Podacto: Spektral Bir Deneyim Yaşatan Kulak Tiyatrosu
Podcast formatı ve İngilizce’deki “acting” kelimeleri birleşmiş ve “Podacto” çıkmış ortaya. Podacto, Storytel üzerinden erişilen yeni nesil bir radyo tiyatrosu veya kendi tanımları ile kulak tiyatrosu. Spektral bir deneyim yaşatan Podacto’da yönetmen de, görüntü yönetmeni de, kurgucu da sizsiniz!
Bir itirafla başlayım: Sıkı bir tiyatro takipçisi olduğumu söyleyemem. Pandemi öncesinde de düzenli olarak tiyatroya giden biri değildim, belki yılda 3-4. Ama tiyatro izlerken nasıl keyif alıp kendimi kaptırdığımı anlatamam. Biliyorsunuz, tiyatroda ana şahit olmanın verdiği haz ve oyuna kapılıp gitmenin büyüsü bir başka. Her ne kadar düzenli izleyici olmasam da ben bile özledim o büyünün içinde kaybolmayı. Bazen de günlerce etkisinden çıkamamayı.
Podacto Nedir?
Pandemi ile gelen kısıtlamalar, sahne sanatlarının içinden geçtiği bu zorlu dönemle birlikte bazı yaratıcı insanlar “her durumda sanat” diyerek aslında tanıdık olduğumuz bir fikri günümüz dijital dünyasıyla buluşturmayı başarmışlar. Böylece podcast formatı ile İngilizce’deki “acting” kelimeleri birleşmiş “Podacto” çıkmış ortaya. Podacto, tiyatro deneyimini farklı bir noktaya taşıyan yeni nesil bir radyo tiyatrosu. Tabii Türkiye’de 40’lardan beri var olan radyo tiyatrosunun nostaljik havasını almışlar almasına ama bunu günümüzün ses tasarım teknikleriyle de birleştirip bambaşka bir deneyim yaratmışlar. Kendilerine de “kulak tiyatrosu” tanımı yapmışlar.
Tamamen Deneyim Odaklı
Bu sesli tiyatro oluşumunu ilk olarak Eylül ayında Instagram reklamları sayesinde fark edip, bir an önce denemeliyim diyerek kendimi ilerleyen günlerde Storytel indirirken bulmuştum. Dürüst olmak gerekirse, ben müzik dışında bir şeyler dinlemeyi sevmem. Ne bileyim sesli kitap dinlemeyi hiç sevmem mesela hatta çok fazla podcast falan da dinleyen biri değilim. Bir türlü odaklanamam ben; ama Podacto gerçekten başka! Bu kreatif uygulama tamamen deneyim odaklı. Sesler hayal gücünüzle birleşiyor, gerisi sizde! Ses ve dil o kadar iyi kullanılmış ki mimikler, jestler, tüm duygular net bir şekilde geçiyor dinleyiciye. Böylece çat çat kafanızda “take’ler” canlanıyor. Podacto’da yönetmen de, görüntü yönetmeni de, kurgucu da sizsiniz! Tamamen sesler eşliğinde kafanızda canlandırdığınız bir dünya bu.
Podacto yaşattığı muhteşem deneyimi yalnızca seçmiş olduğu birbirinden yetenekli oyuncu, yönetmen ve yazar kadrosuna borçlu değil. Bunda birlikte çalıştıkları ses tasarımcılarının da etkisi büyük! Podacto, sinema filmlerinin de ses tasarımlarını yapan ekiplerle çalışmış. Duştan gelen seslerden hastane atmosferine, metro istasyonlarının o gerginlik verici uğultusundan arabanın dışından yükselen tartışma anlarına kadar sesler inanılmaz gerçekçi! Hiçbiri yapay durmuyor, dinleyici olarak siz tamamen o ortamın içerisindesiniz. Bence tam da oradaymış gibi hissetmek için Podacto mutlaka iyi bir kulaklıkla deneyimlenmeli; tabii şart mı, değil.
