Müzik sektörüne girdiğinden beri severek takip ettiğim ve çok başarılı bulduğum sevgili Nova Norda ile Zoom üzerinden de olsa yüz yüze tanışma şansına eriştim ve kendisi ile çok eğlenceli bir röportaj gerçekleştirdik. Üstelik theMagger okuyucuları için yeni parçalarının adlarını da öğrendik. Umarım siz de dünyalar tatlısı Nova ile yaptığım röportajı severek okursunuz. Keyifli okumalar!

Nova Norda | Fotoğraf: Nil Ninat

Öncelikle yeni parçanız Cehennem için kutlarım! Sizi tanımayanlar için Nova Norda kimdir diye başlamak istiyorum. Fakat daha çok merak ettiğim bir şey var, Nova Norda kim değildir?

Keskin çizgileri olan, köşeleri olan, çok büyük laflar eden biri değildir. Çünkü devamlı hepimizin esneyip değişebileceğini düşünüyorum. 3 kelime ile Nova’yı tanımla gibi gelen soruları cevaplayamıyorum çünkü kişiliğimi çok sınırlandırıyor. Kendini bir kimlik ile tanımlayacak biri değildir diyebilirim.

Bildiğim kadarıyla küçüklüğünüzden beri müzik ile ilgileniyorsunuz ve bu işin içine tamamen girmeniz, çalıştığınız yerden istifa etmenizle başlıyor. Bunu yapabilmek büyük bir cesaret. Bütün bunları yapabilecek gücü ve cesareti nerden buldunuz? En büyük motivasyon kaynağınız neydi?

Hiç kolay olmadığını çok net hatırlıyorum ama o cesarete nasıl ulaştığımı hiç hatırlamıyorum. Sektöre dair hiçbir fikrim yoktu. Sahneye çıkacağım, göz önünde olacağım, bunlarla ilgili ne hissedeceğime dair hiçbir fikrim yoktu ama yapmak istediğim tek bir şey vardı; şarkılarımı yayınlamak. Yaklaşık 3 yıl oldu ama hala ilk dönemlerden ufak ufak darlayan şeyler var. O yüzden bunu yapmanın çok kolay olmadığını söyleyebilirim. O ara büyük bir direnç göstermiş, sabretmişim ve zaten o inanç bana bayağı enerji vermiş.

Bütün parçalarınızda ne kadar asi ve özgür ruhlu olduğunuz hissediliyor. Bunu davranışlarınızda da görebiliyoruz. Biri size bunu yapamazsın dediğinde ya da özgürlüğünüzü kısıtlamaya çalıştığında nasıl bir yol izliyorsunuz?

Öyle durumlarda neredeyse bilinçli bile olmadığımı söyleyebilirim. Adaletsizlik ve haksızlığa hiç tahammül edemiyorum. Hani dile gelmeyen bir toplum sözleşmesi, örf adetler vardır ya; onun içerisinde benim için de çok temel değerler var. Bu değerleri ihlal eden şeyleri ucundan kıyısından yaşadığım anda çok rahatsız oluyorum. O zaman da kendime dönmektense daha çok ‘’Dünya neden böyle?’’ diye düşünüyorum. Bu da yer yer Cehennem, yer yer ise Beteri Yok Uslanmaktan gibi şarkılarla belli ediyor kendini. Ama haksızlığa ve adaletsizliğe gerçekten tahammülüm yok.

image0-6
Nova Norda | Fotoğraf: Alperen Ergin

Sizce yayınladığı ilk parça ve son parça arasında Nova Norda nasıl bir değişim ve dönüşüm geçirdi?

Bir kere artık 30 oldu ve aslında sürekli olarak kendimi güvende hissettiğim, kendimi savunabilecek kadar özgüvenli hissettiğim noktayı arıyorum. Yirmili yaşlar benim için duvarlara çarpmakla geçmiş kendimi bulabilmek için. Otuzlar şimdi biraz daha kendini tanıdığın, baştan bazı şeyleri öğrendiğin, küçük kendi çapında bilgeliklerle geliyor. Bu yüzden Nova’nın ilk zamanlarına baktığımda çok büyük bir heyecan fakat toyluk da görüyorum. Şimdi ise biraz daha sınırları belli ve karakteri oturuyor.

Benim için, Beteri Yok Uslanmaktan bambaşka bir parça. Her dinlediğimde yapamayacağımı düşündüğüm şeyleri yapabilecek güç buluyorum. Hatta bana kalırsa biraz da marş gibi 🙂 Sizin için bu kadar özel olan ve apayrı bir yerde tuttuğunuz bir parçanız var mı? Varsa sebebini öğrenebilir miyiz?

Beteri Yok Uslanmaktan net bir şekilde en sevdiğim! O şarkının yapım süreci lineer ilerlemedi ve kendimi sürekli dev bir sudoku çözüyor gibi hissediyordum. Şarkı benden sürekli bir şeyler istiyordu ve ben elimdeki parçaları birleştirip geri kalanı bulmaya çalışıyordum. Şarkıyı nasıl bitireceğimi bir türlü bulamadım ve şiir kitaplarına bakmaya başladım. Hiçbir şey hoşuma gitmeyince oturup kendim yazmaya karar verdim. ‘’Alaşağı edelim yeryüzünü dökülsün milletin cebinden yüzsüzlüğü’’ dizelerinde aslında birini yüzsüzlükle itham etmemem lazım (burada gülüyor sevgili Nova) ama o kadar çok yalan dolan var ki dünyada, tamamen ters çevirelim herkesin her şeyi dökülsün ve geriye sadece saf ruhlarımız kalsın gibi bir mesaj var. Tabii bunlar sonrasında Cehennem ve Bakma Bana Öyle gibi parçalara da dönüştü ama Beteri Yok Uslanmaktan gerçekten sözlerini, müziğini, tansiyonunu en çok sevdiğim parçam diyebilirim.

