Pink Floyd: Progressive Rock Müziğin Efsanevi İngiliz Grubu
50 yılı aşmış bir efsane olan Pink Floyd’a farklı dönemlerde üç farklı liderin eşlik ettiğini biliyor muydunuz? Grupta 3 farklı dönem yaşanmış olmasına rağmen grup tarzını hiç kaybetmiyor; hatta daha da geliştirip kendini üst seviyeye taşıyor. En yüksek seviyeyeyse 4 kişilik Nick Mason, Richard Wright, Roger Waters ve David Gilmour’lu kadrosuyla ulaşıyor. Pink Floyd, günümüzde bile müzikleri ilk günkü gibi heyecan verdiği için rock tarihinde unutulmazlar arasında gösteriliyor.
Pink Floyd
Pink Floyd’un Üyeleri
Syd Barrett: Gitar, Vokal
David Gilmour: Gitar, Vokal, Bass, Clavinet, Synthesizer, Sequencer, Yapımcı
Roger Waters: Bass, Vokal, Akustik Gitar, Synthesizer, Produktör, Kapak Dizaynı
Richard Wright: Org, Clavinet, Synthesizer, Piyano, Bass Pedals
Nick Mason: Perküsyon, Davul
Pink Floyd’un Doğuşu
1960’ların Londrası’nda rock müziğin dünyayı sallıyor, kulüpler elektro-gitar, bateriler ve rock’n’roll yıldızlarıyla kaynıyor. O sıralarda Regent Street Polikinlik’te mimarlık okuyan üç öğrenci bulunuyor: Richard Wright, Nick Mason ve Roger Waters. Bu üç mimarlık öğrencisi, var olan meslek edinme zorunluluğu yüzünden bir grup kurmaya karar veriyorlar.
Grubun ilk ismi “The Tea Set“ olarak belirleniyor. Grup daha sonra “Sigma 6“ ismini de kullanıyor. Farklı isimler ve versiyonlarla R&B cover’ları yapan grup, bir türlü istediği başarıya ulaşamıyor. O sıralarda da Roger Waters’ın çocukluk arkadaşı Syd Barrett, Londra’ya resim bölümünde okumak için geliyor ve gruba katılıyor. Kısa sürede gruptaki etkisini gösteren Syd, grubun ismini “The Pink Floyd Sound “ olarak değiştiriyor.
Daha sonra kısaca “Pink Floyd” olarak bilinmeye başlayan grup, ilk yıllarında UFO, Middle Earth gibi kulüplerde sahneye çıkarak tanınıyor. Kısa sürede de yeraltı müzik dünyasında en üstlere ulaşıyorlar.
Grup kısa süre sonra Beatles ile de anlaşması olan EMI ile anlaşma sağlıyor. Bundan kısa süre sonra da plak şirketi EMI, Pink Floyd’a “Pop grubu olasınız diye sizinle sözleşme imzaladık. Albümlerinizi ve üçer dakikalık singlelarınızı yapmaya başlayın.” diyor ve Pink Floyd da o üçer dakikalık singleları yapmadığı için “Olmaz öyle şey!” diyor.
1967 başlarında Beatles, Sergeant Pepper’ın kayıtlarını Londra’nın Abbey Road Stüdyoları’nda alıyor. Aynı binadaki başka bir stüdyoda ise Pink Floyd ilk albümü olan “The Piper At The Gates Of Dawn“ı kaydetmeye başlıyor. EMI plak şirketi ise Beatles’ın ses mühendisi Norman Smith’i, Pink Floyd’a yapımcı olarak atıyor. Ancak işler istendiği gibi gitmiyor; Syd ile Norman anlaşamıyor. Richard Wright bu konu hakkında şöyle diyor:
“Syd sıradışı parçaları ile geldiğinde, Norman ‘Bunlar harikalar ama modaya uydurmalı ve öyle çıkartmalıyız.’ derdi. Syd ise ‘Tamam o zaman.’ diyip içeri geçer ve kendi tarzıyla çalardı.“
Pink Floyd, yeni albümü için Syd’in yeni bestelerini ve önceden yeraltı müzik kulüplerinde çaldıkları besteleri yeniden düzenliyor. Abbey Road Stüdyoları’ndaki tüm imkanları kullanarak farklı teknikler deniyorlar. Grup, yaşanan anlaşmazlıklardan sonra stüdyoyu terk ederek, batı Londra’daki Sound Techniques’e geliyor. Bob Geldof, ilerleyen zamanlarda grubun ilk hit müziği olan Arnold Layne’nin burada yapımcılığını yapıyor.
