Ozan Vural ile: İskoç Malt Viskileri Atölyesinden Notlar
Viski kelimesini duyduğumuzda hepimizin aklına farklı çağrışımlar gelebiliyor. Viskiler ya “erkek içkisi” ya da pahalı bir içki olarak kategorileştiriliyor. Daha önce denememiş olanlara ise ilk etapta viskinin tadı ağır gelebiliyor ama o ilk etabı atlatıp devam edenler, uçsuz bucaksız bir serüvene giriş yapmış oluyor. Viski kültürünü tek bir cümlede özetlemek gerekirse maceralarla ve nüanslarla dolu olduğunu söyleyebiliriz. Biz de bu dünyada neler olup bittiğini öğrenmek için araştırmaya başladık ve Ozan Vural’ın İskoç malt viskileri atölyesine denk geldik, burada edindiğimiz bilgileri de bu yazıda sizlerle paylaşmaya karar verdik.
Ozan Vural, İskoç Malt Viskileri Atölyesi’nde A’dan Z’ye viskiye dair birçok detayı katılımcılarla paylaşıyor. Oldukça basit, anlaşılır ve yalın bir dille konuklarına bilgilerini, tecrübelerini ve düşüncelerini aktarıyor. Bu atölyeler ortalama 10-12 kişi ile birlikte yapılıyor. Bunun nedeni Ozan Vural’ın herkesle birebir ilgilenmek istemesi, böylelikle atölye çok daha samimi bir ortamda ilerliyor. Eğitim sonrası ise herkes gibi biz de Ozan Vural’a doyamadık ve muhabbetimizi devam ettirdik. Ozan Vural, her bir tadımda katılımcıların yanına gelerek fikirlerini soruyor ve neler düşündüklerini samimi bir şekilde dinliyor. Bu atölyede insan bir an bile olsun sıkılmıyor, onca saatin nasıl geçtiğini de anlamak mümkün olmuyor. Atölye esnasında fark ettiğimiz bir diğer şey de viski kültürünün sosyalleşmeye olan katkısı oluyor.
İskoç Malt Viskileri Atölyesinden Notlar
Viski denildiğinde hepimizin aklına gelen ilk ülke İskoçya oluyor. Bu adanın her köşesinde damıthaneler olduğunu biliyorduk fakat sayısının 130 kadar olduğunu bu atölyede öğrendik. Her ne kadar başka ülkeler de viski üretimi yapsa da İskoçya bu konuda çok önemli bir noktada yer alıyor.
İskoç viskisinin neden iyi olduğuyla atölyemiz başlıyor. İskoç viskisi daha uzun sürede ve sabredilerek oluşturuluyor. İskoçya konumundan ötürü soğuk bir ülke ve bu da bu viskinin tadının iyi olmasına katkı sağlayan etkenlerden biri. Ayrıca viskide pH değerinin de ne kadar önemli olduğunu da gene bu atölye ile öğrendik. Bir viskinin pH değeri ne kadar yüksek olursa tadındaki mineralleri fark edebilmek de o kadar kolay oluyor.
İskoç viskilerini tanırken bölgeleri de iyi bilmek gerekiyor. Viskileri tanımak ve tadının karakteristiklerini ayırt edebilmek açısından Scotch Whisky Association (SWA) İskoçya’yı 5 bölgeye ayırıyor. Bu bölgeler Campbeltown, Highland, Islay, Lowland ve Speyside‘dan oluşuyor. Damıthanelerin yarısı Speyside bölgesinde yer alırken ve bu bölgede meyve aromaları çok daha baskın olarak karşımıza çıkıyor. Islay’den çıkan viskiler ise daha çok isli bir tada sahip.
Tadım sırasında hafiften zora doğru bir geçiş mevcut. Özellikle benim gibi viski içmekte zorlananların rahatlıkla kendini keşfedebileceği, hangi viskiden zevk alabildiğini öğrenebileceği bir atölye olduğunu söylemeliyim.
Atölyenin içeriğine bakacak olursak da; ilk olarak viski tanımlaması ile başlayıp akabinde tarihini öğrenerek sonrasında ise malt viskilere geçtik. Maltlama, mayalama, damıtma ve dinlendirme aşamalarında nelerin kritik olduğunu öğrendik. Zaman zaman ilginç bilgilerle de karşı kaşıyaya geldik. Örneğin Jack Daniels’ın fıçıları sadece 1 kere kullanıp sonrasında da İskoçya’ya satması gibi…
Atölye sırasında Ozan Vural kritik bilgileri de bizlerle paylaşmaya devam etti, örneğin viskiye buz konulduğunda baharat ve çiçek kokularının algılamanın imkansız oluşu ve en iyi koku ve lezzet için viskinin 18-19 derecede tüketilmesi gerektiği gibi.
Ve sıra tadıma geldi. Seçkimize ilk olarak The Glenlivet Founder’s Reserve ile başladık. Bu viskinin, 365 gün rahat bir şekilde içilebileceğini ve bitişinde de kremamsı bir dokuya sahip olduğunu gözlemledik. Bir sonraki viski ise Aberlour 12 Double Cask oldu. Bu viskinin tadımı sırasında yanında fırın sütlaçın iyi gidebileceğini, burnumuza ilk olarak tereyağ, ekmek kadayıfını andıran kokuların geldiğini tartıştık. Sonrasında ise The Glenlivet Captain’s Reserve ile devam ederek damağımıza ferahlık kattık. Sonra ise benim favorim olan Chivas Regal Mizunara’yı denedik. Bu viski Japonya’da üretilen Mizunara ağacından yapılmış fıçılarda saklanarak elde ediliyor ve daha çok meyvemsi tatlar ön plana çıkıyor.
Beşinci tadımda ise 3 farklı fıçıda olgunlaştırılan viskilerle bir araya getirilen, %48 alkol oranı içeren Aberlour Casg Annamh yer alıyor. Kapanışı ise Caol Ila 12 ile yapıyoruz. Bu viski de yoğun isli tatları sevenler için biçilmiş bir kaftan olup %43 oranında alkol içeriyor.
Atölyenin çok verimli geçtiğini bir kez daha eklemeliyim. Hatta eğer bir gün yolunuz İskoçya’ya düşerse muhakkak orada da bir atölyeye katılmanızı öneririm. Bu arada unutmadan bir dipnot da paylaşmak istiyorum. Atölyede ciddi bir kadın katılımcı oranı mevcut. Böylelikle artık viskinin “erkek içkisi” algısının da kırılmaya başladığını açık bir şekilde görebiyoruz. Bu arada Ozan Vural‘ın başka viski serileri de oluyor, yeri geliyor kendinizi bir anda Japonya’da bulurken sonra hop İrlanda’ya ışınlanıyorsunuz, Atölyeler de hızlıca tükendiği için gördüğünüz ilk anda kayıt olmakta fayda var.
Kapak Fotoğrafı: Dylan de Jonge (Unsplash.com)
İlginizi çekebilir: Ecem Özden’den Doğaya Saygılı Viski Umiki
İlk yorumu siz yazın!