Postmodernizm Üzerinden: Orhan Pamuk’u Anlamak
Postmodernizm, tanımı yapılamayan ve ne olduğunu aslında ona mensup yazarların bile çok bilmediği bir edebiyat akımı. Bir yandan modernitenin hepimize dayattığı kurallara karşılık hayatın hiç de öyle kurallar çerçevesinde ilerlemediğini gösteriyor ve modern insanın kafasının içi kadar karışık bir üsluba sahip. Bunun yanında Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk ise dünyada postmodernist edebiyatın önemli temsilcilerinden biri olarak karşımızda ve her yeni kitabı ile okurlarının idrak seviyesini epeyce zorluyor. Orhan Pamuk’un amacı ne? Gelin hep birlikte, onun “Yeni Hayat” adlı romanı üzerinden bunu keşfedelim.
Orhan Pamuk, günümüz edebiyatının en anlaşılamayan romancısı olma özelliğini, ilk romanından bu yana sürdürürüyor. Okur, onun anlatılarını karmaşık ve anlaşılmaz buluyor. Yetmişli yılların, geleneksel biçimciliğinde roman yazmaya başlayan Pamuk, okurların ondan beklentisinin her zaman toplumsal veya bireysel problemlere değinmesi olduğunu söyleyerek aslında kendisine gelen eleştirileri çok iyi anlayan bir yazar. Fakat yazın hayatı boyunca da bu eleştirilere boyun eğmedi. İlk romanı “Cevdet Bey ve Oğulları”nda geleneksel-gerçekçi bir çizgi üzerindeyken Yeni Hayat’ta tümden postmodernist anlatının örneğini okura sundu. 1994 yılında yayımlanan “Yeni Hayat” isimli romanı çok satanlar listelerine girse de okurun romanı okuması bir hayli zor oldu, anlaşılamayan roman çok tepki çekti. Postmodernizm ise tanımı bile olmayan bir akım ve edebi çalışmalarda, postmodernite ele alındığında, anlatının türünü dahi belirlemede bir karmaşaya sebep oluyor. Fakat biz postmodernizmi inceleyen araştırmacıların çalışmalarından yola çıkarak bir yol haritası oluşturacağız.
Postmodernizm, modern dünyanın çoğulluğunu ve karmaşasını metne dahil eden bir akım. Hal böyleyken, kendi hayatlarımızı nasıl anlamlandıramıyorsak, bir postmodernist metni de o şekilde anlama oturtamıyoruz.
Postmodernizm, kuramcılarına göre yaşanmakta olan bir süreçtir ve bu yüzden tanımı yapılamaz. Modernizme karşıt bir akım olarak ortaya çıktığı için bütün dogmaları reddeden postmodernizmin tanımını ve özelliklerini çıkarmak da bu akıma ters bir durumdur. Bir eserin postmodernist sayılması için içinde bulunması gereken bazı anlatım türleri vardır. Bunlar; üstkurmaca, metinlerarasılık, parodi, pastiş, ironi, intihal, çoğulculuk, karnavallaştırma, oyun, mizah, kolaj, kopukluk, farklılık, polisiye, gerçeklik anlayışı, tarih, kahramandan özneye, imge, yazarın ölümü, tekrar, biçim, dil, üst anlatıların ironik yıkımı, anlatıcı – okur ilişkisi şeklinde sıralanabilir.
Öte yandan, eserde tüm bu anlatı özelliklerinin bulunması yine de onu postmodern yapmaz çünkü bu özellikler modern romanda da bulunabilmektedir. Fakat modernizm ve postmodernizm arasında kullanılış şekli olarak farklılıklar vardır. Örneğin üstkurmaca, modernizmde metnin inandırıcılığını arttırmak için kullanılırken, postmodernizmde metnin kurgu olduğunu hatırlatma aracıdır.
Postmodernist Bir Roman Olarak Yeni Hayat
Yeni Hayat, Orhan Pamuk’un postmodernist edebiyat kuramı ile kaleme aldığı ilk romanıdır. Romanın okurları, onu anlamadıklarını dile getirir. Metindeki karmaşa, anlatının derinlikten yoksun olması gibi eleştirilere maruz kalan eser, tam da postmodernist bir eser olarak tasarlandığı için, postmodernizme yabancı okuru şaşırtır.
