İlk yorumu siz yazın!
Posta Kutunuzu Canlandırın: Postcrossing
En son ne zaman posta kutunuzu kontrol etmek sizi heyecanlandırdı? Elektronik olandan bahsetmiyorum, her evin girişinde bulunan, gün geçtikçe anlamsızlaşan, bağımızı kopardığımız küçük kutulardan bahsediyorum. Faturalar, broşürler, evraklar dışında bir şeyin bizi beklemediğni biliyorsak o kutunun içi de ilgimizi çekmiyor haliyle. Peki ya o küçük kutulara dünyayı sığdırabileceğinizi hatırlatan basit bir sisteme kayıtsız kalabilir misiniz?
Artık neredeyse yok olan kartpostal, mektup gönderme kültürünün son dönemlerini yakaladığım için şanslı hissediyorum kendimi. Küçükken eve döndüğümüzde boyumun yetişmediği posta kutusunu anneme kontrol ettirmek en sevdiğim ritüellerimdendi. Faturalar dışında beni Mardin’deki mektup arkadaşımdan mektuplar, kartpostallar, yılbaşı kartları karşılayabiliyordu. Bir zaman sonra bizim posta kutumuz da herkesinki gibi sıkıcı kağıt parçaları tıkıştırılan mutsuz bir kutuya dönüştü. Ama bir defa bile olsa kendisine özel yazılmış mektuba, kartpostala dokunmuş biri o gerçeklik hissini hep arzular. Ben de bir şey gelmeyeceğini bildiğim halde bir umut posta kutusunu kontrol etmeye devam ettim. İşte tam bu noktada ben kahramanımız Postcrossing‘i keşfettim ve posta kutumuz kurtuldu!
Peki nedir bu anlatmaya başlamak için uzun paragraflar yazdığım Postcrossing? Postcrossing dünya çapında kartpostallaşma amacıyla kurulmus basit bir sistem. postcrossing.com üzerinden işliyor her şey. Siteye giriyorsunuz, hesabınızı oluşturuyorsunuz, “Send a postcard“a basıyorsunuz, önünüze rastgele biri geliyor, o kişiye kartpostal gönderiyorsunuz. İlk kartpostalınız ulaştıktan sonra, siz kartpostallar almaya başlıyorunuz. Ve evet, artık bir postcrossersınız!
Sistem dedigim gibi çok basit. Siteye kayıt olurken size de kartpostal gönderilebilmesi için adresinizi yazıyorsunuz. Bu sizi başta biraz tedirgin edebilir. Ama Postcrossing, adresinizi size kartpostal gönderenler dışında kimseyle paylaşmayacağını temin ediyor. Yani profilinizde adresiniz kesinlikle gözükmüyor. Ayrıca gizlilik ayarlarından kendi ülkemden kartpostal almak istemiyorum seçeneğini işaretlediğinizde deşifre olma riskini tamamen yok ediyorsunuz. Yani insanların Oslo’dan kalkıp kapınıza dayanacağı gibi paranoyalarınız yoksa adresinizi gönül rahatlığıyla yazabilirsiniz.
Adresinizi yazdıktan sonra profilinizi oluşturuyorsunuz. Profilinizi istediğiniz gibi doldurabilirsiniz. Hoşlandığınız şeyler, hobileriniz, hayatınız… Böylece size kartpostal gönderecek insanlar sizin hoşunuza gidebilecek karpostallar seçip gönderebilirler. Tanımadığınız kişilerden gelcek doğum günü kartları da ilginizi çekiyorsa doğum günü tarihinizi yazmayı ihmal etmeyin. Ayrıca profilnizi Facebook ve Twitter hesaplarınıza bağlarsanız aldığınız ve gönderdiğiniz kartpostalları paylaşabilirsiniz.
