Bu yaz, hayatın oldukça yavaş ve sessiz ilerlediği Prag’da, nam-ı diğer Bohemia’da, Charles Universitesi’nde almak üzere gittiğim eğitim sebebiyle bulundum. Şehrin yerlisi profesörler ve yurt dışından aynı eğitimi almaya gelen 80 ülkeden 80 farklı kişiyle birlikte Prag’da keyifli keşifler yaptık ve yeni deneyimler kazandık. Bugün bu yazımda sizlere Prag’da geçirdiğim 8 günlük zaman diliminden ufak bir derleme yaptım, umarım Prag seyahatinizden keyif almanızda yardımcı olur. Buyrun karşınızda aklımda kalanlarla Bohemia…

img_4862-2
Prague, Czechia | Fotoğraf: Esma Esra Hamurcu

Yabancı bir ülkede gezerken genellikle en kısa sürede ne kadar çok yer gezebilirim mentalitesi ile program yapmayı seviyorum. Şehirleri birbirine bağlamaktan, kimi zaman da bir trenle bir başka avrupa ülkesine geçmekten, uzun rotalar çizmekten keyif alıyorum. Bu defa Prag’da aynı bölgede locallerle geçirdiğim bu 8 gün, şehirde yavaş yavaş, sindire sindire yaşamanın ve turistlerin pek bilmediği yerleri tanımanın tadına vardım diyebilirim. Acele etmeden, sakince bir şehri yaşamanın verdiği hazzın ayrı bir güzelliği var. Zaten gönül istiyor ki, güzel Avrupa şehirlerinde uzun uzun kalalım ve özenerek saklanmış zenginliklerinden, tarihinden doyasıya faydalanalım. Belki bir gün…

Toplu taşımanın şehrin hemen hemen her köşesine ulaştığı bu Orta Avrupa şehrinde, harita üzerinde işaretlediğiniz tüm noktalara elinizle koymuş gibi ulaşacaksınız. Charles Köprüsü, Dans eden ev, Eski şehir meydanı gibi herkesin gayet iyi bildiği bu noktalardan bahsetmeyeceğim. Daha çok buralarda dolaşırken görmeden geçmeyin diye düşündüğüm birkaç noktadan bahsediyor olacağım.

Prag’da Gözden Kaçırılmaması Gereken Duraklar

Bir sanatsever olarak tabii ki de Ulusal Sanat Galerisinden başlayacağım. Prag Ulusal Galerisi, Prag-2 bölgesinde, Prag-1 bölgesine yürüme mesafesinde ve meşhur Prag Kalesi’nin hemen yanında bulunuyor. İçerisinde uzun yıllardır korunmuş tarihi resimlerin yanı sıra heykel sanatına ait eserler de görmek mümkün. Ayrıca galeride süreli modern sanatlar sergileri de sergileniyor zaman zaman. Biz gittiğimizde Zen sanatına ait bir görsel sanatlar sergisi vardı ve sergiye giriş, toplam giriş ücretine dahildi. Şehir merkezinden travmay ile veya yürüyerek manzara eşliğinde kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Tahmin edersiniz ki ben yürümenizi ve şehri yaşamanızı tavsiye ediyorum!

Park Riegrovy Sady

Park Riegrovy Sady’de Gün Batımı
Park Riegrovy Sady’de Gün Batımı | Fotoğraf: Esma Esra Hamurcu

Prag’da locallerle, arkadaşlarla bir araya gelmek, şehri tepeden görmek ve çimenlere uzanarak şehrin tadını çıkarabilmek için en güzel mekanlardan bir tanesi de Riegrovy Sady Parkı. Prag’ın, ormanın içerisine kurulmuş bir şehir olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şehirde rengarenk binaların yanı sıra, en çok hakim olan renk tabii ki de yeşil! Çok sayıda park ve toplanma alanları mevcut ve her birinde birbirinden güzel manzaralara tanık olabiliyorsunuz. Bu parklarda, yiyecek ve içecek alınabilen ve bunun yanında da insanların bir yandan yemek yerken, diğer yandan da bir arada oturarak sosyalleşebildiği, uzun banklardan oluşan geniş bir alan var. İsteyen orada yemeğini yiyor, bu uzun masalarda geniş sohbetler ediliyor ve daha sonra herkes içeceklerini alıp manzaraya doğru yürüyerek çimenlere dağılıyor. Bu parkta bir öğleden sonrası yemek yemek ve içeceklerinizi alarak sohbet eşliğinde manzaranın tadını çıkarmak için bir şans vermenizi tavsiye ediyorum!   

