Öpücük: Klimt'in 160. Doğum Yıl Dönümünde Mercek Altında
Genel olarak sembolist bir ressam olarak kabul edilen Klimt bu kabul edişi haklı çıkarırcasına tablo etrafında oluşturduğu ezoterik gizemin simgesel/imgesel etkisiyle eseri bir modern sanat mitine dönüştürmüştür. Altın süslemelerle olduğu kadar alegorilerle de süslüdür ve anlamı bakanın, mitoloji, 20. Yüzyıl başı Viyana’daki sanatsal ve toplumsal şartları, Klimt’in sanatı, Freud’un teorileri hakkında bilgi seviyesine; yorumlama gücüne; anlık hissiyatına ve hatta tabloya fiziksel bakış açısına göre bile değişiklik gösterir. Tablonun bir gizeme ve sanatsal-magazinsel bir mite dönüşmesinin altında bu özelliği de yatar. Bu yazımda da yaratıcısının 160. doğum yıl dönümünde, meşhur Öpücük tablosunu ele almak istedim.
14 Şubat 2014 tarihinde, yani bir Sevgililer Günün’de Viyana sokaklarında dolaşırken ve o günün takvimde, dünyadaki pek çok şehrin aksine, Viyana’da sıradan bir gün olduğuna tanıklık ederken bir sokak afişi görmüştüm. Gustav Klimt’in ‘Der Kuss’ (Öpücük) tablosuyla Belvedere Müzesi’nin tanıtımı yaparken ki tüm Viyana’da Sevgililer Günü’ne dair gördüğüm neredeyse tek kanıttı, şöyle diyordu afiş: “Dünyanın en ‘meşhur öpücüğü“
İlk adıyla Aşıklar, bugün bilinen adıyla Öpücük (Öpüş) Jugenstill – Viyana Art-Deco akımının kurucusu ve en simge ismi Gustave Klimt’in 1908 tarihinde tamamladığı; günümüzde Viyana’nın simgesine dönüşen, hatta onun da çok ötesinde Leonardo da Vinci’nin La Giaconda (Mona Lisa) tablosundan sonra belki de dünyanın en tanınan, en çok hediyelik eşyaya konu olan tablo. Müzeler ile süslenmiş Viyana tacının en değerli taşı Belvedere’in değerini adeta tek başına belirleyen bir başyapıt. Viyana’ya giden herkes şemsiyeden kaleme, kibritten eşarba ve hatta yatak çarşaflarından mobilyalara pek çok eşya üzerinde Klimt’in farklı tablolarını görmüştür ancak Öpücük bu tablolar arasında farklı bir yere sahiptir. Tablo adeta tek başına tüm Viyana’yı tanımlayan bir fenomene dönüşmüştür.
Klimt ve Eserlerine Genel Bir Bakış
2022 Gustave Klimt’in 160. doğum yıl dönümü. 14 Temmuz 1862’de Viyana’da doğan Klimt, dünya sanat tarihi, modern resim ve Viyana Modernizmi için çok önemli bir isim. Son dönemde resim ve Viyana okuma ve çalışmalarımda Egon Schiele Klimt’i biraz gölgede bıraksa da Klimt, resim sanatı, özellikle de resim tarihi ile basit bir sanat severin ötesinde bir derinlikte ilgilenmeye başladığım dönemde hakkında ilk ciddi okumaları yaptığım, tablolarını en yakından incelediğim ressam. Dolayısıyla Klimt’in benim için özel bir yeri ve önemi de var.
Öncelikle şunu ifade ederek devam edeyim: Öpücük benim en sevdiğim ilk üç, hatta ilk beş Klimt tablosu arasında yer almaz. Ölüm ve Yaşam (Tod und Leben), Adele Bloch-Bauer Portresi veya diğer biline adıyla Altınlı Kadın (Portrats der Adele Bloch-Bauer), Judith, Danae, Su Yılanları (Wasserschanlangen), Kadının Üç Çağı (Die Drei Lebensalter) ve Friedza Riedler Portresi, Öpücük’ten daha çok sevdiğim ve beni etkileyen Klimt tabloları.
Öpücük Tablosu ve Popülaritesi
Gelelim o kritik, sanat tarihçilerinin de sık sık sorduğu ve aslında bir tür gizeme dönüşmüş soruya: Öpücük niçin bu kadar popüler? Kültürel, tarihsel ve sanatsal olmanın ötesinde popüler küresel-magazinel bir ilginin odağı olmasının arkasındaki sebepler nelerdir?