Büyüyen Dijital Bir Arşiv
Varlık ve Eften Püften Şeyler olmak üzere iki kulak tiyatrosu ile 24. Tiyatro Festivali kapsamında yer alan Podacto, Storytel’de yer alan dijital kütüphanesinde hem yerli hem yabancı yazarların çağdaş ve klasik eserlerine yer veriyor. Bünyesinde Podacto’ya özel özgün oyunlar da yok değil. Storytel üzerinde şu anda (Kasım 2020) 35 adet kulak tiyatrosu oyunu bulunuyor ve bunlardan 10 tanesi geçtiğimiz günlerde eklendi. Yelpaze geniş yani, illa ki seveceğiniz bir şeyler çıkar. 2021’de 100’den fazla oyuna ulaşmayı amaçlayan Podacto, kitaplığını günden güne büyütmeye devam edecek gibi duruyor. Siz hala deneyimlemediyseniz daha da geç olmadan Storytel uygulamasını indirin ve Podacto’da yer alan kulak tiyatrolarıyla tiyatro özleminize bir son verin.
Bugüne kadar Podacto’nun dijital arşivinde yer alan 35 oyundan çok büyük bir kısmını dinleyebildim. Birden fazla kez dinlediğim oyunlar olduğu gibi, hiç sevemeyip yarıda kestiklerim de oldu elbette ama hepsi için ortak düşüncem çok iyi seslendirilmiş olmaları.
Dinlediğim kulak tiyatroları arasında favorilerim Tecavüz, Yan Rol ve Benimle Gelir Misin. Oyunların birçoğunu gerçekten çok sevdim. Yalnız Kadın, Bay Hiç, Bırak Bu Kurt Kadın Ayaklarını, Tütünün Zararları, Unutulmaz, Medet, Poz, Aktarımlar, P*rk, Yolda, Kuçu Kuçu sevdiğim oyunların yalnızca birkaçı.
Dario Fo Oyunları Podacto’da
Dario Fo sevdiğim bir İtalyan tiyatro yazarı olduğu için Podacto’da ilk dinlediğim oyun Esra Dermancıoğlu’nun seslendirdiği Tecavüz oldu. Dario Fo oyunları bilirsiniz hep ideolojik bir eksende ilerler. Tecavüz oyunu gerçekten geren, boğan, nefessiz bırakan bir oyun. Cinsel şiddete maruz bırakılanların başvuracağı makamların kişiyi nasıl “yargıladıkları” ve ona tekrar tekrar o anları nasıl hatırlattıkları üzerine, tam bir işlemeyen sistemlerin getirdiği güvensizliğin oyunu. Esra Dermancıoğlu’nun ağzında sigarasıyla anlatımı, o sigarayı çekişi, üfleyişi… Kalp atışlarını pık pık içimizde hissettiğimiz bir oyun Tecavüz.
Esra Dermancıoğlu’nun seslendirdiği Yalnız Kadın da Dario Fo oyunlarından. Oyunda, evde kilitli bırakılan kadının yaşadığı psikolojik şiddet dile getiriliyor. Kimi zaman güldüren, kimi zaman düşündüren Dermancıoğlu özellikle sonlara doğru öyle bir geriliyor ki çığlık çığlığa bağırışlarıyla sanki gözlerimizin ta önünde debeleniyor.
İtalyan tiyatro yazarının bir diğer oyunu Eve Dönüyorum, Ceren Moray tarafından seslendiriliyor. Listenize ilk sıralara ekleyin! Bu üç oyunu severseniz Dario Fo – Kadın Oyunları’nı okuyun mutlaka.
Diğer Tek Kişilik Oyunlar
Gonca Vuslateri tarafından seslendirilen Yan Rol, Podacto serisinden favorilerimden olduğunu söylemiştim. Mü-kem-mel! İlgi çekici bir hikaye, harika benzetmeler, hem sürükleyici hem gerilimli. Uzun zamandır görmediğim arkadaşımla buluşmuşum, yaşadıklarını bana heyecanla anlatıyor gibiydi. Fark ne miydi? Birkaç defa geri sarabilmek, tekrar tekrar hissedebilmek. (Not: Yan Rol, Deniz Madanoğlu kaleminden. Çok sevdiğim Medet ve Poz da aynı şekilde.)
