Yeme-içme deneyiminin çeşitlenmesi, yerel değerleri, deneyimi, sürdürülebilirliği sahiplenmesiyle giderek daha da keyifli hale geliyor. Yaklaşık 10 yıl önce Berlin’de deneyimleme şansı bulduğum pop-up yeme içme deneyimi günümüzde, Türkiye’de de çok keyifli ortamlarda kurgulanıyor.

pret-a-diner-_-berlin-2013-_-6-1360x907
Pret a Diner, Berlin | Fotoğraf: pretadiner.com

Pop-up Yeme İçme Deneyimi

Pret a Diner

Pret a Diner, Berlin | Fotoğraf: pretadiner.com

2011’de Berlin’de deneyimlediğim Pret a Diner’ın tadı uzun süre damağından gitmemişti. Yemeklerden ziyade deneyimin bütünü baştan çıkarıcıydı. Pret a Diner, Fransızcada “yemek için hazır” anlamına geliyormuş. “This is not a pop up restaurant, this is a dining experience”  yani “bu gelip geçici bir restoran değil, yemek yeme deneyimi” diyor ve kapılarını gerçek bir deneyime açıyordu.

O dönem, gezdiği her şehirde ortalama 45 gün kalan Pret a Diner beraberinde, Michelin yıldızlı şeflerin lezzetlerini, hem göze hem ruha hitap eden sanat eserlerini, güzel müzik ve eğlenceyi de taşıyordu! Nitekim, Pret a Diner’ın kurucuları KP Kofler ve neon ışıkları dillendiren genç sanatçı Olivia Steele de misafirlerine, tüm duyulara hitap eden, tasarım ve yemeğin sınırlarını zorlayan bir deneyim sunmayı hedeflemişti.

Pret A Diner, Berlin
Pret A Diner, Berlin | Fotoğraf: Flickr.com

Berlin’deki Pret a Diner deneyimim, terk edilmiş hissi veren, tahminimce eski bir okul binasındaydı. Mutfakta, dünyanın restoranlarından El Celler de Can Roca’da çalışmış ve orada tanışıp evlenmiş iki ünlü şef Helena Rizzo ve Daniel Redondo vardı.

Mekanın sponsoru Range Rover olunca yemek salonunun tam ortasında da eski model bir jipten bozma DJ kabini vardı ve yemeğimize eşlik eden güzel parçalar çalıyordu. Yemek salonunun devamında bulunan ve Circle Gallery sanatçılarının eserlerinin yer aldığı galerideyse başta Olivia Steele olmak üzere kentli altkültürlerden fışkıran güzel sanat öğeleri sergileniyordu.

Pret a Diner, Berlin | Fotoğraf: pretadiner.com

Yemeklerimizin gelmesini, Obama’nın seçim kampanyası için tasarladığı Obey posteri ile ün kazanan ve benzer bir çalışmayı Bant Magazin’in 50. sayısına özel olarak Atatürk için yapan Shephard Fairey; Karl Lagerfeld, bambi, guguklu saat gibi figürlerden faydalanarak eserlerini tasarlayan Alman sanatçı Stefan Strumbel; kuramlarını pek severek okuduğum ve “global köy”“araç mesajdır” (the medium is the message), “kıyıya vurmadıkları sürece balıklar suyun farkında değildir” gibi zamansız kavram ve önermelerin yaratıcısı, iletişim kuramcı Marshall McLuhan’ın, geleceğimizin pek çok zaman geçmişlerimiz tarafından belirlendiğine atıf yapan “march backwards into the future” sözünü dillendiren Aaaron Rose gibi sanatçıların her biri birbirinden çarpıcı sanat eserlerini incelerken beklemiştik. 

Restoranın bulunduğu binanın dış yüzünde, tabi ki yine Olivia Steele’in neon ışıklarıyla “this might all be gone tomorrow”yani “bunların hepsi yarın gitmiş olabilir” yazıyordu. Mekandan çıkıp yazıyı okurken bu geçici deneyimin bir parçası olabildiğim için ne kadar şanslı olduğumu düşündüm. Yaklaşık 10 yıl önceki deneyimimi uzun uzun burada yazmamın sebebiyse o zaman çok etkilendiğim pop-up yeme içme deneyiminin artık Türkiye’de de hem de çok keyifli ortamlarda kurgulanıyor olması. 