Belvedere Müzesini yaşamım boyunca üç kere ziyaret ettim. Dolayısıyla da “Öpücük” tablosunu üç kere yakından görme olanağım oldu. İlk iki ziyaretimde açıkçası maalesef istediğim detayda tabloyu inceleme şansı bulamadım. Tüm benzer seviyedeki kült olmuş tabloların başına gelen onun da da başına geliyordu ve önünde sürekli bir kalabalık, rehberli turist grupları tablo önünde detayları görmenize izin vermiyordu. Koskoca müzeye girip “Bir dakika Der Kuss’a bakıp çıkacaktık” durumu. Louvre’de Mona Liza’yı görenler, daha doğrusu görmeye çalışanlar ne demek istediğimi anlayacaklardır. Maalesef benzer bir deneyimi Madrid’teki Reina Sofia ziyaretim sırasında Picasso’nun Guernica tablosunda da yaşamıştım. Bir istisna Floransa Uffizzi’de Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosunda gerçekleşmişti. Sanat tarihi içinde en sevdiğim birkaç tablodan biri olan bu yapıtı dakikalarca yakından inceleme olacağı bulmuştu. Dolayısıyla Klimt’in bu tablosunu birkaç kez canlı olarak görmeme rağmen itiraf edeyim eser ile kapsamlı bilgiyi ve detayı okuduğum kitaplardan, seyrettiğim belgesellerden ve hatta röprodüksiyonlardan öğrenmiştim.
Sonra Öpücük ile ilgili ilk iki ziyaretimde beklediğim ama bir türlü gelmeyen o an adeta mucizevi bir şekilde müzeyi son ziyaretimde meydana geldi. Viyana için oldukça sıcak sayılabilecek bir Ekim cumartesi öğleden sonraydı. Belki de Viyana için istisnai bu havanın ve Belvedere’nin cenneti andıran muhteşem bahçesinin tadını çıkarmak isteyenlerin sayısı çok olduğundan müze daha önce görmediğim ölçüde tenhaydı. Müzenin kapanmasına az bir zaman kala rehber eşliğinde müzeyi gezen Uzakdoğulu kalabalık bir turist grubu tablonun önünden çekildiğinde bir anda onunla karşı karşıya kaldım. Evet, üçüncü ziyaretimde tam karşımdaydı ve aramızda kimse yoktu. Detaylarına canlı gözlerle vakıf olabilirdim.
Canlı görenler de onaylayacaklardır, Öpücük büyük bir tablo; normal bir insan boyunda. Belvedere Müzesi’nin çok başarılı bir şekilde tabloya özel sunumuyla yapıtın tüm canlılığını ve renklerini görece uzak bir mesafeden bile görmek mümkün. İlk bakışta Klimt’in özgün stili ve sanatının genel özellikleri doğrultusunda süslü ve gösterişli. 1907-08 yıllarında tamamlan tablo bu açıdan Klimt sanat anlayışın en iyi yansıtan verimlerden biri. Altın freskler, çiçekler, erkeklik, çıplak kadın bedeni ve cinsel/erotik imaj tabloyu Klimt’in diğer bazı çok bilinen yapıtları ile aynı bağlamda düşünme ve değerlendirme olacağı sunuyor. Peki tablo ne anlatıyor? Etrafındaki gizem nereden kaynaklanıyor?
Öncelikle kısaca tablonun nesnel fiziksel ve teknik özelliklerinden bahsedelim: Tablo, iki boyutlu altın bir süsleme içinde neredeyse gerçeğe çok yakın şekilde çizilmiş iki insan figüründen oluşuyor. Bu görüntü neredeyse bir fotoşop yapıldığı izlenimi veriyor bakana. Bu figürleri Eski Mısır’da altın içinde mumyalanmış bedenlere benzetmeniz de olası ki zaten Eski Mısır Klimt’in yapıtlarında çok fazla görülen bir izlek. Keza Klimt’in Japon sanatına olan ilgisinin de özellikle görsel açıdan tabloda kendini hissettirdiğini söylememiz olası.
