Papier Atelier: Kağıdın Sanata Dönüşmüş En Yaratıcı Hali
Deniz ve Türker “hayallerini biriktirmeyi seven” iki yol arkadaşı. Kağıttan inanılmaz keyifli heykeller yaptıkları Papier Atelier, bir gün izledikleri filmlerin birinde gördükleri bir karakterin kağıttan maketini yapmaya karar vermeleriyle ortaya çıkıyor. Başarılı olduklarını görünce “Anything with paper” mottosuyla büyütmeye karar veriyorlar. En büyük hayalleri ise şehrin, sevdikleri bölgelerine devasa kağıt heykel enstelasyonları yapmak! Gelin, onları daha iyi tanıyalım.
Sevgili Deniz ve Türker. Hem sizin hem de Papier Atelier’in hikayesini sizden dinleyebilir miyiz? Kaç sene oldu başlayalı? Ve ilk nasıl geldi aklınıza, yani fikir nasıl ortaya çıktı?
2011 senesinde fikir Deniz’den çıktı. İzlediğimiz bir filmdeki karakterin “hadi kağıttan heykelini yapalım” diyerek. Gördüğümüz rüyalardaki karakterlerin de kağıt heykellerini yapıyorduk. Çevremizde duyulunca, bizim de hiç öngörmediğimiz bambaşka bir noktaya geldi. Kağıt heykellerimizi hem yerleştirmelerde hem de bazı projelerde, sahnelerin bir parçası olarak kullanmaya başladık. Küçük adımlarla başlayan hikayemizde, kendimizi bir anda yurt dışında bir canlı performansta, Türkiye’nin en önemli markaları için tamamen kağıtla çekilen bir filmin setinde, tarihi bir binaya yerleştirilmek üzere yaptığımız büyük boyutlu heykelimizin heyecanı içinde bulduk. Birlikte kağıda bir karakter kazandırmayı, onunla farklı hayallere yolculuk yapmayı seviyoruz.
Kağıttan harikalar yaratıyorsunuz. Neden kağıt peki? Yani neden seramik değil, metal değil, ahşap değil de kağıt?
Kağıdın bize yakın bir ruhu olduğuna inanıyoruz. Türker mimar; sürekli kağıtlarla iç içe bir dünyada. Deniz kağıt üzerine kolajlar yapıyor, yazı yazıyor ve gezi defterleri biriktiriyor. Yani Papier Atelier olmasa da, kağıt hayatımızın başrol oyuncularından biri olurdu. Ayrıca kağıt hem çok naif, hem de üzerinde her türlü oynamaya ve yaratıcı dokunuşlara açık bir malzeme. Yeri geldiğinde çok narin, yeri geldiğinde çok dayanıklı bir konuma da geçebiliyor.
Zorlukları ne bu işin? Kağıttan bir şeyler yaparken en çok zorlandığınız durumlar neler oluyor?
Kağıt, çok hassas bir malzeme olduğu için onunla çalışırken büyük bir dikkatle adım atmak gerekiyor. Çünkü yapılan bir hatanın kağıt üzerinde geri dönüşü yok.
Bu keyifli süreç nasıl işliyor tam olarak; örneğin aklınıza bir fikir geldi, ilk adımdan son adıma kadar nasıl bir yol izliyorsunuz?
Öncelikle üzerinde düşünüp, bolca beyin fırtınası yapıyoruz. Nasıl bir his ve ortam yaratmak istediğimize karar veriyoruz. Gerektiğinde görsel araştırma, arşiv toplama yapılıp üzerinden ilk eskizler oluşturuluyor. Bir yandan renkler ve “mood” belirlenirken, bir yandan da dijital olarak çizimler 3 boyutlu olarak tasarlanıyor. Bu tasarımlar kağıt üzerine aktarılıp; tamamen el ile kesilip, yapıştırılıp bir araya getiriliyor.
Bildiğimiz kadarıyla çeşitli markalar ile de işbirlikleriniz oluyor. Bu süreçler nasıl işliyor?
