Plaklar: Müziğin Değişmeyen Formatı
Son yirmi senede teknolojide yaşanan hızlı ilerlemeyle birlikte gerek müzik, gerekse video formatlarında radikal değişiklikler oldu. Bazı formatlar kaybolurken, onların yerine yenileri çıktı. Bu yeni çıkanlardan kimisi de ya çok kısa ömürlü oldu ya da çok az kullanıcıya ulaştı. Bunca değişikliğe rağmen plaklar, varlığını sürdüren ender formatlardan biri olarak kalmaya devam etti.
Müzik tarihi boyunca plak, kartuş, makara, kaset, cd, dat, md gibi çeşitli müzik formatları ortaya çıktı. Plak, kaset, cd gibileri geniş kitlelere ulaşırken, md fazla yaygınlaşamadı, dat gibi formatlar ise daha çok stüdyolarda kullanıldı. Günümüzde ise artık büyük bir çoğunluk spotify gibi müzik streaming servislerini kullanıyor. Ancak tarih boyu müzikte yaşanan bunca değişikliğe rağmen plaklar hiçbir zaman yok olmadı aksine her yaştan dinleyiciye sahip olmaya devam ediyor. Audiophile’ların büyük çoğunluğu içinse en doğal sese sahip format.
Plakların Tarihi
Plakların tarihine kısaca göz atarsak, 1877 yılında Thomas Edison Fonograf ses kayıt cihazını icat etmiş. Bunun geliştirilmiş hali olan Gramofon’un patenti ise 1887 yılında Alman bilim insanı Emile Berliner tarafından alınmış. Taş plaklar dediğimiz 78’likler ilk olarak 1890’larda Emile Berliner’in şirketi tarafından, 33’lükler 1948’de Columbia Records, 45’likler ise 1949 yılında RCA Victor şirketi tarafından üretilmiş.
Plakları kabaca dönme hızına göre üçe ayırabiliriz. Bunlar long play dediğimiz 33’lükler, her yüzünde birer parça bulunan 45’likler ve taş plak dediğimiz 78’likler. Bunun haricinde de pek yaygın olmayan 16 devirli plaklar da mevcut. 45’likler 18 ve 30 santim olarak ikiye ayrılırlar. Normal pikaplarda 45’lik ve 33’lük plaklar dinlenebilirken, taş plak dediğimiz 78’likler için gramofon veya özel pikaplar gerekir. Taş plakların kırılgan yapısı ve sadece dört dakika civarı kayıt alabilmesi yüzünden daha sonra 33’lük plaklar geliştirilmiştir.
Pek çok müziksever için hiçbir format plakların analog doğal sesinin yerini tutamıyor. Eski plakların çalarken çıkardıkları hafif cızırtı sesinin bile bazı insanlar için ayrı bir yeri var. Online müzik dinleme servisleri varken, çok yer tutan, saklaması ve kullanması zahmetli böyle bir formatı sevmek için, müziği bir tüketim malzemesi olarak değil de sonsuza kadar kalacak, yıllar geçse de dinlemekten keyif alınacak bir şey olarak görmek gerekiyor. Ben plaklara sadece müzik materyali olarak da bakmıyorum, bana göre bir ritüel.
Puslu ya da karlı bir akşamda arkadaşlarınızla, sevgilinizle ya da dostlarınızla olduğunuzu düşünün. Göze hoş gelen aydınlatmaya sahip bir ortamda, güzel bir sistemde, plaktan Chet Baker “My Funny Valentine” dinlediğinizi hayal edin. Bu müzik dinlemenin ötesinde bir şey. Bu satırları yazarken bana da arka planda pikabımdan Miles Davis eşlik ediyor.
Plak ve Pikap Bakımı
Biraz da plak ve pikapların bakımından bahsedelim. Plakları üzerine ağırlık gelmeyecek ve tozdan uzak tutacak güzel bir dolapta saklamak önemli, yine çizilmemeleri için yüzeyden tutmamaya, köşelerinden kavramaya özen göstermeliyiz. Pikabımızı ise titreşim almayacak bir yere koymalıyız. Böylece atlama olmasını engeller ve temiz bir sese sahip oluruz. Pikap iğnemizi tozlandıkça iyi bir fırça ile zarar vermeden temizlemeliyiz, iyi bir pikabın iğnesinin çok büyük paralar tuttuğunu unutmayalım. Pikabın lastiği eskidiğinde de onu değiştirmeliyiz.
Plaklarda Son Durum
Günümüzde plakların durumuna baktığımızda plak satışları geçen yıl 1991’den beri ilk kez cd satışlarını geçti. İngiliz Evolution Music şirketi, geçen ay biyoplastikten dünyanın ilk çevre dostu plağını üretti. Plağın bir yüzünde R.E.M’den Michael Stipe’in “Future if future” parçası diğer yüzünde ise Amerikalı sanatçı Beatie Wolfe’un “Oh my heart” şarkısı bulunuyor. Plaklar genelde çevreye çok zararlı olan pvc’den üretiliyor, bu zararlı maddenin yerini çevre dostu biyoplastiğin alması, plakların geleceği için de güzel bir gelişme olabilir.
Bu yıl altıncısı düzenlenecek olan “Kadıköy Plak Günleri”nin 15 ve 16 Ekim’de Kadıköy Belediye Bahçesi’nde olduğunu da hatırlatayım. Daha öncekilerin çoğuna katılmış biri olarak, plak severlerin kaçırmaması gereken bir festival olduğunu söyleyebilirim.
Yazımı bitirmeden plaktan dinlemenin güzel olacağı albümlerden örnekler vermemek de olmaz. Miles Davis “Kind Of Blue”, Pink Floyd “The Dark Side Of The Moon”, Steely Dan “Aja”, Louis Armstrong “What A Wonderful World”, The Doors “The Doors”. Bu muhteşem albümler gibi plaklar da müzik var olduğu sürece bizimle beraber kalacaklar gibi görünüyor. Hepinize iyi dinlemeler diyerek yazımı noktalıyorum.
İlk yorumu siz yazın!