Trata Ayvalık

Trata, Ağustos 2021
Trata, Ağustos 2021, Cunda | Fotoğraf: Zeynep Durukan

Trata Ayvalık, bunun en güzel örneği. 3 yıl boyunca gitmeye niyet edip bir türlü rezervasyon yaptıramadığımız Trata’ya sonunda bu yaz gitme imkanı yakaladık. Şef Tayfun Gökşin’in gezici restoranı burası. Kendi cümleleriyle: “Trata Ayvalık günlük hava şartlarına göre konum değiştiren, sizleri Ayvalık ve Cunda adasının pek bilinmeyen güzel noktalarına götüren gezici bir lokantadır. Bazen deniz kenarında, bazen bir zeytin bahçesinde, bazen de Kozak yaylasında çam ağaçları içerisinde günbatımı eşliğinde dingin, sakin, lezzetli akşam yemekleri sunar. Menümüzün öne çıkanları kömür ateşinde pişen taze deniz ürünleridir. 7-9 çeşitten oluşan set menümüzde ana yemek, günlük mezeler ve tatlı bulunur. Yemeklerimiz ilhamını Ayvalık’ın eski tatları ve vazgeçilmez zeytinyağından alır. Rezervasyon ile çalışıyoruz. Günlük servis kapasitemiz 24 kişidir.”

Trata Ayvalık
Trata Ayvalık ¨| Fotoğraf: nilayornek.com

Bu deneyimin en keyif veren noktalarından biri, gideceğiniz yerin de sürprizli olması. Doğa o gün sizi en güzel nerede ağırlamaya müsaitse sofrasını orada kuruyor. Biz de Pateriça Yolu üzerinde bir koyda, Tayfun Gökşin’in nefis yemekleriyle beraber hem güneşin batışını hem de yıldızların kayışını izledik.

Benim için hayli keyifli ve heyecan verici bu deneyimi yaşamak için bile Ayvalık’a gitmeye değer. Fiyat/performans dengesi açısından bakıncaysa, İstanbul’da sırf popüler olduğu için vasat servis ve yemeğe verilen paralarla karşılaştırınca bu deneyim hakkını veriyor. 

Outstanding In The Field

Outstanding In The Field
Outstanding In The Field | Fotoğraf: outstandinginthefield.com

Pop-up restoran deneyimlerinden bu kadar bahsetmişken bir markadan bahsetmeden geçmek olmaz: 1999’da Jim Denevan’ın kardeşinin çiftliğinde kurduğu ilk sofra ile başlayıp bugün Amerika’nın 50 eyaletine ve dünya çapında 16 ülkeye yayılan -belki Tayfun Şef’e de ilham vermiş olan- Outstanding In The Field. “Bizi besleyen çalışkan elleri kutlarken, yemek yiyenleri yiyeceklerinin kökenlerine bağlamayı amaçlıyoruz: şefler, çiftçiler, balıkçılar, peynirciler, şarap tüccarları, bira üreticileri ve daha fazlası” diyerek üreticileri onurlandırıyor. 

Duvarları olmayan gezici restoranımız her sabah yeniden inşa ediliyor ve her gece ortadan kayboluyor. Uzun bir sofrada, anlık bir deneyim ve keyifli bir sohbet için yemeğin etrafında biraraya geliyoruz” derken de zaman zaman yüzlerce kişinin ağırlandığı bu uzun sofralarda kullanılan her malzemenin yerelliğine ve o toprakların hikayesine katkı sağlamasına özellikle özen gösteriyor. 

Yeme-içme deneyiminin çeşitlenmesi, yerel değerleri, deneyimi, sürdürülebilirliği sahiplenmesiyle giderek daha da keyifli hale geliyor. Önümüzdeki günlerde Türkiye’de Trata benzeri örnekleri daha sık göreceğimizi umuyorum. 

Kapak Fotoğrafı: Zeynep Durukan

İlginizi çekebilir: Kübra Kağan’dan Trata Ayvalık