Kart gönderiyoruz da ulaştığını nasıl anlayacağız? İşte belki de en başta anlatmam gereken, Postcrossing’in temelini oluşturan sistem bu: Site her kartpostala bir kod atıyor. Siz “Send a postcard” butonuna tıkladığınızda karşınıza kartpostal göndereceğiniz kişinin profili ve adresi dışında bir de TR-123456 gibi bir kod numarası çıkıyor. Siz kartpostalınızı yazarken bir köşesine de bu kodu yazıyorsunuz Adrese ulaştığında alıcı o kod numarasıyla siteye girip “Register a postcard” butonuna tıklayarak kartpostalınızı kaydediyor ve isterse kaydederken size küçük bir yorum, karşılık da yazabiliyor. Sonra da karpostalınızın ulaştığına dair bir mail alıyorsunuz. Siz de aynı bu şekilde size gelen kartpostalları kaydediyorsunuz.
İlk önce aynı anda yalnızca 5 kartpostal gönderebiliyrsunuz. Bu limit gönderdiğiniz kartpostal sayısı arttıkça artıyor. Böylece aynı anda daha fazla kartpostal gönderip daha fazla kartpostal alabiliyorsunuz. Unutmayın, size gönderilen ilk kartpostal sizin gönderdiğiniz ilk kartpostal adresine ulaşıp, kayıt ettirildikten sonra yola çıkıyor. Sonra kartpostal gelmiyor bana diye üzülmeyin.
Postcrossing’in sevdiğim diğer bir yönü de listeleme sistemi: Gönderdiğiniz kartpostalların ne kadar sürede gittikleri, nereye gittikleri, ne kadar uzağa gittikleri listeleniyor. Profilinizden bu gönderilen ve alınan kartpostallarınızın listesine bakabiliyorsunuz. Kartpostalınızı göndermeden önce tarayıp fotoğrafını yüklerseniz ya da size gelenleri (henüz yüklenmemişse) yüklerseniz alınan ve gönderilen kartpostal galerileriniz oluşuyor. Diğer kullanıcılar da kartpostallarınızı beğenip, altlarına yorum yapıp, favorilerine ekleyebiliyorlar. Siz de bu iki galeri dışında size kartpostal göndereceklere örnek olması amacıyla bir favori galerisi oluşturabiliyorsunuz. Bunlar dışında profilinizdeki “Stats” kısmından Postcrossing’in sizin için hazırladığı istatistiklere bakabiliyorsunuz. Her ay sonunda da o ay posta kutunuzda neler olmuş, özetleyen bir email alıyorsunuz. Hiç kart atmamış ve almamışsanız somurtkan yüzlere hazırlıklı olun.
Şu ana kadar anlattığımdan da anlayabileceğiniz gibi Postcrossing size bir mektup ya da kartpostal arkadaşlığı sağlamıyor. Yani sistem devamlılık üzerine kurulu değil. Önemli olan kartpostal göndermek ve kartpostal almak. İsterseniz siz gönderdiğiz kişiden karşılık almayı talep edebilirsiniz, kendi adresinizi yazabilirsiniz. Ya da profilinizdeki “Interested in direct swaps” seçeneğine “Yes” yazarsanız insanlar size ya da siz insanlara mesaj yoluyla ulaşıp mektup, kartpostal arkadaşı olmayı talep edebilirsiniz.
Biraz kartpostal kültüründen de bahsetmek istiyorum. Mesela en çok sorun yaşanan konu zarf. Kartpostallar zarfsız, çıplak, üzerlerine ıslak pul yapıştırılarak gönderilir. Özellikle koleksiyon yapanları zarf içinde gönderilen kartpostallar mutsuz ediyor. Kapaklı kartlar da zarf içinde gönderildikleri için kartpostal olarak gönderilmiyorlar. Bir de kartpostallarınıza mutlaka bir şeyler, yazın, çizin. Üzerine sadece “Happy Postcrossing!” yazılmış boş kartpostallar faturalar kadar sıkıcılar. Kendinizden bahsedebilir, yemek tarifi, şiir yazabilir ya da bir şeyler çizebilirsiniz. Hiç tanımadığın birinden aldığın kartpostalın üzerine yazılan her şey ister istemez merak uyandırıyor. Ayrıca bir köşesine tarihi de not etmeyi unutmamak lazım.
