Nosferatu 2024: İzlemeden Önce Bilmeniz Gerekenler
Aralık sonunda vizyona girmesi beklenen 1922 yapımı ilk vampir filmi olan Nosferatu’nun yeni uyarlaması olan ve kadrosu başta olmak üzere oldukça ses getiren film sinemaseverler tarafından sabırsızlıkla bekleniyor. 2023 sonunda Saltburn’un yarattığı gibi bir etki bırakması beklenen bu filmi neden şimdiden bu kadar popüler olduğu ve izlemeden önce neleri atlamamamız gerektiği hakkında kısa bir içerik hazırladım. İyi okumalar ve iyi seyirler!
Nosferatu
Popüler kültür ile büyümüş Y-Kuşağına ait bir bireyin aşina olduğu bir konu varsa o da vampir hikayeleri içeren yapımlardır. Angela Sommer-Bodenburg tarafından yazılan 1990 yılında yayımlanan Küçük Vampir kitap serisi olsun, Stephenie Meyer tarafından yazılan Alacakaranlık serisi olsun ya da Warner Bros. Television tarafından üretilmiş ve 2009 yılında The CW kanalında yayımlanmış, L.J. Smith‘in aynı adlı kitap serisinden uyarlanmış The Vampire Diaries olsun bu işin ustası olduğumuzu söyleyebilirim. Peki bu kültürün başı nerede başladı diye sorarsanız cevap bir kelimeden oluşuyor: Nosferatu.
1922 Versiyonu
1922 yılında seyirci ile buluşan F.W. Murnau tarafından yönetilen Nosferatu, korku ve gotik sinema türünün öncülerinden biri olarak kabul edilerek Alman dışavurumcu bir sessiz film olarak karşımıza çıkıyor. Film, Bram Stoker’ın Dracula romanından esinlenerek yazılsada isim ve bazı karakterler değiştirilerek yasal sorunlardan kaçınıyor.
20. yüzyılın başında Almanya’da ortaya çıkan bu sanat akımını çok kısa açıklamak gerekirse: Dışavurumculuk, içsel duyguların, bireysel korkuların ve toplumsal kaygıların dışa vurulmasını amaçladığını (adını buradan alıyor), genellikle insan ruhunun karanlık yönlerini, varoluşsal kaygıları ve toplumsal eleştiriyi işlediğini, distopik bir dünya sunarak, izleyiciyi ve okuru rahatsız etmeyi amaçladığını ve ışık ve gölge oyunları, abartılı dekorlar ve teatral oyunculuklarla estetik bir korku yarattığını söyleyebilirim.
Film genç bir emlakçının karısını gözüne kestiren Kont Orlok’ın hikayesini anlatıyor. Orlok Y-Kuşağının ekranda görmeye alıştığı Alacakaranlık serisinde yer alan vampir Edward Cullen ya da Buffy the Vampire Slayer dizisindeki Angel ya da Spike adlı vampirler gibi romantize edilebilecek bir çekiciliğe sahip değil.
Karakter hem fiziksel hem de ruhsal olarak tehditkar bir varlık olarak betimleniyor. Bu seyircinin düşünmesi için şart bir koşul diyebilirim. Klasik vampir mitolojisindeki unsurlarının bu film ile ortaya çıktığını söylemek mümkün. Bu unsular; gece yaşayan, kan ile beslenen bir canlı ve onun doğasını kabullenmek yerine onunla mücadele eden insanlar…
1979 Versiyonu
Yönetmen Werner Herzog tarafından çekilen 1979 senesine ait film,1922 yapımı filmin uyarlamasıdır. Herzog’un versiyonu, Murnau’nun orijinal filmine saygı gösterirken, aynı zamanda modern bir yorum da sunuyor. Filmin başrollerinde Klaus Kinski ve Isabelle Adjani yer alır. 1922 yılındaki filmle kıyaslandığında ilk göze çıkan fark ilk 1979 yapımı bu filmin renkli olması. Siyah-beyaz olmasının yarattığı ışıklar ve gölge unsurlarındansa Herzog’un versiyonunda daha günümüzde alıştığımız modern sinematografi teknikleri kullanılmış bir film.
2024 Versiyonu
Yeni versiyon ise Alman dışavurumculuğunun korku dolu atmosferinin modern sinema teknikleriyle birleştirmede oldukça başarılı olacağına inandığım yönetmen Robert Eggers tarafından çekiliyor. Filmin dağıtımı Focus Features tarafından ABD’de, Universal Pictures tarafından ise uluslararası alanda yapılıyor.