Genelde markaların aklında bir senaryo ya da ellerinde bir storyboard oluyor. O hikayeden yola çıkarak, karakteri, ortamı, detayları önce dijital ortamda tasarlıyor, sonrasında da el ile üretiyoruz. Bu bazen bir açılış filmine yaptığımız tümüyle kağıttan bir dünya oluyor, bazen bir fotoğraf çekimi seti.
Şu ana kadar en yaratıcı ya da en ilginç bulduğunuz veya yaparken en çok ilham aldığınız, bir şekilde sizin için diğerlerinden ayrı bir yerde olan bir eseriniz/eserleriniz var mı?
Afife Jale, seneler önce okuyup hikayesinden çok etkilendiğimiz, sonrasında kağıt heykelini yaptığımız özel bir isimdi. Geçtiğimiz yıl, güzel bir tesadüfle bu isimle yeniden karşılaştık. Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nin açılış filmi sahnesini tüm detaylarıyla tasarlama şansına eriştik. Harika bir ekiple çalışarak, büyüleyici bir dünya yarattık. Bunun yanında, çok sevdiğimiz Tomtom Mahallesi’nde tarihi bir binaya yerleştirilmek üzere yaptığımız “Komşu” heykeli, Bahar Korçan tarafından oluşturulan hikayeye dahil olarak, içimize çok sinen bir karakter oldu.
İstanbul’da size ilham veren, yaratıcılığınızı arttırdığını düşündüğünüz semtler hangileri?
İstanbul’u yaşayarak seven ve güzelliklerle dolu detaylara bakarak; her köşesinden ilham almaya çalışan bir çiftiz. Bize ilham veren semtlerin arasında en başta Beyoğlu geliyor. Hem evimize yakın olduğu için hem de Ara Güler’in fotoğraflarında sıkça görüp, nostalji dolu sokaklarına aşık olduğumuz için. Ana caddeyi hızlı geçip, ara sokaklarında kaybolmayı; Üç Yıldız Şekerleme’den lokumlar almayı, Beyoğlu Sineması’nda festival filmleri seyretmeyi, meyhanelerinde arkadaşlarımızla buluşmayı, balık pazarında yürüyüş yapmayı, Pera Palas’ın romantik pastanesinde çay, Mikla’nın terasında kokteyl keyfini, Mısır Apartmanı’nın merdivenlerinden çıkmayı, Aya Triada’nın bahçesinde huzur bulmayı, Avrupa Pasajı dükkanlarında gezmeyi ve tramvaya binip bir baştan diğer uca yol almayı çok seviyoruz.
Diğer sevdiğimiz semt ise bakirliğini daima koruduğuna inandığımız Kanlıca. Renkli binaları arasında dolaşıp, çay bahçesinde Kanlıca yoğurdu yemek ya da gün batımı sırasında Yakamoz’da rakı-meze keyfi yapmak bu semte dair en sevdiğimiz ritüellerden.
Sizinle hangi mekanlarda karşılaşabiliriz? Oralarda neler denememizi önerirsiniz?
Bizimle genelde Beyoğlu’nda karşılaşabilirsiniz. En sık gittiğimiz burada yer alan, çalışabileceğimiz, rahat kafeler. Ayrıca tarihi esnaf lokantalarından Şahin’de bir öğle yemeği yerken, Alman Kafe’nin şömine başında kitap okurken, Rumeli Hisarı’nda Kalite Köfte’nin çıtır, içi sulu köftelerini tadarken, yazın Kurtuluş Damla Dondurma’da dondurma sırasında beklerken, Tünel’de Fehmi Özsüt’te bal-kaymak eşliğinde kahvaltı yaparken, Karaköy Lokantası’nda akşam rakısında, Nicole’de özel bir kutlamak yaparken karşılaşmamız da mümkün.
İlginizi çekebilir: Pera Mekanları
Papier Atelier’le ilgili en büyük, en uçuk hayaliniz ne?
Şehrin, bizim de sevdiğimiz bölgelerine devasa kağıt heykel enstelasyonları yapmak istiyoruz. Bunlar bizim tasarladığımız karakterler olmalı ve onların dünyasını yansıtmalı. Bu uzun zamandır hayalimiz ve bir gün kesin gerçekleşeceğine inanıyoruz.
İlk yorumu siz yazın!