Pop + Sandy: Eşsiz Ürünleri Bir Araya Getiren Moda Markası
Duyarlılıkla yola çıkan ve bu doğrultuda anlamlı değişimlere ön ayak olan markaları çok seviyorum. Bugün sizi tanıştırmak istediğim Pop + Sandy de, işte tam olarak böyle bir marka. “Bir hayaldi, gerçek oldu” derler ya, aynen öyle… Kurucusu sevgili Müge Pamukcu’nun 15-16 yaşlarında filizlenmeye başlayan ve yıllarca beğendiği ürünleri tek tek toplayıp saklayarak hazırlık yaptığı hayali. Uzun bir yolculuk var arkasında. En başta moda, sonra vintage tutkusu var; yaratıcılık var, hayal gücü var, geri dönüşüme ve moda ürünlerinin yeniden değerlendirilmesine inanç var, doğaya saygı var. Hadi gelin, bu hayale ortak olalım ve Pop + Sandy’nin renkli dünyasına birlikte adım atalım.
Pop + Sandy’nin websitesine buradan ulaşabilirsiniz.
Pop + Sandy, eşsiz ürünleri bir araya getiren bir moda markası. Yüksek kaliteli kumaş ve detaylarıyla zamansız vintage parçaları, el yapımı özel ürünleri ve aynı zamanda yeni ve tek ürünleri dünyanın farklı farklı yerlerinden özenle seçerek kendi bünyesinde bir araya getiriyor. Giyimden ayakkabıya, çantadan aksesuara; tüm tasarımlar dünyaca bilinen Versace, Fendi, Valentino Rochas, Yves Saint Laurent, Moschino, Escada, Gucci gibi dev markaların kurucularının veya tasarımcılarının imzasını taşıyor. Vintage, özel dikim ve el yapımı ürünler başta olmak üzere, her bir üründen istisnai bir durum olmadıkça yalnızca bir tane bulunuyor. Evet, sadece bir tane! Size özel, eşsiz ve benzersiz. Kulağa büyülü gelmiyor mu, sizce de?
Pop + Sandy’yi keşfettiğim günden beri onu benim için bu kadar özel yapan bir konu da, marka olarak geri dönüşümün ve yeniden değerlendirmenin gücüne olan inancı. Hızlı tüketimin karşısında duruşu; bugünün tüketim çılgınlığı karşısında az ve öz, değerli alışveriş ilkesini benimseyişi… Her şeyden sadece bir tane olmasının sebeplerinden biri de bu. Alıştığımız ve sorgulamadan kabullendiğimizin aksine, Pop + Sandy’nin dünyasında düzen, her bir parçanın tıpatıp aynısından yüzlerce, hatta binlerce üretilmesi üzerinden ilerlemiyor. Tersine, her parça bir tanecik ve her parçanın onu adım adım tamamlayan kendine özgü nitelikleri var. Ait olduğu dönem, imzasını taşıdığı tasarımcı, kumaşı, detayları, hikayesi… Her biri başka bir dünya.
Böyle olunca, bir tüketici olarak ben kendimi etrafımdakilerle kıyaslayıp hızla değişen trendlere ayak uydurmak için koşmak zorunda hissetmiyorum. Karşımda duran onlarca özel ve eşsiz parçanın arasından, beni en iyi yansıtacağını ve kendimi en içime sinen şekilde ifade edebileceğimi düşündüğüm parçaya yöneliyorum. Markanın gücünü aldığı bu anlamlı ve duyarlı felsefe, bir tüketici olarak bana yansıyor ve hızlı modanın beni içinde tutmak istediği telaş ve panikten alıp emeğe, değerlere, yaşanmışlığa, geçmişe saygıya, sürdürülebilir seçimlere ve yavaşlamaya getiriyor. İşte bu, bence gerçek bir değer. Bu, bir markanın içinde olduğu endüstriyi nasıl iyi bir amaç doğrultusunda farklı bir yöne çevirebileceğini gösteren, gerçek bir değer.
