Peter Gabriel: Büyük Ustanın Dönüşüne Hazırlık
En son 2011 yılında yayınladığı New Blood albümünden 12 sene sonra, I/O isimli yeni albümünü bu sene yayınlayacak olan bir efsaneyi konuk edeceğimiz bir yazı ile sizlerle beraberim. İngiliz şarkıcı, söz yazarı, aktivist Peter Gabriel’i, yeni albümü yayınlanmadan bir hatırlayalım istedim.
1950 senesinde İngiltere’nin Chobham isimli bir köyünde doğan Peter Gabriel’in babası elektrik mühendisiyken, annesi müzikle ilgili bir aileden geliyordu. Gabriel, Charterhouse isimli okula başladıktan sonra ilk olarak Milords isimli grupta davulcu ve vokalistti. Ondan sonra Spoken Word isimli bir grupta çaldıktan sonra okul arkadaşları Tony Banks ve Chris Stewart ile Garden Wall isimli grubu kurdu. Bu grup dağıldıktan sonra da bu üçlü yine aynı okuldan Anthony Phillips ve Mike Rutherford ile birlikte progresif rock’ın efsane gruplarından Genesis’i oluşturdu. Peter Gabriel grup içi anlaşmazlıkların yükseldiği bir dönemde, The Exorcist’le hatırlayacağımız ünlü yönetmen William Friedkin tarafından senaryo yazımı teklifi aldı ve gruptan ayrıldı. Bu işin bitiminde tekrar Genesis’e dönen Gabriel’in sorunlu bir doğum sonrası bir kızı oldu. Hem ailesine daha çok zaman ayırması hem de artık grubun önüne geçmeye başlayan duruşu sonrası Peter Gabriel 1975 senesinde, The Lamb Lies Down On Broadway turnesi bitiminde gruptan ayrıldı.
Sanatçının ilk solo albümü Peter Gabriel 1 (Car) 1977 senesinde yayınlandı. Peter Gabriel, ilk dört albümünde isim kullanmadı. Bu albümlerde aynı puntolarla aynı yerde isim yazılı, sadece fotoğraf değişik. Albümlerin, ayrıca dinleyiciler tarafından kapak fotoğrafına göre verilen takma isimleri var. Albümden çıkan ilk single “Solsbury Hill”. Büyük bölümü 7/4’lük ölçüye sahip olan parça listelerde de üst sıralarda yer aldı. “Down The Dolce Vita” ve “Here Comes The Flood” diğer öne çıkardığım parçalar. Albümde yer alan sanatçılara baktığımızda, gitarda King Crimson efsanesi Robert Fripp, basta ise yine King Crimson ve Liquid Tension Experiment’tan tanıdığımız Tony Levin’ı görüyoruz.
Bir sene sonra ikinci albüm olan Peter Gabriel 2 (Scratch) çıktı. 1980 yılında ise üçüncü albüm olan Peter Gabriel 3 (Melt) yayınlandı. Albüm, art rock, new wave, post punk gibi türlerden esintiler sunarken, “Games Without Frontiers”, “Biko” gibi çok önemli parçaları içinde bulunduruyor. En önemli savaş karşıtı parçalardan biri olan “Games Without Frontier”ın sözlerinde savaş eleştirisi bir çocuk oyunu gibi anlatılmış. Parçanın back vokallerinde ise Kate Bush var. Şarkının nakaratında geçen “Jeux Sans Frontieres” çeşitli Avrupa ülkelerinde yayınlanan bir yarışma programının adı. “Biko” parçası, Peter Gabriel’ın Güney Afrikalı aktivist Steve Biko’nun ölümünden esinlenerek yazdığı bir parça. “Family Snapshot” albümün diğer öne çıkardığım parçası.
1982 yılına geldiğimizde dördüncü albüm olan Peter Gabriel 4 (Security) isimli çalışmayı görüyoruz. Öne çıkan parça ise back vokallerde Van Der Graaf Generator grubunu kurucu üyesi Peter Hammil’in yer aldığı “Shock The Monkey” parçası. Sanatçının beşinci albümü So, 1986 yılında yayınlandı. Bence tüm zamanların en güzel albümlerinden biri olan bu albüme, hatta içindeki bazı parçalara ayrı bir yazı yazılmalı. “Red Rain” isimli harika bir parça ile başlayan albüm, dokuz MTV Video Müzik Ödülü kazanarak rekor kıran “Sledgehammer”dan Peter Gabriel’in Kate Bush ile düet yaptığı “Don’t Give up”a, “In your Eyes”dan Laurie Anderson ile seslendirdikleri “This Is The Picture (Excellent Birds)”e müthiş parçalara sahiptir.
Bunların dışında albümde “Mercy Street” isminde hipnotik etkiye sahip bir parça var. Bir Brezilya dans müziği olan Forro’nun ritmleri üzerine kurulu parçayı Peter Gabriel Amerikalı şair Anne Sexton’un 45 Mercy Street isimli şiirinden ilham alarak yazmıştır.. Parça başlar başlamaz sizi içine çektikten sonra sanki beyninizde bir arsa alır ve oraya kendi kurulumunu yapar. Ne zaman hüzünlü bir şey yaşasanız bir radyo vericisi gibi size oradan yayın yapıp kafanızda dönmeye başlar. Sanki belli tarz hüzünlere özel zil sesidir.
Altıncı albüm Us, 1992 yılında, yedinci albüm Up ise 2002 yılında yayınlandı. Us’ın iki parçasında Sinead O’Connor’un vokallerini görüyoruz. Albümün bazı parçalarına katkıda bulunan bir diğer isim ise Nezyzen Kudsi Ergüner. Up albümü ise benim en sevdiğim Peter Gabriel albümlerinden biri. İçinde, “I Grieve”, “Sky Blue”, “No Way Out”, “More Than This”, “The Drop” gibi çok güzel parçaları barındırır. Bundan sonra 2010 yılında çıkan Scratch My Back albümünde Peter Gabriel başka sanatçıların şarkılarını orkestra eşliğinde yorumlar. En son albüm ise 2011 yılında çıkan New Blood. Bu albümde Peter Gabriel bu kez kendi parçalarını orkestra ile yorumlamıştır. “Don’t Give Up” parçasında Ane Brun’un harika sesini duyarız.
Bunların dışında Peter Gabriel soundtrack albümleri de yaptı. Özellikle The Last Temptation Of Christ filmi için yaptığı Passion albümündeki “The Feeling Begins” parçası, Körfez Savaşı döneminde ülkemizdeki bir medya kuruluşunun savaş haberlerini verirken bu parçayı jenerik müziği olarak kullanmasıyla, pek çok insanın bildiği bir şarkı haline gelmiştir.
Son olarak 72 yaşındaki büyük ustanın, 12 senelik aradan sonra bu sene çıkacak I/O albümünün ilk single’ı olan “Panopticom”u geçtiğimiz hafta yayınladığını hatırlatıp, bir sonraki yazıya kadar sizlere hoşça kalın diyorum.
Kapak Fotoğrafı: nme.com
İlginizi çekebilir: Gürkan Sonat’tan 2023’ün Beklenen Albümleri
So'ya 80'lerin en iyi 25 albümü yazımda yer vermiştim. Bence de pop tarihinin en iyi albümlerinde biridir.
Diğer Peter Gabriel albümleri içinde de bundan sonra Up gelir benim için.