Yeni Hayat’ın bu eleştirileri almasının sebebi bence Türk romanının hala gelenekçi-gerçekçi romanın izlerini takip etmesi. Bu anlayışa göre roman, toplumsal – bireysel sorunlara eğilmeli, onlara çözümler bulmalı, okurun kafasını karıştımak yerine, onu aydınlığa çıkarmalıdır. Fakat “Yeni Hayat” bunların hiçbirini okura vaat etmeyen bir postmodernist anlatıdır. Çağdaş edebiyatta bu yazgıya sahip olan pek çok yazar vardır: Kafka, Joyce, Beckett, Oğuz Atay, Bilge Karasu…
20. Yüzyılın ortalarında çıkan edebiyat ürünleri, okurları yavaş yavaş postmodernizm ile tanıştırır. Modern edebiyatta olduğu gibi sorunlara çözüm arayan, hayatı anlamlandıran bir edebiyat yoktur artık. Bu yeni türde yani postmodern romanda, karşıtlıklar, kaos, çelişkiler olduğu gibi metne girer. Hayatın kaosu artık çözüm aranan değil, kabul edilmiş bir gerçektir. Bu çoğulculuk postmodern romanın en önemli özelliği olur, Bahtin’in karnaval ve çokseslilik kuramlarını da içine alan postmodernist metinlerde, madde-ruh, akıl-duygu, bilim-mistisizm gibi çeşitlilikler, zıtlıklar, bir arada demokratikçe yer alır. Okur, bu çoğulculuğu karmaşık bulur.
Orhan Pamuk okuruyla bir oyun oynar ama bunu, geleneksel-gerçekçi yazarın yaptığı gibi yapmaz, düşüncelerine metnin dokusunda teke tek yer vermez, onları hazır·olarak sunmaz okuruna. Bu simetriyi, bu geometrik mekanizmayı oluşturan koordinatları roman dokusu içinde dağıtır, onları orada saklar; belki de metnini bir yap-boz oyununda olduğu gibi, bu koordinatları gelişi güzel serpiştirerek oluşturur; “Yeni Hayat”ta, okurun doğru parçaları yerlerine yerleştirmesini bekler.
“Yeni Hayat” düz bir şekilde okunursa, asla anlaşılamaz çünkü romanda gizlenmiş birçok bilmece, ipucu vardır. Postmodernist metinlerin bir özelliği olan bu okurla oyun oynama, bu romanda en üst seviyededir. Bir spoiler ile örnek verecek olursak, Mehmet’i vuran adamın izini süren kahramanımız söylediği her kelimede, Mehmet’i vuranın aslında kendisi olduğuna dair ipuçlarını soyut bir biçimde verir. Bilinçli bir okur bu ipuçlarını yakalayabilirken, sıradan okur, sadece okuyup geçecektir. “Yeni Hayat” her okunuşunda tekrar tekrar anlamdırılabilecek bir romandır. Her yeni okuyuşta, içindeki imgeleri farklı temalarla birleştirebilir okur. Çokanlamlı olması dolayısıyla, her okuyana farklı bir algı sağlar.
Okur olarak ayrı bir görev daha vardır bu romanda, onu yeniden yazmak. Her bir imgenin peşinden bu romanı tekrar tekrar anlamlandırıp, Orhan Pamuk’un yazdığı metnin dışına çıkabilir okuyucu.
Eğer bu konuda daha detaylı bir incelemeye ihtiyaç duyarsanız ve bir postmodern romanı, postmodernizmin tüm unsurları ile tekrar okumak isterseniz Yıldız Ecevit’in “Orhan Pamuk’u Okumak” adlı kitabını mutlaka edinmenizi tavsiye ederim. Böylece Orhan Pamuk’un nasıl bir strateji ile eserler kaleme aldığını daha iyi anlayacaksınız. Günümüzde postmodernizm ne kadar popüler olsa da onun ne olduğunu bilenlerin sayısı çok az. Postmodernizmi öncelikle kendi edebiyatımızın başarılı bir temsilcisi üzerinden anlamlandırabilme şansımızın olması ise bu olayı daha da tatlandırmıyor mu?
Kapak Fotoğrafı: IMDb
İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan Veba Geceleri
İlk yorumu siz yazın!