Ben Canan Ergüder’e bayılırım. Seslendirdiği Bırak Bu Kurt Kadın Ayaklarını bir kadının kendisiyle barışma hikayesi. Endometriozis hastası kadının başından geçenler, yazarak kendini sorgulaması ve iniş çıkışlarıyla dolu bir hikaye. Geriliyorum, sonlarına doğru daha çok geriliyorum. Nefes nefese koşturan sanki benim diyorum dinlerken, sanki gece gezmesi konserlerinden birinde o benim, kendimi görüyorum, hayal ediyorum. Sonra durdurup arkaya “Koca Bir Saçmalık” açıyorum.
Anton Çehov’un çok sevdiğim, harika monologlarından Tütünün Zararları, Salih Bademci tarafından seslendiriliyor. “Tütünün zararları” üzerine yapılması gereken konferans konuşması, konudan sapıyor ve tekdüzelikten şikayetlere evriliyor. O kadar güzel seslendirilmiş ki, gerçekten “Ne diyor bu adam, ne diyecek” diyerek onu izliyorsunuz sanki karşımızda. Daha önce okumuş ve sevmemiş olabilirsiniz, sıkıcı bulanlar var çünkü. Eğer siz de onlardan biriyseniz Salih Bademci’nin sesinden dinleyerek bir kez daha şans verin!
Podacto’da Diyaloglu Oyunlar
Ben “dinlerken” diyalog takip etmektense monolog tercih edenlerdenim. Podacto oyunları arasında diyaloglu dinlediğim ilk oyun Bay Hiç oldu. Ülkü Duru ve İştar Gökseven tarafından seslendirilen Bay Hiç, yalnızlığı paylaşmak ve umut üzerine farklı bir pencere açıyor. Dilimize bir süreliğine “Yalan bu” cümlesini yerleştiren oyun, oldukça yüksek tempolu ve sürükleyici. Cümleler çok akıcı, zaman zaman şiir gibi. Gerçekten çok çok sevdim.
Ebru Nihan Celkan’ın Benimle Gelir Misin oyununu merak ediyordum, gitme şansım olmamıştı. Başak Kıvılcım Ertanoğlu ve Elif Ürse tarafından seslendirilen oyun soluksuz izleniyor! Podacto bünyesindeki en sevdiğim ilk üç oyundan olduğunu zaten en başta söylemiştim. Favorilerimden olan oyun, iki kadının aşkını iki farklı ülke üzerinden anlatırken sosyolojik ve politik olarak değişenlere, dönem koşullarımıza eleştiriler sunuyor; Türkiye’nin Gezi sonrası yıllarına ışık tutmaya çalışıyor. Celkan bir röportajında “Bir aşkı nasıl yaşayamadığımızı anlatmaya çalıştım” demiş. Oyunun sonlarına doğru bunu daha da iyi anlıyor, hissediyor ve boğuluyoruz. Hayallerimiz, üzerimizde psikolojik bir tahribat bırakıyor, hepimiz yaşıyor ve biliyoruz bunu; oyun boyunca da en derinden hissediyoruz.
Fabrice Roger-Lacan’ın Kuçu Kuçu oyununu bilirsiniz. Gonca Vuslateri – Selen Uçer seslendiriyor. Tam günümüz sosyal ilişkileri. Herkes güç manyağı olmuş. Gerçek arkadaşlıklar, evlilikler kalmamış. İlk başta anlamsız gelen “Kuçu Kuçu” kelimesi, içinde neler neler barındırıyormuş meğerse? Nefret, kıskançlık ne kadar baskınmış… Podacto serisinde keyifle dinlenen oyunlardan.