Peki Pop + Sandy tüm bunları nasıl yapıyor? Öncelikle, eşsiz parçaları dünyanın her yerinden özenle seçiyor. Bugüne kadar saklanmış ve korunmuş parçalara sahip çıkıyor, onları parlatıyor. Bazılarını olduğu gibi korurken, bazılarının üzerinde çalışarak, onları günümüze daha uygun hale getiriyor ve bu şekilde tüketiciye sunuyor. Aynı zamanda vintage ve değerlendirilmeyen kumaşlardan özel dikim eşsiz parçalar yaratıyor. Böylece doğaya ve geri dönüşüme sahip çıkarken bir yandan da kişiye özel, benzersiz ürünler sunuyor. Bize ne mi kalıyor? Sürdürülebilir bir seçim yapmak ve biraz hayal kurmak!
Vintage, Pre-loved, Reworked ve New; Pop + Sandy’nin şu anki koleksiyonları. Vintage koleksiyonu, sizi alıp adeta bir zaman kapsülünün içinde yolculuğa çıkaran bir koleksiyon. Koleksiyonun beni içine çektiği zaman yolculuğunun ilk durağı 70’li yıllar oldu. Ürünler arasında gezinirken, karşıma 70’li yılların ikonik Fred Perry tenis elbiseleri çıktı. Hemen ardından, renk renk kuş ve dal motiflerini üzerinde taşıyan, yine 70’lerin yün kanaviçe el yapımı çantaları… Derken son derece nadir bir koleksiyon ürünü olduğu belli olan, döneminin öne çıkan cesur renkleriyle bezeli, Yves Saint Laurent imzalı yün şal 80’lere ışınladı beni.
Çok geçmeden, adeta pop art bir tablo gibi görünen 90’lar Escada by Margaretha Ley ipek bluzu geldi; zamanda ileriye sıçramaya devam ettim böylece… Söylemiştim: Vintage koleksiyonu tam bir zamanda yolculuk!
Pop + Sandy, kimi tasarımları ise modernize revizeler ve yaratıcı dokunuşlar ile yeniden değerlendiriyor ve bunu ayrıca çok değerli buluyorum. Örneğin, websitesini incelerseniz, 80’ler dönemine ait bir vintage gömleğin uzun olan boyunun ve kollarının kısaltıldığını ve gömleğe bambaşka bir hava verildiğini görebilirsiniz. Ya da Anais Margaux’nun fuşya Alexandra’sının kısa bir işlemden geçirildiğine ve biker tayt modelinde kullanıldığına şahit olabilirsiniz. Yaratıcılıkta sınırı yok! O kadar ki, daha da ileri giderek sadece ileri dönüşüm üzerinden özel bir proje de yaratmışlar: Pop + Sandy’nin artık değerlendirilemeyen çok özel vintage ve pre-loved ipek eşarpları, Gaios’un el işçiliği ile birleşmiş ve eşsiz aksesuarlara dönüşmüş. Böylece her bir parçayı yeniden değerlendirmişler.
Pop + Sandy’nin websitesinin ve Instagram hesabının yanı sıra; blogunu da düzenli olarak takip etmenizi öneriyorum. Blog tarafında; sürdürülebilir moda trendlerinden hızlı moda endüstrisinin gerçek maliyetine ve vintage’ın tarihsel yolculuğuna, çok değerli başlıkları düzenli olarak ele alıyorlar. Kalpten söylüyorum, böyle duyarlı markalar iyi ki var. Bize de onlardan daha çok, daha çok bahsetmek düşüyor! Bahsedelim ki, anlamlı değişimlere kapı aralamak yolunda verdikleri emeğin farkında olduğumuzu, bize ve özellikle daha pek çok moda markasına ilham olduklarını, bu yüzden onları ne kadar takdir ettiğimizi gösterelim.
Kapak fotoğrafı: Pop + Sandy
İlk yorumu siz yazın!