"Pera Palas'ta Gece Yarısı" Oyuncuları İle: Yeni Sezon ve Karakterler Üzerine
Heyecanlıyız çünkü Netflix’in zaman yolculuğuyla tarihi harmanlayan keyifli yapımlarından biri olan Pera Palas’ta Gece Yarısı dizisinin çok beklenen ikinci sezonu yayınlandı! Pera Palas’ta Gece Yarısı; Esra (Hazal Kaya), Ahmet (Tansu Biçer) ve Halit (Selahattin Paşalı) karakterlerinin zaman yolculuğuna değinirken bu sezon kadrosuna eklenen üç yeni ismi de ağırlıyor: Tülin Özen “Lili” , Nezaket Erden “Meliha” ve Güven Murat Akpınar “Mümtaz” karakterleriyle karşımızda. Biz de bu renkli ekiple yeni sezon, zaman yolculuğunun getirileri ve karakterler üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
Öncelikle theMagger’a olan ilginiz ve sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederiz. Geçtiğimiz sezon 1910’ların sonunda geçerken bu sezon 40’larla başlayarak daha fazla zamanda seyahate tanık oluyoruz. Sizin “içinde bulunmaktan” özellikle keyif aldığınız bir dönem var mı?
Güven Murat Akpınar: Tansu abi bilir bunu. (Gülüşmeler)
Tansu Biçer: Dizide birçok yılda gezen bir şahsiyet olarak gitmediğim yer kalmadı. Özellikle 70’lerden çok keyif aldım diyebilirim. Çünkü Ahmet, giyinmeyi aklına dahi getirmeyeceği kostümleri giydi.
Hazal Kaya: Ve ne kadar da yakıştı.
Tansu Biçer: O yüzden en çok o dönemden keyif aldım.
Hazal Kaya: Ben 40’larcıyım. Her şeyiyle çok sevdim.
Selahattin Paşalı: Ben de 1919 zamanı. 1. Sezonda o yılda “Garden Bar” vardı, orayı çok seviyordum. O mekanın adamı olmak çok hoşuma gidiyordu.
Güven Murat Akpınar: 41 çok güzeldi. Kıyafetler olsun, balolar olsun.
Biraz Esra karakteri özelinde bir şey sormak istiyoruz. Pera Palas’ın tarih boyunca pek çok önemli ismi konuk ettiğini biliyoruz. Bu sezonda da Esra, Alfred Hitchcock ile karşılaşma hatta kendisine tavsiye verme şansı buluyor. Gerçekten Hitchcock ile karşılaşma ve sohbet etme imkânı bulsaydınız bir oyuncu olarak kendisine yönelteceğiniz ilk soru/eleştiri ne olurdu?
Hazal Kaya: Gerçekten küçük bir terapi tavsiye etmek istedim kadın oyuncularına özenli davranması adına. Onun dışında ben ne tavsiye edebilirim? Koskoca Hitchcock. O bana tavsiye versin.
Peki filmleri arasında “Keşke şunda oynasaydım”, dediğiniz var mı?
Hazal Kaya: Yo, yo… Mahvolurum ben. Çoğu başrol oyuncusu bıraktı gitti ya işi gücü. Ben bırakanlardan olurdum. O yüzden asla. Bu hayatta yeterince travmam olduğunu düşünüyorum, bu kadarını da kaldıramazdım.
Eğer kendi karakteriniz dışında bir Pera Palas karakterine hayat verme şansınız olsaydı kimi seçerdiniz?
Güven Murat Akpınar: Lili diyebilirim. (Gülüşmeler) Ben Ahmet olurdum muhtemelen.
Selahattin Paşalı: Mümtaz olurdum ben de. Çok renkli bir karakter, Güven de karaktere acayip bir lezzet katmış. O yüzden Mümtaz diyorum.
Nezaket Erden: Ben Esra olurdum muhtemelen. Esra’nın hepimizden farklı bir ehliyeti var günümüzden gelen bir insan olarak. O ehliyet çok güzel bir özgürlük sağlıyor, izlerken de görüyorum.
Hazal Kaya: Ben galiba Sonya’yı oynamak isterdim.
Tansu Biçer: Ben de Mümtaz diyorum.
Dizide çalışma hayatına katılan genç kadınların pek çok zorlukla karşılaştığına şahit oluyoruz. Feminist mücadelenin edinimleri sevindirici olsa da bugün hala kadınların çeşitli sınırlamalarla karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. Yıllardır kuşaktan kuşağa aktarılmış bir mücadelenin geçmişine yolculuk edebilmek size nasıl hissettirdi?
Nezaket Erden: Çok karışık hisler uyandırıyor tabii, bugün de hala benzer meseleler üzerine konuşuyoruz. O güne döndüğümüzde de aynı kalan ve değişmesi için hala mücadele etmek zorunda olduğumuz birçok şey var. Bunlar can sıkıcı, fakat geri dönüp baktığımda Esra ve Meliha’nın davranış biçimleri arasındaki farkı görmek güzel. Esra çok daha cesur ve cüretkar. Kadın bir gazetecinin her yere girip çıkması bile çok ekstrem bir durummuş gibi 40’larda. Ya da bir erkeğe soru sorması… En azından bugünkü kadın gazeteciler birçok zorlukla karşılaşmaya devam etseler de her yerde bulunabiliyorlar. Bu tezatlıkları dizide Esra ve Meliha üzerinden görmek çok hoştu. Aynı kalan çok şey var ne yazık ki. Mücadele devam ediyor ama büyüyerek.