“Sürekli seni düşünüyorum… Ve seni tanımıyorum! Hiç tanımıyorum hiç!” Tanıtımında gördüğüm bu cümleyle anında dinlemeye başladım Yeni Klasör’ü. Sevdim, etkilendim. Değişmeye ve değiştirmeye çalışıyoruz başkaları için hayatlarımızı. Farkında olmadan düzenlerimiz değişiveriyor. Derya Karadaş ve Haki Biçici’nin sesinden dinlediğimiz bu akıcı sohbet de bunlar üzerine.
Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun Kaleminden
Podacto’nun ilk özgün içeriği Yolda Murat Mahmutyazıcıoğlu kaleminden bir iş. Arabada geçen bir karı koca kavgası ama nasıl gergin. Ben arkada oturan bir otostopçuyum, arabadakileri tanımadığım için muhabbete karışamıyorum ve “Ay şöyle mi olacak, böyle mi olacak”, “Kaza yapacağız!” diye diye gerginlikle oturuyorum. Uraz Kaygılaroğlu bol bol sinirlensin istiyorum, çok yakışıyor ona sinirlenmek.
Unutulmaz, benim en sevdiğim oyunlardan oldu. Yarım kalanlar ve yarım kalan duygular üzerine bir oyun. Ben yan masada konuşulanları dinlemeyi zaten çok severim; hatta zaman zaman muhabbete karışmamak için kendimi tutmak zorunda kalırım. Unutulmaz tam olarak böyle, yan taraftaki çiftin muhabbetini dinliyoruz, arkada bardan yükselen sesler… Emir Çubukçu ve Sezin Akbaşıoğulları ne güzel seslendirmişler! Her şey çok doğal. Duygusal olarak kötü bir dönemden geçtiğim için mi bilmiyorum; bir üzüldüm, bi’ kırıldım, çok duygulandım. Ne güzel cümle “Neden iyiyim bilmiyorum ama, iyiyim işte.”
Yine Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazdığı oyunlardan biri olan Fü, Podacto serisine son eklenenlerden. Oyunu izleyenler oldukça olumlu yorumlar yapmışlardı, benim izleme şansım olmamıştı. Serra ve Deniz Türkali çok severim, seslendirme de çok iyiydi fakat dürüst olmak gerekirse maalesef beni sarmadı, Fü pek bana göre değildi.
Arşive Eklenen Son Oyunlar Üzerine
Yazlıkçının Yaşamı bir Anton Çehov eseri olduğu için yeni seride ilk bunu dinlemek istedim. Zaten sevdiğim bir eser üzerimize atanan “görevler” üzerine. Edip Tepeli nasıl güzel yansıtmış tüm duyguları! Bu oyunu dinledikten sonra kendisini izlemek için can atıyorum; seslendirmesi cidden çok iyiydi!
Podacto’ya son eklenen oyunlardan dinlediklerim arasından en sevdiğim Medet ve Aktarımlar oldu. Deniz Madanoğlu’nun yazdığı Medet, Caner Cindoruk ve Hasibe Eren tarafından seslendiriliyor. 20 yılın sonunda ilk kez görüşen Çiçek ve Durukan’ın hikayesi merak uyandırıcı bir şekilde akıcı olarak ilerliyor ve sürprizli bir şekilde devam ediyor. Geçmiş anılar, yaşananlar, kayıplar, neler neler… Beni gerçekten şaşırttı bu oyun, oldukça etkilendim.
Aktarımlar, Sezin Akbaşoğulları, Dolunay Soysert, Öykü Karayel ve Esra Bezen Bilgin tarafından seslendirilen akıcı bir hikaye. İnanılmaz hızlı ilerliyor. Ne bileyim değişik bir enerjisi oldu üzerimde. Bir kadının ruh hali mevsimler üzerinden aktarılıyor, zaman zaman gözlerim doluyor. Yaşadığımız son bir sene benim de gözlerim önünden geçiyor. Covid, kısıtlamalar, Suriyeli mülteciler, Kobe Bryant, kayıplarımız… En sevdiğim cümle ise “Ben hala nereye aitim bilmiyorum; ama Londra’ya gelişimin mutlaka bir sebebi olduğuna inanıyorum.” oluyor.
