Turizmle Can Bulan Şehir: Porto
Porto hafta sonu kaçamağı için harika bir yer; şehri gezmek, güzel restoranlarda yemek yemek, parklarda vakit geçirmek, sokaklarda gezinmek için yeterince zamanınız olacak. “Ay şurayı göremedim” diye söylenmelerin epey az olacağı bir destinasyon.
“Azulejos do Porto” yani Porto’nun seramikleri şehrin simgelerinden. Yeşil, sarı, kırmızı ama en çok da mavi dış cepheli renkler, Porto’nun ara sokakları ve caddelerinde gezintilerinize neşe katacak. En güzel seramik örneklerini Sao Bento Tren İstasyonu ve Carmo Kilisesi’nde ve Porto Katedrali’nde görebilirsiniz.
Carmo Kilisesi’nin olduğu meydanda üniversite binası ve Aslanlı Çeşme bulunuyor. Biraz yukarıda Carlos Alberto Meydanı’nda cumartesi günleri Mercado Portobelo kuruluyor. Minik hediyelikler ve takıların satıldığı meydanda biz en çok sarkıt çiçek toplarını beğendik.
Hemen yanında sabah 10:00’da açılmadan önce kapısında başlayan ve hiç bitmeyen kuyruğuyla brunch&kokteyl mekanı Zenith. (Avokadolu, füme somonlu egg benedict ve orman meyveli pankek 10 numara. Ama tabii şekeri azaltmaya çalışanlar arası reçelli pankekleri es geçebilirler.)
Carmo Kilisesi’nin sol aşağısında karşılıklı dükkanları ve dükkan üstü asimetrik zeytin ağaçlı yeşil alanıyla Lizbon Meydanı ve karşısında Livraria Lello’yu göreceksiniz.
J.K. Rowling Porto’da İngilizce öğretmenliği yaparken bu kütüphanede çalışırmış ve Harry Potter serisindeki kütüphanenin ilham kaynağı olarak bu içi oymalı-kakmalı, spiral merdivenli fantastik kütüphane gösteriliyor. Bilet kuyruğu ve sonrası içeri girdiğinizde fotoğraf kuyruğuna da hazırlıklı olun.
Hemen aşağıda Clerigos Kulesi’ni göreceksiniz, bilet kuyruğu sonrası minimum 45 dakikalık giriş kuyruğuna katlanabilirseniz manzaranın çok iyi olduğu söyleniyor!
Güneye değil de doğuya doğru giderseniz şık alışveriş caddeleri Dos Aliados ile aralarında kalan Liberdade Meydanı’nı göreceksiniz. Turist fotoğraflarının vazgeçilmezi Porto yazısı, IV.Pedro Anıtı ve Belediye Sarayı bu meydanın üzerinde.
Douro Nehri’ne doğru inmeye devam ederken daha önce bahsettiğim muhteşem Sao Bento Tren İstasyonu’nun önünden geçeceksiniz.
İstasyondan sola yukarıya çıkarsanız şehrin en önemli pastanesi Majestic’e varacaksınız, burası da kahvaltı için çok iyi bir seçenek.
Sağa, aşağıya devam ettiğinizde ise çift Michelin yıldızlı şef Avillez’in Cantinho’su, konser salonu, Bolsa Sarayı ve içi tamamen altın kaplama büyüleyici Sao Francisco Kilisesi’ni göreceksiniz. Cantinho de Avillez’de deniz tarağıyla başlayıp, kırmızı dev ıstakozla devam edip, fındıklı tatlı ile hayatınızı değiştirecek bir deneyim yaşayabilirsiniz. (Sondaki iddialı tabir şefe aittir!)
Artık nehre çok yakınsınız, solunuzda Riberia Meydanı ve sevimli sıra evleriyle Nehirboyu Caddesi Cais de Riberia Restaurant, cafe ve sokak sanatçılarıyla emrinizde. İsterseniz nehir turlarına katılabilir, isterseniz finüküler ile Katedral bölgesine çıkıp I.Luiz Köprüsü’nden yürüyerek karşı kıyıya geçebilirsiniz.
Ufukta Atlas Okyanus’u ve ayaklarınızın altında şehrin sevimli silüeti olacak. Köprünün girişindeki surların arkasında gençlerin favori eğlence mekanları var, sesi duymadan geçmenize imkan yok. Nehrin diğer yakasındaki Do Morro Bahçesi’nde de hafta sonları festival ortamı yaratılabiliyor ve harika manzara eşliğinde yerliler ve turistler güneşlenip dans ederek sosyalleşiyor.
Buradan teleferikle sahile inmek mümkün, nehirde bekleyen şarap varilleriyle yüklü tekneler ve nehirden içeriye doğru sıra sıra şarap mahzenleriyle Porto’nun tatlı şarabını sevenlere tadım imkanı sunuluyor. Calem, Vasconcellos, Offley bu mahzenlerden bazıları.
Ödüllü köprü Dona Maria, okyanusun tersi istikamette görünen ikinci köprü.
Şehir merkezinden okyanusa doğru uzanırken Kristal Saray’ın bol kuşlu bahçesini ve Michelin yıldızlı bir diğer restaurant olan Antiqvvm’u ziyaret edebilirsiniz, yalnız buraya terlikle gitmeye kalkarsanız bizim gibi bahçede şarap içip dönmek zorunda kalabilirsiniz ben baştan uyarımı yapmış olayım.
Okyanusa daha da yaklaşıp Serralves Çağdaş Sanat Müzesi’ne gidebilir ve gelmişken sörf veya yüzme için okyanusun farklı noktalarına da uzanabilirsiniz. Yine karşı kıyıda nehrin okyanusla birleştiği noktada oluşan deltadaki Tabiat Parkı’na ve biraz içerideki Marina’ya gidebilirsiniz.
E tabii “Fado” dinlemeden dönmek olmaz, şehir dışındaki mağaralara gidemem derseniz bazı akşamlar Santo Fado ve Cafe Guarany’de dinleti olabiliyor, bir yoklayın.
Birkaç ekstra restaurant önerisi vereyim: Kırmızı et severler için Muu, Reitoria ve Rib&Wine, yerel severler için Tascö, başarılı genç şef’in Mito’su, Portekiz tapası için de Tapas Na Boca.
Şehirde çok fazla otel yok ama Oporto City Flats & Apartments çok iyi alternatif evler sunuyor, eve girişiniz biraz geç (16:00) olacağı için valizleri farklı bir noktadaki resepsiyona bırakmanız ya da bir süre yanınızda gezdirmeniz gerekebilir.
Porto yokuşlarıyla pek yürünerek gezilecek bir şehir gibi durmasa da küçük bir şehir olduğu için sizi fazla zorlamayacaktır. Yok yürüyemem derseniz de Uber’le ulaşım çok hızlı ve ucuz.
Yani Porto’dan keyif almamak için hiçbir bahaneniz yok. İyi tatiller 🙂
Porto’nun altını üstüne getiren bir diğer gezi rehberi için buraya tıklamanız yeterli!
İlk yorumu siz yazın!