Syd’in Problemleri ve Ayrılışı
Barrett, uyuşturucuyu fazla kullanmaya başlıyor, dengesizleşiyor ve sahneye dahi çıkmak istemiyor. Sahneye çıktığında da ritme uymuyor, notaları kaçırıyor ve bazen sadece dikildiği oluyor. Pink Floyd o dönem tanınmaya başladığı için sık sık konser veriyor ve bu durum Syd için hayli zor oluyor. Syd ise bu haliyle her yerde tanınmaya başlıyor ve “Bu hayatı gerçekten istiyor muyum?” diye düşünmeye başlıyor.
Syd, kayıtlara Cambridge’den arkadaşı olan gitarist ve söz yazarı David Gilmour’u davet ediyor. Gilmour ise Syd’i gördüğünde şaşkına dönüyor ve o günler hakkında şöyle diyor:
“Uzun bir zamandır görüşmediğimizden onu böyle görmek bir hayli endişe vericiydi.Durumun ciddiyetini ve ne derece endişelenmem gerektiğini bilmiyordum. Bu durumun geçici mi yoksa kalıcı mı olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Öyle bir anda bunu pek düşünemiyorsunuz.“
Grup sadece Syd’i kaybetmiyor, onunla birlikte orijinal ve özgün bestelerini de kaybediyor. Grupta bir panik havası oluşmaya başlıyor; Syd, fiziksel ve mental açıdan çöküyor. Bu durumun üzerine yapımcılar ve grubun üyeleri bir araya geliyorlar. Bazı yapımcılar “Grup Syd’siz olmaz.” derken, diğerleri “Grubun adı Pink Floyd. Pink Floyd’u öne çıkarırsak hiçbir sorun olmaz.” diyor. Grubun yeni ümidiyse gruba katılması için gelen Syd’in eski arkadaşı David Gilmour oluyor. 1967 sonlarındaysa Syd, yerini Gilmour’a bırakıyor.
Gilmour ilk geldiği dönemde çok zorlanıyor çünkü Syd’in ayrılışının oluşturduğu bir boşluk oluşuyor. Syd’in şarkılarda gitarla enteresan şeyler çalışı bu sefer Gilmour’dan bekleniyor. Zor olan kısımsa grubun ikinci albümü “A Saucerful Of Secrets”i kaydediyor olmaları oluyor. Önceden alınmış kayıtlar bulunuyor ama grubun, Syd ile birlikteyken olduğu gibi bir beklentileri bulunuyor. Sonuç olarak eski kayıtların üzerine eklemeler yapılıyor.
Haziran 1972 ve Ocak 1973 arasında, o yılların en gelişmiş kayıt teknikleri kullanılarak, tüm şarkı sözlerinin Roger Waters’a ait olduğu Dark Side of the Moon albümü Abbey Road Studios’ta kaydediliyor. Albüm, 45 milyondan fazla satıyor ve 740 hafta boyunca listelerde kalıyor. İstatistiklere göre albüm, her an dünyanın herhangi bir yerinde dinleniyor ve grubun en başarılı albümü sayılıyor.
