Pieces of a Woman: Toplanan Parçalar ve Kurulan Köprüler
Vanessa Kirby, Shia LaBeouf ve Ellen Burstyn’in başrollerini paylaştığı Netflix filmi Pieces of a Woman, genç bir kadının, eşi ve ailesiyle olan ilişkilerinin trajik bir doğumun ardından geçirdiği dönüşümü konu alıyor. Dramatik anlamda yılın en sarsıcı yapımlarından biri olan film, doğumun ölümle, sevincin yasla iç içe geçtiği çarpıcı bir açılış sahnesini takiben, izleyicisini güçlü bağların sarsıldığı, kopmuş bağların yeniden kurulduğu bir dönüşüm sürecine tanık ettiriyor.
2000’lerin başından beri film çeken, fakat tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle Fehér isten / White God ve Jupiter holdja / Jupiter’s Moon filmleriyle adını duyurmuş Macar yönetmen Kornél Mundruczó‘nun İngilizce çektiği ilk film Pieces of a Woman, prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapmış, burada başrol oyuncusu Vanessa Kirby’e En İyi Kadın Oyuncu Ödülü kazandırmıştı.
Tesadüfen bugünlerde yeni baştan izlediğim The Crown’daki Prenses Margaret oyununu da hatırlama imkanı bulduğum Vanessa Kirby, adını tüm dünyaya duyurduğu o karakterle neredeyse tamamen zıt bir rolde, büyüleyici bir performans sergiliyor Pieces of a Woman‘da. Film, ebeveyn olmanın öncesindeki son dönemeçte birbirine kenetlenmiş bir çiftin, doğum sancılarını takiben evde doğum için bir ebeye kapılarını açmalarıyla başlıyor. Trajik bir doğum, henüz doğmuş bebeklerini ellerinden alıyor ve filmin konu edindiği o kabulleniş, o dönüşüm ve o değişim başlıyor. Ekranda beliren ay isimleri değiştikçe, Vanessa Kirby‘nin Martha’sı da bambaşka biri olarak karşımıza çıkıyor.
Pieces of a Woman, gerilimi gittikçe artan, sarsıcı ve etkileyici açılış sahnesinin ardından psikolojik olarak paramparça olmuş bir kadının bir yıl boyunca parçalarını topladığı ve kendini tedavi ettiği bir yolculuk. Açılış sahnesinin ardından tıpkı Boston’ın içinden geçen nehrin üzerine inşa edilmekte olan, eşinin de inşaatında çalıştığı o köprü gibi, iki ucu birleşmeyen, tamamlanmamış bir hâlde bulduğumuz Martha, her ay etrafa savrulmuş yeni bir parçasının peşine düşüyor ve köprünün iki ucu birbirine biraz daha yaklaşıyor: Kaybını kabullenme, mutsuzluğunun asıl kaynağını sorgulama, annesiyle yüzleşme, suçluyu bulma ve affetme…
Martha parçalarını toplarken eşi, tıpkı köprünün inşaatından olduğu gibi Martha’nın yolculuğundan da istifa ediyor. Martha’nın annesi Elizabeth ise başından sonuna bu yolculuğun bir eşlikçisi oluyor – çoğunlukla bir engel, bir zorba ya da filmin kötüsü rolünde olduğu bu eşlik, filmin sonlarına doğru anne-kız ilişkisinin dillendirilmemiş sorunlarının ortaya döküldüğü bir sahnede biçim değiştiriyor. Köprünün iki ucunun birleşmesi, bu katarsis anında gerçekleşiyor. Macar göçmeni, Boston’da yeni bir hayat kurmuş bu anne, bir yanda otoriter ve kontrolcü tavırları bir yanda korumacı yapısı ve geçmişindeki acılarıyla izleyiciyi iyi mi kötü mü ikileminde bırakıyor. Onu canlandıran 88 yaşındaki Ellen Burstyn, yılın en iyi yardımcı oyuncu performanslarından birini ortaya koyuyor. (Burstyn, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisinde aday gösterilmesi hâlinde, bugüne kadar herhangi bir oyunculuk kategorisinde aday gösterilmiş en yaşlı oyuncu olacak.)
Bir kayıpla başlayan, o kaybın yasıyla devam eden Pieces of a Woman, bir kendini bulma, evliliğiyle ve aile ilişkileriyle yüzleşme hikâyesine dönüşüyor. Mundruczó, son iki filmindeki fantastik unsurlar ve masalsı anlatım olmadan da iyi bir hikâye anlatıcısı olduğunu kanıtlıyor. Bu kez her şey olabildiğine gerçek; özellikle de acılar…
Ödül sezonunda, özellikle oyuncu kategorilerinde de önemli bir yere sahip olacak Pieces of a Woman‘ı, 7 Ocak‘tan itibaren Netflix‘te izleyebilirsiniz.
IMDb Puanı: 6.5/10
İlk yorumu siz yazın!