldığını fark edişini ve bir kadın olarak toplumun biçtiği rollerin dışına çıkıp birey olma çabasını konu edinirken feminist anlatısının içine dahil ettiği aile dinamikleri, özgürleşme çabası, sorumluluk, öz saygı, ahlak, dürüstlük ve insan onuru gibi temalarla eskimeyen bir klasik. Norveç’te bir kasabada yaşayan, evlenmeden önce babası, evlendikten sonra da kocası tarafından adeta “bebek” muamelesi gören ve sosyal meselelerle ilgilenmesine ataerkil sistemin görünmez elleriyle izin verilmeyen genç ve güzel bir kadın olan Nora, bu yönüyle evinin duvarları arasında sıkışıp kalan, eşinin sözünden çıkmayan, çocukları ve evle ilgilenmekten başka sorumluluğu olmayan bir karakter gibi algılanabilir fakat döneminde infial yaratacak şekilde bilinçli, ne istediğini bilen, eşinden bağımsız karar alabilen ve fikirlerine özgürce dile getiren bir kişiliğe de sahip.
“Nora neden küresel feminizmde böylesine etkili bir karakter olarak kabul ediliyor? Nora’nın uzun süreli başarısının, oyun boyunca sergilediği eylemlerden kaynaklandığını öne süreceğim. Nora performansıyla, mücadele ettiği pek çok güçlü cinsiyet normunun katmanlarını gün yüzüne çıkarıyor. İki modern bireyin özgürlük, eşitlik ve sevgiye dayalı bir ilişki kurması için ne gereklidir? Bu sorulara Ibsen sürekli olarak geri döner. Ve biz de öyle yaparız” diyen Duke Üniversitesi İngilizce, Felsefe ve Tiyatro Çalışmaları Profesörü Toril Moi, sorduğu sorular ve ona verdiği cevaplarla aslında oyunun özünü son derece doğru bir noktaya indirgiyor Tiyatro Circa’nın sahnelediği Nora’da ise oyunun o sarsıcı etkisini görmekte zorlanırken metne yapılan ufak dokunuşlar dışında son derece yetersiz kalan anlatım, verilmek istenen mesajı daha sönük kılıyor. Bunun yanı sıra künyede yazılı 100 dakikalık sürenin 120 dakikaya uzaması oyunun tempo sorununu da açıkça ortaya koyarken zaman zaman oldukça düşen ritim, oyunun tek perdeye sıkıştırılmasının da etkisiyle seyirciyi o bağlamdan koparıp konsantrasyon kaybı yaşatıyor. Süre olarak kısa şeklinde değerlendiremeyeceğimiz böyle bir oyunda aranın verilmemesi özellikle günümüzde odağı ne yazık ki çabuk kaybolan seyirciler için bir noktadan sonra eziyet halini alabiliyor.
Oyunculuk performansları noktasında henüz yeni bir oyun olmasından mütevellit belli karakterler özelinde aksayan ve yerine oturmayan noktalar mevcutken bunların ilerleyen gösterimlerle birlikte daha eli yüzü düzgün bir yapıya bürünmesini temenni ediyorum. Buna karşın oyunun teknik anlamda öne çıkan noktalarından birini oluşturan ve The Crown dizisinin beşinci sezonuna da katkıda bulunan Maddison Willing’in imzasını taşıyan müzikleri atmosferi yansıtma bakımından oldukça başarılı bir görüntü sergiliyor. Nora’nın ruh hali ve sonlara doğru çatışmaların belirginleştiği olay örgüsüne göre şekillenen ışık tasarımı fikri de oldukça iyi düşünülmüş olmasına karşın özellikle bir sahnedeki kanaatimce son derece yanlış renk tercihinin nasıl es geçildiği ise düşündürücü. Thorvald rolüne hayat veren Deniz Celiloğlu’nun performansıyla sivrildiği Nora (Bir Bebek Evi), seyircinin beğenisini kazanma konusunda başarılı olmanın uzağında kalan bir yapım. Ibsen’in kadın karakterleri arasında belki de en renklisi, en umut dolusu olan Nora’nın hikayesinin ilerleyen gösterimlerle birlikte daha iyi demlenip güçlenmesini ve seyircisinin dimağında olumlu izler bırakmasını dilerim.
Kapak Fotoğrafı: Mete Kaan Özdilek
İlginizi çekebilir: Eda Geven’den Tiyatro Mevsiminde Geri Sayım Başladı
İlk yorumu siz yazın!