Filmde başrolleri Bill Skarsgård (Kont Orlok) ve Lily-Rose Depp (Ellen) paylaşırken, kadroda Nicolas Hoult, yönetmenin daha önce çalıştığı Willem Dafoe ve Aaron Taylor-Johnson gibi isimler de yer alıyor. Saplantı ile gotik atmosferin birleşeceği bu filmi izlemeden önce izlemenizi önereceğim yapımlar kadronun gücünü anlamanızı sağlayacağını düşünüyorum.
Yeni Hollywood’un Sunduğu Yetenekli Kadro
2024 yapımı Nosferatu’nun yönetmeni Robert Eggers Bill Skarsgård ile çalışmadan önce abisi Alexander Skarsgård ile The Northman filminde çalışıyor.
2017 yılında Stephen King’ın IT romanından uyarlama filmde Pennywise rolü ile herkesi şaşırtacak kadar iyi bir performans sergileyen aktörün makyaj sürecinin 3-6 saat sürdüğü ve ses tonunu geliştirmek için bir opera sanatçısıyla çalıştığı biliniyor.
Tumblr kullanıcılarından niş bir alanı takip eden kitlenin bir çoğu gibi bende ünlü oyuncuyu ilk defa gizemli cinayetler, kurt adamlar ve vampirlerle dolu gotik atmosferine sahip Hemlock Grove adlı dizide keşfettim. Oynadığı karaktere kattığı derinlik oyuncunun duygusal zekasının karmaşık karakterlere elverişli olduğunu sunması ile bir sonraki yapımlarını merakla beklememize sebebiyet verecek bir hayranlık bırakıyor.
Y-Kuşağının Spider-Man filminde Yeşil Goblin rolü ile tanıdığı Dafoe daha önce The Lighthouse ve The Northman filmlerinde Eggers ile çalışıyor. Dafoe, dört kez Oscar’a aday gösteriliyor: Platoon, Shadow of the Vampire, The Florida Project ve At Eternity’s Gate filmleriyle. Ancak henüz ödülü kavuşamıyor. Kendi dublörlüğünü yapıyor olması, sıra dışı yüz haltları ve vücudunun role ayak uydurması gibi özellikleri ile bilenen bu ünlü oyuncunun özellikle The Lighthouse filmini Nosferatu’yu izlemeden izlemenizi öneriyorum.
Çoğu kişinin X-Men filmlerindeki rolü ile ilk kez karşısına çıkan İngiliz oyuncu benim hayatıma Skins dizisi ile girmiştir. Gençlik dizilerini sevenlerin kesinlikle izlemesi gereken ama 25 yaşından sonra kimseye ilk kez izlemesini önermeyeceğim bu dizi izleyenler için bir baş yapıttır ve bunda Hoult’un azımsanamayacak bir başarısı olduğunu söyleyebilirim. Çocukluğundan beri yeteneğini ekran önünde gördüğümüz bu oyuncunun About A Boy filmini izlemediyseniz Nosferatu’yu izlemeden önce izleyerek nasıl bir yetenek ile karşılaşacağınızı keşfedebilirsiniz.
Johnny Depp ve Fransız şarkıcı-oyuncu Vanessa Paradis’nin kızı olan ünlü oyuncu gerçek bir “nepo baby’. Oyunculuğa 2014 yılında babası Johnny Depp ile birlikte rol aldığı Tusk filmiyle başlıyor. Bu film, onun bağımsız sinemaya olan ilgisinin başlangıcı oluyor (bu rol için denemelere giren her çocuğun hakkı yendi mi sorusu sizin de aklınıza geliyor mu?) 2019 yılında The King filminde Timothée Chalamet (eski sevgilisi) ile birlikte Catherine of Valois rolünde yer alıyor. Filmdeki performansı, onun oyunculuk yeteneğini uluslararası alanda kanıtlamasına yardımcı olmuştur diyebiliriz. Sık sık Chanel defilelerinde yer alan ünlü oyuncunun bu filmdeki performansını izlemeden önce 2018 yapımı L’Homme Fidèle (A Faithful Man) adlı filmini izlemenizi öneriyorum.
Kapak Fotoğrafı: IMDB
İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den El Conde
İlk yorumu siz yazın!