Kartpostal bulmak şaşırtıcı ama İstanbul gibi bir şehirde bile sıkıntı olabiliyor. Özellikle klasik turistik yer kartpostalları dışında kartpostal arıyorsanız işiniz iki, hatta üç kat daha zor. Bu konuda gerçekten araştırmacı olmak gerekiyor. İlk bakılan yerler önce turistik yerler oluyor. Göreceksiniz ki ya çok klasik, sıkıcı kartlar var ya da hep aynıları var. Büyük postaneleri olan Kadıköy ve Eminönü taraflarında biraz gezmek işinizi kolaylaştırabilir. Para harcamaktan çekinmiyorsanız tasarım ve müze mağazaları istediğiniz çeşitliliği sağlayabilir. Maceracıyım diyorsanız da sahaflar ilk hedefiniz olsun. Harika illüstrasyonları olan kartpostallar, vintage kartlar bulabilirsiniz. Mesela ben geçtiğimiz Sahaf Festivali’nde The Marmara Oteli’nin 2001 yılında bastığı “Postcards from PERA” serisini keşfettim. Bir diğer seçenek olarak da kendi kartınızı tasarlayabilir, çektiğiniz bir fotoğrafı kart haline getirebilirsiniz. Yaratıcılığınızı kartpostallarınızı arşivleme yollarından da esirgemeyin. En etkileyici yöntemlerden biri kartpostal duvarlar. Kartpostal konusunda sınırınız gerçekten sabır ve yaratıcılığınız.
Bir de pul ve gönderme kısmı var bu işin. Türkiye’den yurtdışına giden kartpostallara genelde 2 TL’lik pul yapıştırılıyor. İsterseniz 4 tane 5o kuruşluk ya da 2 tane 1 TL’lik yapıştırabilirsiniz. Gönderme işlemini de eğer daha önceden elinizde pulunuz varsa sokaklardaki posta kutularından yapabilirsiniz. Ya da en yakınınızdaki PTT’ye gidip kartpostalınızı gönderebilirsiniz. Ben PTT’ye gittiğimde kartlarımı vermeden pulları kendim yapıştırmak istediğimi söylüyorum, bana yapıştırıcı ve pul veriyorlar. Böylesi çok daha eğlenceli. Ayrıca bazen PTT’lerde çok güzel bedava kartpostallar bulunabiliyor, kaçırmamak lazım.
Postcrossing, keşfettiğimden beri bana mutluluk veriyor. Eve döndüğümde posta kutumda bir gün Paris’ten, bir gün Tel Aviv’den kartpostal bulmak, o günüm kötü geçmiş olsa bile beni mutlu ediyor. Kendinizi şehirde sıkışıp kalmış hissettiğinizde küçücük bir kutunun dünyaya açılabildiğini ve o küçücük kutuya dünyayı sığdırabileceğinizi bilmenin verdiği özgürlük kesinlikle en iyi sakinleştiricilerden biri.
Posta kutunuzu faturaların hükümdarlığından kurtarmaya ikna olduysanız, postcrosser olmaya hazırsınız, her açtığınızda sizi farklı bir dilde “Merhaba!” ile karşılayacak postcrossing.com sizi bekliyor. Hala heyecanlanmadıysanız, bir de Shocking Blue’dan “Send Me a Postcard” dinleyerek inceleyin Postcrossing’i. Kendinizi kartpostal yazarken bulacaksınız.
Bunu gerçekten sevdim,paylaşım için teşekkürler.
Ben de katılmalıyım mutlaka,bir sürü kartpostal fikri heyecan verici biraz çocukluğa dönmek gibi ....