Klimt sanatının en belirleyici özelliklerinden biri olan Bizans sanatı etkisi ve altın süsleme ve fresk teknikleri pek çok tablosunda olduğu gibi bu tabloda da kendini açık olarak belli ediyor. Klimt, Bizans mozaiklerinde olduğu gibi tabloda kullandığı altın yaprakların altında bir doku oluşturur. Böylelikle arka planın adeta üç boyutlu olarak gözükmesini sağlar. Genel bir bütün olarak bakıldığında da iki yapışık bedenden oluşan ve büyük bir altın fallusa benzeyen kütle yine bu üç boyutlu altın boşlukta duruyor gibi. Bir parantez açıp Klimt’in bu altın takıntısı hakkında kısaca bilgi verelim. Klimt, bir kuyumcu ve sarraf olan babasından çok etkilenmiş ve küçük yaşlardan itibaren de altın ve diğer (platin ve gümüş) gibi değerli taşlara ilgi duyuyor. Bir İtalya seyahati sırasında gördüğü Bizans sanatı da bu ilgisini ve takıntısı sanatsal bir bağlama taşıyor. Erken yaşta kaybettiği babası ve yaşamında büyük bir etkisi olan annesi ile ilişkileri Klimt’i pek çok açıdan çağdaşı ve Viyana Modernizmin felsefi ve düşünsel bağlamını en çok etkileyen Freud’un teorilerine konu olacak derecede etkiliyor. Bu kapsamda ressamın altın takıntısına basit bir estetik tercih olarak bakmak yanıltıcı olur; onun altın ile ilişkisi Freudyen bir boyut taşır.
“Öpücük” Ne Anlatıyor?
Klimt hakkında yazılmış önemli kitaplardan birini kaleme alan (Gustave Klimt: Drawings and Paintings) Alice Strobl, tablonun Klimt ve sevgilisi, destekçisi, en büyük ilham perisi Emilie Flöge’yi anlattığını söyler. Susanna Partsch ise ‘Gustav Klimt: Painter of Women’ kitabında tabloya adadığı bölümünde bunun çok da mümkün olamayacağını iddia eder. Her ne kadar Klimt, tabloya benzer bir karakalem çalışmasına ‘EMILIE’ notunu yazmışsa da tablonun onun bir uzantısı olduğunu söylemek mümkün değildir ona göre.
Tablonun Klimt ve Flöge arasındaki ilişkiyi anlattığı savının bir başka nedeni de tablonun ifade ettiği düşünülen ikircikliğin veya kararsızlığın ikili arasındaki ilişkinin de doğasını oluşturması, dolayısıyla da Klimt’in bu tablo ile bu ilişkinin metaforik – mitolojik bir anlatımını yaptığına dair yorumlamadır.
Tüm bu savlar ve yorumlamalar bir yana tabloya dair diğer bir diğer nesnel bilgi de, Klimt için özel bir tema olan ‘öpüşün birleştirdiği aşıklar’ izleğinin doruk noktasına ulaştığı yapıt olmasıdır. Bu açıdan, eserin sanat tarihi ve Klimt sanatı içinde özel bir yeri bulunmaktadır ama bu tema Klimt’ özgü değildir. Örneğin Rodin’in 1882 tarihli heykeli ve Munch’un Klimt’in eseriyle aynı ismi taşıyan 1897 tarihli tablosu Klimt’in öncesinde bir erkek ve bir kadının öpüşmelerini konu almışlardır ve büyük bir ihtimalle de Klimt bu iki yapıttan da haberdardır.
Tablonun Klimt’in önceden tamamladığı yapıtları ile de doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. Örneğin tabloda resmettiği kadın, Klimt’in diğer önemli tabloları arasında yer alan 1901 tarihli Ölüm ve Yaşam, 1902 tarihli Diesen Kuss Alter Ganzen Welt (Bu Öpücük Tüm Dünya İçin), 1905-1911 tarihleri arasında tamamladığı Stodet Frieze’nin detaylarında yer alan Erfüllung (Yerine Getirme) ve 1905 tarihli Die Kadının Üç Çağı başlıklı eserlerinde olduğu gibi ‘gözleri kapalı, adeta yaklaşan bir öpücüğü bekler’ şekilde çizilmiştir. Özellikle Öpücük’ten beş yıl önce tamamlanan 1902 tarihli Bu Öpücük Tüm Dünya İçin Öpücük ile benzer bir bağlamda ve onunla bağlantılı olarak düşünülecek kadar benzer bir temaya sahiptir. Bu tabloda da bir kadın ve erkek vardır ama kadın, erkek tarafından bütünüyle kapatılır. İkisi de çıplaktır ve daha fresk görüntüsündedir. Öpücük’de ise kadın çiçekler içindedir; doğa ile uyumludur. Fiziksel açıdan bakıldığında da zariftir ve gençtir; mutlu ve huzurlu gözükür. Kadın ve erkek figürleri çıplak değil örtülüdür, erotik boyut olabildiğince indirgenmiştir ama tablo yine de erotik bir mesaj iletmektedir.