Fü, Yel ve Yakındoğu’ya Emanet son eklenen kulak tiyatroları arasında dinlediğim fakat pek de bayılmadıklarım arasında yer aldı. Önceki oyunlar arasında da olumlu yorumlar okumama ve tanıdıklarımdan duyduğum övgülere rağmen beni sarmayan oyunlar oldu tabii.
Serideki Diğer Kulak Tiyatroları
Bütün Kadınların Kafası Karışıktır benim beklentim yüksek kulak tiyatrolarının başında geliyordu. Güncel bir hikaye, eğlenceli ve sıradışı. Arkadaki mahalle sesleri çok güzel; ama cümleler ne bileyim bi’ yapmacık geldi, diyaloglar abartılı. Aysel karakterinin seslendirmesi beni inanılmaz rahatsızlık etti. Deniz Çakır ve Füsun Demirel’e rağmen benim sevdiğim kulak tiyatroları arasına giremedi.
Berkay Ateş’in bir travma atlatma hikayesi olan Hak oyununa gitmek hep istemişimdir; fakat Damla Sönmez’in etkileyici seslendirmesine rağmen ben ilerleyemedim. Yarıda kestiğim oyunlardan bir diğeri de konusu ilgimi çekmesine rağmen (orgazm olamadığı için terapiye giden kadının terapist ile diyalogu) Terk oldu, üstelik Reha Özcan’a rağmen. Tabii bu benden kaynaklı biliyorum, ben Öykü Karayel’in sesine ve tonlamalarına asla katlanamıyorum. Devam edemediğim oyunlardan bir diğeri de Ighignia. Oyun ağzı bozuk oyunlardan (ki ben izlemeyi/dinlemeyi severim); ama bazı küfürler bazı ağızlara çok eğreti durur, yakışmaz bir türlü. Ben bunu Esra Bağışgil için de düşündüm, ağzından çıkan her küfür inanılmaz yapay geldi ve ileri sarıp durmama rağmen tamamlayamadım bir türlü.
Peki ya siz Podacto serisinden hangi kulak tiyatrolarını dinlediniz? Sizin favoriniz hangisi, hangilerini çok sevdiniz? Sizin de dinleyip bir türlü ısınamadığınız oyunlar oldu mu benim gibi? Bundan sonraki oyunları hangi sanatçıların sesinden dinlemek isterdiniz? Ben Demet Evgar’ı çok isterdim mesela. Yoksa siz hala Storytel’i indirip Podacto’daki kulak tiyatrolarını deneyimlemeye başlamadınız mı?
Podacto’nun Instagram hesabından yeni eklenen oyunları güncel olarak takip edebilirsiniz.
Kapak Görseli: Yaprak Civan
İlginizi çekebilir: Eda Geven’den 24. İstanbul Tiyatro Festivali
Merhaba, online tiyatro diye yanlışlıkla kulak tiyatrosu almışım. Nasıl olduğunu araştırırken yazınıza denk geldim. Arkası Yarın'ı severek takip ediyordum bunlardan da aynı tadı alacağım sanırım. Yazınıza denk gelmek beni çok sevindirdi, tüm sorularımın cevabını buldum. Ve sizin sayenizde Storytel sanırım nihayet beni kazanacak^^ Tiyatroyu delicesine özledim, bu kadar geniş seçeneklerimizin olması iyi gelecek ♥
Merhaba! Böyle düşünmenize çok sevindim. Üstelik Podacto'ya yepyeni oyunlar da eklendi bu hafta. Çok seveceğinize eminim 💛💛
Festivaldeki oyunlara bilet almıştım. İnşallah ara tatilde de storytel üyeliği başlatacağım. Ben de eminim çok seveceğime 😊