111218740-1610635502img0102
Evde | Fotoğraf: Leo Xandre

Evde, yapım aşamasında sizin paylaşımlarınızdan izlediğim kadarıyla çok keyifliydi ve dinlediğimde de çok sevdiğim bir albüm oldu. Bu süreç sizin için nasıl geçti, nasıl değerlendirirsiniz?

Evde benim için çok güzel geçti. Ben çalıştıkça, özellikle pandemide, kendimi daha mutlu ve daha güvende hissediyorum. Oraya gittiğimde gerçekten cennette gibiydim. Zaten en sevdiğim insanlar yanımda ve 7/24 müzik yapılıyor. Sadece sonbahar yerine yazın yapsaydık daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Yine de çok eğlenceliydi.

Evde ekibi ile dostluğunuzun da sıkı takipçisiyiz:) Peki sizce Nova Norda, Birkan Nasuhoğlu, Sedef Sebüktekin ve Can Ozan dostluğunun kilit taşı nedir?

Bence hiçbirimiz katakulli peşinde insanlar değiliz. Başka meslekten biri ile konuştuğumda sık sık fark ediyorum ki, kalbin temizliğinin işin kendisi olduğu nadir mesleklerden biri müzisyenlik. Kimsenin kimseyle bir derdi, bir yarışı yok. Saf iyi niyet var ortada. Çok gülüyor, çok eğleniyoruz beraberken. İster istemez kendimi kıyasladığım isimler oluyor ama bizimkilerle beraberken hiç öyle hissetmiyorum. Birimizin başarısı diğerinin de başarısı. En başından beri böyleydik, birbirimize çok destek olduk. O desteğin de getirdiği sıkı bir bağ var aramızda.

Biraz da Cehennem’e değinmek istiyorum. Başta sözleri olmak üzere bütünüyle çarpıcı bir çalışma. Peki Cehennem nasıl ve neden ortaya çıktı?

Beteri Yok Uslanmak’ta Caner ile çalışıyorduk. Şarkının sonunda bir synth denemiş, sana da atıyorum dedi. O kadar iyidi ki bundan ayrı bir parça çıkar diye düşündüm. O yüzden aynı ses bu iki parçada da var. O aralar çok belirsiz geçti aslında. Beste yapamadığımı ve kilitlendiğimi düşünüyordum ama başına oturunca bir anda bitti. Zaten şarkı seni buluyor, sen istediğin kadar ara…

Klipte oldukça etkileyici görüntüler var. Peki bu görüntülerden sizi sarsan, etkileyen ve unutamadığınız bir görüntü ya da olay var mı?

Oradaki kavgalar ve agresyon çok hoşuma gidiyor. Normalde sokakta gördüğümüzden daha tekinsiz gözüküyor İstanbul gözümüze. O tekinsizliğin ortasında kendi haklarını savunmaya çalışan insanlar da var. Ben de zaten o yüzden küçük çocuklar gibi giyinip zıt bir hava vermek istedim. Biz nasıl bir saçmalığın ortasındayız hissiyatını vermeye çalıştım. En sevdiğim şey klibin gerçekliği, bütünüyle hoşuma gidiyor. İçime sinen üç beş klipten bir tanesi.

Klibi dikey olarak çekmenizin belli bir sebebi var mı?

Temel sebebi başta elimizdeki görüntülerin dikey olması. Onun dışında normalde bir klip yapıp YouTube’a koyuyorsun ve insanlar gidip izlesin diye bekliyorsun. İnsanlar paylaşırken de televizyonunu falan çekip paylaşıyor. Kliplere inanılmaz paralar harcıyoruz ve insanların da paylaşmak isteyip paylaşamaması canıma tak etti artık. Biz de bu nedenle IGTV’ye koymak istedik.

Peki son olarak, Cehennem’den sonra bizleri neler bekliyor? Aklınızda yeni fikirler, ufukta yeni projeler var mı?

O kadar çok fikir var ki aklımda… Birini Cehennem‘in sonunda yayınlamıştım. Birkan o şarkı için gitarlar kaydetmişti, ne olacaklarına yeni karar verebildim. 7 tane de akustik kaydettim bu süreçte. Ne zaman yayınlayacağıma karar veremiyorum. Hazırda bir şarkı daha var.

Nova Norda theMagger okuyucuları için yeni parçalarının adlarını da paylaştı! 

Şarkılardan bir tanesi ”Gidiyoruz Ama Nereye?” bir diğeri de ”Doya Doya”. Bu sefer hafif şarkılar oldu bence. Yazlık, gönül yayları gevşedi şarkıları biraz.

Sevgili Nova Norda’ya bu güzel sohbeti için bir kez daha teşekkür ediyorum. Başarıları daim, yolu açık olsun!

Kapak Fotoğrafı: Alperen Ergin

İlginizi çekebilir: Yaprak Civan’dan SWING’IT