Oscar'a Doğru Bir Büyüme Hikayesi: Moonlight
Miami’de başlıyor Little’ın hikayesi. Çocukluğunun Little’ı, ergenliğin Chiron’u ve yetişkinliğin Black’inin hikayesi. Bir kendini keşfetme, kimliğini bulma hikayesi Moonlight. Eşcinsel bir bireyin çocukluğundan itibaren kendini bulma hikayesi. Tüm bunların yanında içinde çok naif bir aşk hikayesi barındıran; doğuran mı, büyüten mi anne sorusuna cevaplar arayan bir film.
Filmi tek bir kalıba sığdırmak, filme çok büyük haksızlık yapmış oluruz. Çünkü içerisinde çok fazla duyguyu taşıyor. Chiron’un hayatının her döneminde farklı bir kimlik görüyoruz aslında. Çocukluğunda annesinin kendisini neden sevmediğini sorguluyor içten içe. Ona yardım eli uzatan Juan yol göstereni oluyor. Juan’ı ve Teresa’yı ebeveynlerinin yerine koyuyor. Aslında onlar bir aile oluyorlar. Bu yüzden Juan’dan sonra bile Teresa hep hayatında oluyor. Annesi bu yüzden Teresa’yı hep ölümüne kıskanıyor. Çünkü Teresa annesinin yapması gereken her şeyi yapıyor.
Ergenliğine geldiğimizde ise Juan artık olmasa da hayatındaki izleri devam ediyor. Zihninde sürekli kendisini keşfetmesini, yolunu belirlemesini öğütleyen sözler oluyor. Keza ergenlik Chiron için bir yol ayrımı oluyor. Kalmak ve gitmek.
Yetişkinliğine geldiğimizde ise karşımızda Juan olmuş bir Black görüyoruz. Hayatın akışına kendini bıraktığını, hayat ona ne getirirse kabullenerek yaşamak istediğini görüyoruz. Filmin belki de en etkileyici yanlarından biri karakter seçimi. Chiron’un hayatının üç evresini farklı farklı karakterler canlandırmasına rağmen, sanki tek bir karakterin büyümesini izliyor gibiyiz.
Moonlight gerçekten şiirsel bir anlatımı olan bir film olmuş. Üstelik filmin başarısı bütünlüğünden, kurgusundan geliyor. Şu karakter çok iyi oynamıştı gibi bir başarı atfedemiyoruz kimseyi. Başlı başına şahane performanslar izliyoruz. Oscar konusunda şansı en yüksek filmlerden Moonlight.
İlk yorumu siz yazın!