Bu albümden sonra Roger Waters, grupta tek söz yazarı konumuna geliyor. David Gilmour ve Richard Wright ise besteleri hazırlıyor. Kısacası her şey takım işi olarak ilerliyor. Gilmour ve Wright besteleri hazırlıyor, ardından Waters eve gidip ertesi gün yazdığı sözlerle stüdyoya geliyor…
Dark Side of the Moon’dan sonra grubun en başarılı olan ikinci albümüyse “Wish You Were Here” sayılıyor. Grup bu albümde Syd’i anıyor. Albümde yer alan “Shine on You Crazy Diamond” şarkısı grubun konserlerde söylediği vazgeçilmez müziklerden biri oluyor. Grup üyeleri Wish You Were Here hakkında şunları söylüyor:
Nick Mason: “Şarkılarımızda yer buluyordu çünkü hepimiz biliyorduk ki Syd tüm bunları tetiklemeseydi bu grup var olmazdı.“
Richard Wright: “Sanırım onu gruptan çıkardığımız için hepimiz suçluluk hissettik.Elbette onun için daha iyi bir şeyler yapmalıydık.“
Pink Floyd’un Duvarları: The Wall
Animals turnesinde Roger Waters, sürekli bağıran bir hayranın üzerine tükürüyor. Bu talihsiz olaydan sonra Roger, kişisel tepkisini fiziksel ve mental bariyerler örerek ortaya koyuyor ve yalnızlaşma hissiyse 1979 yılının son aylarında çıkan, 23 defa platin plak ödülü almış konsept rock albümü “The Wall”un ana konusu oluyor.
The Wall albümü yapılırken Roger Waters, grubun tek söz yazarı konumuna geliyor. Diğer grup üyeleri verdikleri röportajlarda Waters’ın onlardan bir şey yazmasını istemediğini belirtiyorlar. Bu durum bir süreliğine devam etse de Waters, Pink Floyd’u kendi grubu olarak görmeye başladığında sorunlar da beraberinde geliyor. Gruptan ilk ayrılan isim “Richard Wright” oluyor ancak “The Wall”un turnesine katılmayı için rica ediyor ve grupla birlikte turneye katılıyor. Wright’ın ayrılığının ardındansa Nick Mason “The Final Cut”tan sonra gruptan atılıyor. Waters, grup üyelerinin ona yeterince yardım etmediğini düşünüyor.
Roger Waters’ın Pink Floyd ile yaptığı son albüm The Final Cut… Klasik kadrodan Rick Wright bu albümde yer almıyor, Nick Mason ise “Two Suns In The Sunset” şarkısında bateri çalmıyor. Albüm sırasında Waters ve Gilmour arasında çok fazla fikir ayrılığı oluşmaya başlıyor, bu da Roger Waters’ın Pink Floyd’la birlikte yaptığı son albüm olarak tarihe geçiyor.
The Wall’dan kısa bir süre sonra Waters plak şirketine gruptan ayrıldığını ve artık Pink Floyd diye bir şey kalmadığını söylüyor. Bunu grup üyelerine de söylediğinde Gilmour çok karşı çıkıyor ve “Sen ayrılabilirsin ama biz bu geleneği devam ettireceğiz.” diyor.
Pink Floyd, Waters’sız ilk albümünün hazırlıklarına başlıyor. Richard Wright (resmi olmasa da) bu albümle gruba geri dönüyor. Nick Mason da kısa bir süreliğine ayrılıyor ve sonra o da geri dönüyor. Gilmour, Waters’ın söz yazarlığı boşluğunu kapatmak için dışarıdan insanlarla anlaşarak sözleri yazdırıyor.Albüm piyasaya çıkıyor ve 9 milyon satıyor. Nick Mason ve Richard Wright’ın güveni bu albümle tazeleniyor ve beraber Pink Floyd’un son albümüne hazırlanmaya başlıyorlar.
Son Albüm: The Division Bell.