Eski Şehir Meydanı ve Prag Astronomik Saat Kulesi

0f0c03ea-a292-4d8a-936d-1727f63b4c76
Prag Astronomik Saat Kulesi | Fotoğraf: Esma Esra Hamurcu

Prag Astronomik Saat Kulesi, bence bu şehirde en çok görülmeye değer yapılar içerisinde. Şehrin eski şehir meydanında, hemen girişte bulunuyor. Charles Köprüsü’nün yakınına geldiğinizde kalabalık insan gruplarını takip ettiğinizde birkaç dakika içerisinde ulaşabileceğiniz kadar popüler ve bir o kadar da yakın. Her saat başı geldiğinde dev saatimiz çalmaya başlıyor ve saatin iki yanındaki karakterler dans etmeye başlıyor, ayrıca saatin üzerindeki mavi renkli camlar açılarak halkı selamlayan karakterler müzik eşliğinde keyifli görüntüler oluşturuyor. Saat başına birkaç dakika kala yüzlerce insanın kaldırımın önünde toplanıp saatin çalmasını beklediği bu gösteri yaklaşık 1 dk kadar sürüyor ve bittiğinde ise herkes alkışlayarak kalabalık dağılmaya başlıyor. O atmosferi yaşamak ve tek derdimiz saatin çalmasıymışçasına bekleyip, kaldırımda insanların neşesine ortak olmak gerçekten güzel!. 

Prag Kalesi 

Dünyanın en büyük kaleleri arasında yer alan Prag Kalesi, şehrin her noktasından görülebiliyor ve bütün ihtişamıyla herkesi büyülemeyi başarıyor. Şehir merkezinden travmay ile birkaç dakikada veya yürüyerek 15 dk içerisinde ulaşabileceğiniz Prag Kalesi, Prag’da görmeden dönmemeniz gereken yerlerden bir tanesi. Kale’nin kendisi geniş bir komplekse ev sahipliği yapıyor, içerisinde sanat galerisi, manastır, kathedral ve cafe dahil birçok sadece manzarası için bile olsa görülmeye değer yapı bulunuyor. Bir de girişindeki askerlerin her saat başı nöbet değişimleri oluyor ki bu da aynı şekilde izlemeye değer.

Gitmişken John Lennon’un hiç görmediği fakat kendisine armağan edilen ‘John Lennon Duvarı’nı görmenizi ve kanal turu yaparak, hem şehrin pek bilinmeyen noktalarını görmenizi hem de turdaki rehber sayesinde şehrin tarihi hakkında lokalinden gerçek bilgilere sahibi olmanızı tavsiye ediyorum. Bir de Prag’ın en popüler noktaları arasında olan fakat benim gitmediğim “Dünya’nın en dar sokağı”na da gidebilirsiniz. Benim şehre bir daha yolum düşerse muhakkak gideceğim ve trafik lambaları eşliğinde bir sokakta yürümenin tadına bakacağım 🙂 

Son olarak, söylemekte fayda olabilir: PID Litacka uygulamasını şehre iner inmez telefonunuza indirerek toplu taşıma biletinizi online olarak aktive etmenizi tavsiye ederim. Toplu taşıma girişleri rahat ve kontrolsüz olsa da yolculuk esnasında mutlaka kontrollerin yapıldığını ve biletiniz olmadığı takdirde canınızı sıkacak tutarlarda ceza alabileceğinizi hatırlatmak isterim!

Kapak Fotoğrafı: Esma EsraHamurcu

İlginizi çekebilir: Şehirli Erkek’ten Bir Lokalden Prag Tavsiyeleri