Hazal Kaya: Ben özellikle annem sebebiyle 90’ların başından beri bir kadın hareketinin içinde bulunduğum için, 40’larda da bu güncelliğin var olması can sıkıyor her şeyden önce. “Hala mı?” dediğim bir sürü durum var. Evet biz daha özgüvenliyiz ve kadınların tavrı çoğunlukla değişti, daha “yırtıcı” olma hakkını görüyoruz kendimizde. Ama yine de Esra’nın ilk işe girdiği yerde başına gelen şey, şu an herhangi bir genç gazetecinin başına hala geliyor. Ya da bizim sektöre dönersek aynı şekilde. Evet bizim tavrımız değişti, ama aslında değişen hiçbir şey yok. Onun dışında, elbette bir umut var ve mücadele etmek de ayrıca zevkli.
Dizi boyunca yaşanan karşılaşmaların kaderle ilişkisinden çok bahsediliyor. Peki siz karakterlerin bahsedilen “kaderini” değiştirecek olsaydınız, özellikle neyi değiştirmek isterdiniz?
Selahattin Paşalı: Benim vereceğim cevap, Tansu abiyi işsiz bırakabilirdi. (Gülüşmeler) Ben, Esra gittikten sonra Sonya’yla birlikte olmamak isterdim. Öyle bir değişiklik yapardım.
Hazal Kaya: Ben hiçbir şeyi değiştirmezdim.
Güven Murat Akpınar: Benim karakterim zaaf ve düşkünlük üzerine kurulu olduğu için değiştiremem yani. Böyle doğmuşum, yapacak birşey yok.
Nezaket Erden: Benim aklıma gelen her şey çok spoiler oluyor, söyleyemedim.
Tülin Özen: Ama hepimiz anladık.
Hazal Kaya: İzleyenlerin malumu.
Tansu Biçer: İzleyenler yeterince değişsin isteyecek zaten.
Dizideki karakter dinamiklerinin hepsi izlemesi çok keyifli bir vals gibi, çok esnek ve akıcı ilerliyor olaylar. Bu süreç içerisinde karakterlerin birbirlerine aktardıkları yanları neler oldu sizce?
Tansu Biçer: Ben Ahmet için, Esra’dan aldığı cesaret diyebilirim aslında. “Her şey kuralına uygun olmalı, her şeyin üstü kapatılmalı, düzen bozulmamalı” diyen birinin aslında “işin içinde gerçek bir şeye ulaşmak varsa biraz bozmakta sorun yok” dediği yerde bulduğu cesareti Esra’dan öğreniyor, diyebilirim.
Hazal Kaya: Esra, Ahmet’le birbirlerini tanıyıp manevi anlamda abi-kardeş olduktan sonra bir bağlılığa ve insan ilişkilerine bakış açısı değişti. Çünkü ilk defa gerçekten arkada bırakamayacağı birisi var, bir sevgi bağı var. Ve hiç öyle bir sevgi görmemiş hayatında, kimsesiz bir kız çocuğu olarak. Bence Esra’nın en net öğrendiği şey bu. Birine bağlı olmak, birini sevmek.
Selahattin Paşalı: Benim karakterim ömründe rastladığı en tuhaf kadına aşık oldu. O dönem içinde çok kolay beraber olabilecekken olamamak, belirli bir zamana gidip hayatını feda ederek orda kalmak gibi yaşantıları olduğu için açılan bu aşk penceresi Halit’i etkiledi diyebilirim.
Diziye Meliha, Lili ve Mümtaz karakterleri bu sezon dahil oldu ve üçünün de enteresan hikayeleri var. Fantastik bir dönem dizisinde çalışmak, sizin için nasıl bir deneyimdi?
Nezaket Erden: Çok keyifliydi çünkü o zamana sen de bir yolculuk yapıyorsun. O sokaklarda dolaşıp hayaller kuruyorsun. Çocukken oynadığımız oyunlarda nasıl keyif alıyorsak, benim için öyleydi. Sanki kocaman bir evcilik oyunu kurmuşuz, öyle bir keyif aldım sette.
Tülin Özen: İlk sezonu da izlediğimiz için nasıl bir dünya içerisine gireceğimizi biliyoruz, karakterin ne kadar gerçek, ne kadar masalsı kurulması gerektiği dengesi konusunda ilk sezon çok ipuçları veriyor. Bir işe sıfırdan başladığımızda farklı kaygılarımız olabiliyor fakat şimdi nasıl bir dünyaya atılacağımızı biliyorduk, onlar zaten çok güzel bir dünya sunmuşlar. O yüzden kalan zamanda eğlenmekten başka bir şey kalmadı gibi.
Güven Murat Akpınar: İkisine de katılıyorum. (Gülüşmeler)
Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz!
Kapak Fotoğrafı: Netflix
İlk yorumu siz yazın!