Pink Floyd’un 1994’te yayınladığı albüm The Division Bell‘in çıkışından iki hafta sonra albüm ABD’de 1. sıraya yükseliyor. Richard Wright, Wish You Were Here’dan sonra ilk kez bu albümde şarkı yazıyor. Şarkıların çoğunu yazan David Gilmour’a, karısı Polly Samson yardım ediyor. Albümün temasıysa “iletişimsizlik” oluyor. Albümün kapanış şarkısı olan “High Hopes” parçasında eski günlere özlemin olduğu da görülüyor.
“The grass was greener
The light was brighter
When friends surrounded
The nights of wonder “
Pink Floyd’un Son Konseri | Live 8, 2005, Londra
Pink Floyd’un ilk yapımcılarından olan Joe Boyd, grubu tekrar Hyde Park, Londra’daki “Live 8” konserinde bir araya getirmek istiyor. Boyd, önce David Gilmour’u arayarak ikna etmeye çalışıyor. İkna etme aşamasında Boyd, Gilmour’a; “Sana iki şey söyleyeceğim. İlk olarak birbirinize güzel veda edemediniz ve ikincisi de sadece 20 dakikalığına beraber olacaksınız.” diyor. Uzun konuşmaların ardından Boyd, Gilmour’dan olumsuz cevap alıyor ve ardından Roger Waters’ı arıyor. Waters ise bunun güzel olacağını düşünüp Gilmour’u arayıp ikna ediyor. 2 Temmuz 2005 günü, Roger Waters, David Gilmour, Nick Mason, Richard Wright’tan oluşan, grubun klasik kadrosu beraber son konserlerini veriyor.
Roger Waters, konserde Pink Floyd dışında şarkılar çalınmasını istiyor ancak Gilmour tepki gösterip “Orada Pink Floyd’u görmek istiyorlar.” diyerek Waters’ı ikna ediyor.
Pink Floyd Görsel Şovları
Pink Floyd, ilk yıllarında müziğin ön plana çıkmasını istiyor. O yüzden konserlerinde sık sık ışık şovuna yer veriyor ve ışığın arkasında kalıp şarkılarını çalıyorlar. Seyirciler zaman zaman bunlar kim diye düşünmeye bile başlıyor. Grup, sonraki yıllarda görsel şovlarını başka bir şeye dönüştürmeye karar veriyor ve bu sefer de konserlerinde havai fişek kullanıyorlar. Nick Mason, o günler hakkında şöyle diyor:
“Koca bir kalabalığa konser veriyoruz. Her insan bundan aynı zevki almıyor. Arkadakiler frizbi oynuyor ve biz onların da dikkatini çekmek zorundayız.”
Sonraki yıllardaysa Animals’ın kapağındaki uçan domuz konserlere de geliyo. Hatta o sıralar gruptan ayrılan Roger Waters, fikrin kendisine ait olduğunu savunarak telif savaşları bile veriyor.
Ağustos 2015’te David Gilmour grubun sonra erdiğini, grubun artık konser veya albüm yapmayacağını “48 seneden beri Pink Floyd’un içindeyim. Benim için bu kadarı yeterli.” şekilde açıklıyor. Arından Barrett’in ve Rick Wright’ın ölümüyle iki kişi kaldıklarını belirterek; “Rick’siz Pink Floyd’a devam etmek bence doğru değil. Bu sahte bir oyun olur. Birlikte harika zamanlar yaşadık. Ancak o günlere yeniden geri dönülemez. Zaten artık gidip Pink Floyd olarak stadyumlarda çalmak istemiyorum. Şu an sadece kendim için bir şeyler yapmaya çalışıyorum.” diyor.
Kapak fotoğrafı: Youtube
İlginizi çekebilir: Melih Ökcün’den Slayer Kimdir?
Pink Floyd müzikten daha fazlasıdır. Güzel bir derleme olmuş. Yazılarının devamını bekliyorum.