Öpücük’te tasvir edilen aşk ilk bakışta mutlu bir aşk gibidir. Dolayısıyla eserdeki erotizm tablodan edinilen ilk izlenim gibi sentimental/duygusal bir durumu mu ifade eder? Tabloya bakıldığında kadın dizlerinin üstüne çökmüş olduğu görülür. Bu akla bir diğer soruyu getirir: Bu diz çökme bir zorlamanın sonucu mudur ve adamın kadını zorla mı öpmektedir? Eşit olmayan bir fiziksel ilişkide kadına zorla bir sahip olma halimi mi vardır? Ve kadının gözlerinin kapalı olması huzurdan, zevkten ve mutluluktan değil de boyun eğmeden mi kaynaklanmaktadır?
Tabloya mitolojik bir bağlamda yaklaşanlar tablonun Bernini’den Van Holden’e pek çok büyük sanatçının eserlerine konu olan Apollo ve Daphne hikayesinin bir temsili olabileceğini ifade ederler. Hikayede Apollo’nun takipten bunalan Daphne bu yüzden bir ağaca dönüşmeyi diler. Bu mitolojik hikaye çoğunlukla Daphne’nin kaçışı olarak betimlenmiştir. Klimt ise aykırı bir şekilde bu tabloda öpüşü, yani fiziksel teması gösterir. Tabloya dikkatli bakanlar hemen kadının ayaklarının yerdeki bitkilerle birleştiğini göreceklerdir. Daphne bir ağaca dönüşmüş ama Apollo da hedefine ulaşmış mıdır? Başka bir deyişle ilk bakışta sentimental olarak gözüken aslında ‘sensual’ mıdır? Duyusal erotizm bedensel bir şehvete mi dönüşmektedir?
Görüldüğü üzere tablo çok farklı yorumlamalara açıktır. Genel olarak sembolist bir ressam olarak kabul edilen Klimt bu kabul edişi haklı çıkarırcasına tablo etrafında oluşturduğu ezoterik gizemin simgesel/imgesel etkisiyle eseri bir modern sanat mitine dönüştürür. Altın süslemelerle olduğu kadar allegorilerle de süslüdür ve anlamı bakanın, mitoloji, 20. Yüzyıl başı Viyana’daki sanatsal ve toplumsal şartları, Klimt’in sanatı, Freud’un teorileri hakkında bilgi seviyesine; yorumlama gücüne; anlık hissiyatına ve hatta tabloya fiziksel bakış açısına göre bile değişiklik gösterir. Tablonun bir gizeme ve sanatsal-magazinsel bir mite dönülmesinin altında bu özelliği de yatar.
Erotik aşkın ölümsüzleştiği ve sanatsal ifadenin en görkemli örneklerinden biri olarak sanat tarihinde çok büyük bir iz bırakan ‘ölmeden önce görülmesi gereken 1001 tablodan biri mi? Freudyen bir perspektiften ifade etmeye çalışırsak bir skofili orjisinin arzu nesnesi olarak 14 Şubat reklamına konu olacak, kibrit kutusundan şemsiyeye basılacak kadar metalaşan sanatın bir başka kurbanı mı? Tüm bu tartışmalar bile tablonun kendi etrafında oluşturduğu mitolojik havayı, adeta tek başına Viyana’yı temsil edebilme gücünü haklı kılmasa bile açıklıyor.
Viyanayı bir dahaki ziyaretimde Belvedere Müzesi’ni ziyaret edecek miyim? Muhtemelen evet. Ve bir kere daha Öpücük’e yakında bakmayı ve incelemeyi deneyecek miyim? Bu soruya muhtemel cevabım da evet. Etrafında oluşan ‘hype’tan bağımsız olarak Öpücük sanat tarihinin en gizemli ve önemli, belki daha önemlisi bakmaktan sanatsal bir zevk alınacak çok güzel bir yapıt.
Son olarak; sanat tarihinde iz bırakmış büyük yapıtlar hakkında çok kısa sürede çok şey anlatan ve ilgilenenlerin mutlaka takip etmesini önerdiğim Great Art Explained kanalında tablo ile ilgili yayınlanan bölümünü de ilgilenenler için yukarıda paylaşıyorum.
Kapak Fotoğrafı: Klimt, BBC
İlginizi çekebilir: Yağmur Baydoğan’dan Woman in Gold
İlk yorumu siz yazın!