Placebo: Alternatif Rock'da 30 Yılın Ardından
Bu hafta, 4 Ağustos tarihinde KüçükÇiftlik Park’ta bir konser verecek olan İngiliz rock grubu Placebo’yu mercek altına aldım.
Placebo, vokalist Brian Molko ve gitarist Stefan Olsdal tarafından 1994 yılında Londra’da kuruldu. Her iki isim de Lüksemburg’da büyümesine rağmen orada tanışmadılar. Tanışmaları Londra’da gerçekleşti. O dönemde gitar dersleri alan Stefan Olsdal’ı sırtında gitarı ile bir metro istasyonunda gören Brian Molko, onu bir mekanda verdiği konsere davet eder. Brian Molko’nun performansından etkilenen Stefan Olsdal grup kurmaları gerektiğini söyler ve olaylar gelişir. İkili gruba Ashtray Heart isimini verse de Brian Molko daha sonra, bunun grubun ilk ismi olmadığını ve sadece söylentilerden ibaret olduğunu söyler. Grubun sonunda karar verdiği isim olan Placebo, latincede memnun etmek anlamında gelir.
Grubun kendi ismini taşıyan ilk albümleri 1996 yılında yayınlandı. Bu albüm, daha sonra anlaşmazlıklar sonucunda gruptan ayrılan davulcu Robert Schultzberg’in yer aldığı tek albümdür. Bana Placebo’yu sevdiren parça “36 Degrees” bu albümde yer alır. Hiç bitmeyen temposu ile grubun en güzel parçalarından biri olan “36 Degrees”in anlamı hakkında pek çok teori olsa da bunların en güçlü olanlarından biri de, vücut ısısı ile ilgilidir. Brian Molko, bir konser sırasında “Ortalama vücut ısısı 37 derecedir, ancak bu şarkının adı 36 derece demiştir”. Bunu dışında, bu terimin argoda araları iyi olmayan iki kişi için kullanılması, şarkının sözlerinin ayrılıkla ilgili yazıldığı görüşünü de güçlendiriyor. Parçanın su altında çekilen klibi de gayet orijinaldir. Grup üyeleri klip çekimi sırasında çok zorlandıklarını açıklamışlardır. Albümde benim sevdiğim diğer parçalar ise, “Lady Of The Flowers” ve bir Aborijin enstrümanı olan didgeridoo’nun kullanıldığı “I Know”.
Davulda Steve Hewitt’in yer aldığı ikinci albüm Without You I’m Nothing 1998 senesinde çıktı. Yetmişler glam rock, punk gibi türlerin de etkisinin görüldüğü, grubun en güzel çalışmalarından biri olan albüm birçok güzel parçayı içinde barındırır. Albüme ismini veren “Without You I’m Nothing”in David Bowie ile düet yaptıkları bir versiyonu da bulunur. Bu harika parçada Brian Molko’nun “Tick Tock” dediği kısımları David Bowie klasiği “Space Oddity”nin sözlerinde geri sayımın yapıldığı yere benzetirim. Albümün diğer öne çıkan parçalarına bakarsak “Every You Every Me” gibi grubun en bilinen parçalarının yanında, “The Crawl”, “Summer’s Gone”, “My Sweet Prince” gibi albümün hüzünlü yanını yansıtan parçalar yer alır. “Scared Of Girls” ise albümün enerji çekirdeğini oluşturur.
2000 yılında yayınlanan Black Market Music albümünden benim aklımda kalan en önemli şey “Special K” parçasıdır. Placebo’nun şarkı sözlerinde cinsellik ve uyuşturucuya göndermeler bildiğiniz gibi çok olur. “Special K” de argoda, ilaç ve uyuşturucu olarak kullanılan ketamin anlamına gelir.
2003 yılında benim favori Placebo albümlerinden biri olan Sleeping With The Ghosts piyasaya çıktı. Albüm, ismindeki hayaletler gibi, size musallat olabilecek çok sayıda parça barındırır. Albümden çıkan ilk single olan “The Bitter End”, temposuyla rüzgar gibi geçer ve bu albümün “Every You Every Me”sidir. “Sleeping With The Ghosts”, “English Summer Rain”, “Protect Me From What I Want”, “Centrefolds” benim sevdiğim diğer parçalardır. Bu albümün özel baskısında bonus olarak çıkan Covers albümünde de iki tane muhteşem cover bulunur. Bunlardan biri Kate Bush parçası olan “Running Up That Hill”, orijinalinden güzel cover’lara örnek olabilecek bir yorumdur. Diğer öne çıkan cover ise Boney M parçası “Daddy Cool”dur. Grup, bu parçayı hem biraz karamsar hem de oldukça gaz bir şekilde yorumlamıştır. The Smiths şarkısı “Bigmouth Strikes Again” ve Big Star parçası “Holocaust” yorumu da gayet başarılıdır.
5. Albüm Meds 2006 yılında yayınlandı. Grubun tekrardan eskiye, rock’a döndüğü Meds, benim en sevdiğim Placebo albümleri arasındadır. R.E.M’den Michael Stipe’ın yer aldığı, piyano ve gitarın harika uyumunun olduğu “Broken Promises” başta olmak üzere, “Infra-Red”, “Blind”, “Space Monkey” gibi güzel parçalar bu albümde yer alır. “Post Blue” ise “Senden Başka” parçasına o kadar benzer ki grubun, bu parçanın Türkçesini ya da orjiinal hali Manos Hadjidakis bestesi olan “Milise Mou”yu dinlediğini size düşündürür.
Bir sonraki albüm olan Battle For The Sun’da grup davulcu değişikliğine gitti. Ayrılan Steve Hewitt yerine Steve Forrest geldi. Diğer albümlerin yanında bence sönük kalan bu albümde “For What It’s Worth” bence öne çıkan parçadır. 2013 tarihli Loud Like Love ise alkol bağımlılığının bir ilişkiyi yıkmasını anlatan ve gerek piyanosu, gerekse yaylılarıyla çok güzel bir parça olan “Bosco” dışında grubun en zayıf albümüdür.
2022 yılında ise davulcunun ayrılması ile grup, iki kişiyle son albümleri olan Never Let Me Go’yu çıkardı. “Beautiful James”, “Surrounded By Spies”, “Sad White Reggae”, “The Prodigal” gibi güzel parçalara sahip olan albüm, önceki Loud Like Love’dan sonra ilaç gibi geldi. Sonraki yazıda görüşmek üzere…
Kapak Fotoğrafı: © Joseph Llanes
İlginizi çekebilir: Gürkan Sonat’tan God Is An Astronaut
İlk yorumu siz yazın!