Eğitim ve sanatın birer mucize, birer sihir olduğuna inanmışımdır hep. Tüm insanlığın temel hakları olarak gördüğüm bu iki güç, bireylerin hem iç dünyasını dönüştürüp geliştirme hem de yaşadığı coğrafyanın kaderini değiştirme potansiyeline sahip. “Coğrafya kaderdir.” lafına inanır mısınız bilmem ama çok üzücü olsa da gelişen teknolojiye ve çağın ilerlemesine rağmen hâlâ doğduğu coğrafya yüzünden bu temel haklardan mahrum olan bireylerin olması toplumsal eşitsizliğin her geçen gün daha da derinleştiğini,  “Coğrafya kaderdir.” tezini acı da olsa doğrular nitelikte. Hayata şöyle bir baktığımızda, birçok bölge  –özellikle çoğu ırak ve unutulmuş diyarlar– adeta bir hiçliğin ortasında, kendi kaderine terk edilmiş durumda. 

Prof. Dr. Hüsamettin Koçan | Fotoğraf: Deniz Yazıcı

Tarih boyunca, toplumsal eşitsizliklerin, özellikle toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha çok olduğu, kaynakların tükenme noktasına geldiği ve yoksulluğun derinleştiği ırak bölgeler, kaderlerini her zaman eğitim, bilim ve sanatın aydınlatıcı gücüyle yenmeyi başardılar; karanlık, aydınlıktan hep korkmuştur ya, bu nedenle eğitim ve sanat, kör karanlıkların en büyük düşmanı olmuş. Bununla birlikte çok şükür ki bugün toplumsal eşitsizlikle mücadele eden, “Coğrafya kader olamaz, olmamalı.” diyen; bu adaletsizliğin ancak eğitim ve sanatın ışığıyla ortadan kalkacağına inanan, bilim ve sanatın aydınlığını dezavantajlı coğrafyalara ulaştırmaya çalışarak toplumsal eşitlik ve cinsiyet eşitliği yaratmayı hedefleyen bireylerin, yürekli toplum gönüllülerinin ve bu çabalara destek veren kurumların sayısının giderek artığını görmek, hepimiz için gerçek bir umut ışığı. Fikrimce, onlar cesaretleri ve diğerkâmlıklarıyla unutulmuş diyarların ilham veren kahramanları, bu coğrafyaların zorlu şartlarına meydan okuyarak, kaderlerine terk edilmelerine gönülleri razı gelmeyen çağımızın gerçek halk kahramanları.

Bugün size, yukarda bahsettiğim özelliklere sahip, ülkemizin gurur kaynaklarından biri olan ve Avrupa Konseyi Müze Ödülü’ne layık görülen Baksı Müzesi’nin kurucusu, ressam, akademisyen ve sanat girişimcisi Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın, doğduğu köyde hayata geçirmeyi planladığı yeni projesinden bahsetmek istiyorum. Prof. Dr. Koçan, Baksı Müzesi’nin ardından Bayburt’ta, Çoruh Nehri’nin kıyısında, Anadolu’da, Bayburtlu kadınların güçlenmesini hedeflediği ve kadınlara ithaf ettiği, doğduğu Bayraktar köyüne ikinci armağanı olan “Hüsame Köklü Kadın Eğitim Merkezi” projesinin detaylarını yaptığım röportajla öğrendim ve hocama hayranlığım daha da arttı.

img_4329
Prof. Dr. Hüsamettin Koçan | Fotoğraf: Deniz Yazıcı

“Hüsame Köklü Kadın Eğitim Merkezi’nin” temelleri haziran ayında atıldı. Bu proje sayesinde Bayburtlu kadınlar istihdam edilerek sosyal ve kültürel yaşama entegre olacaklar. Atıl kalmış kadın enerjisini topluma yeniden kazandırmayı ve toplumsal cinsiyet eşitliğine katkıda bulunmayı hedefleyen bu girişim, hem yöredeki kadınların hayatlarına dokunarak hem de bölgenin kalkınmasına büyük bir değişim ve dönüşüm getirerek coğrafyanın çehresini değiştirecek. Hüsamettin hocamın vizyoner yaklaşımı sayesinde unutulmuş ve uzak diyarlar, eğitim ve sanatın aydınlatıcı gücüyle buluşup Anadolu insanına, özellikle Anadolu kadınına umut olmaya devam edecek. Dilerim, Hüsamettin Koçan gibi, doğduğu coğrafyalara umut olan ve toplumsal cinsiyet eşitliğini bilim ve sanatın aydınlığıyla eağlayan nice insanları daha çok duyarız. Toplumsal olaylara karşı daha duyarlı olduğunuz günlerde keyifli okumalar dilerim!

Hüsamettin Hocam, siz, o coğrafyaya sunulmuş bir armağan ve ülkemiz için büyük bir değersiniz. Hem bölge halkı hem de biz sanatseverler bunun bilincindeyiz ve size sonsuz bir minnettarlık duyuyoruz. Bu bağlamda, theMagger okuyucuları için ilk sorum şu: Yetiştirilme tarzınız, aile yapınız ve hayatınızdaki rol modelleriniz hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz? Bu unsurlar sanatçılığınızı ve girişimciliğinizi nasıl şekillendirdi ve hayatınız üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

Öncelikle güzel değerlendirmeleriniz için teşekkür ederek başlamak isterim. Ben çok meraklı bir çocuktum ve benim gibi renkli hayalleri olan bir çocuğu çok besleyen bir coğrafyada büyüdüm. Kalabalık bir ailenin içinde ve sözlü kültürün güçlü olduğu bir köyde büyüdüm. Doğa ile iç içe büyüdüm. Benim doğduğum coğrafyada aşıklar atışırdı, masallarımız vardı, büyüklerimizin anlattığı anılar saygıyla dinlenirdi, cenk hikâyeleri okunurdu, oyunlar oynanırdı. Kısacası, yüz yüze bakan insanların ve geçmişten geleceğe aktarımın olduğu bir yapının içinde büyüdüm.

Bu kültürün yanı sıra benim en büyük şansım annem ve babamdır. Annem bir sabır taşıydı. Anadolu’daki Kibele kültürüydü annem; her şeye sahip çıkardı, korurdu, üretirdi, yol gözlerdi, umudunu hiç yitirmeyen bir kadındı. Babamda ise müthiş bir vizyon, gelecekçi bir bakış açısı ve müthiş bir tolerans vardı. Babam güzel sanatlara geçişim için beni teşvik ederek kariyerimi yönlendirdi, annem ise benim kişisel tutumumu şekillendirdi. Bu anlamda benim kadınlara güvenim sonsuzdur, onlara iş teslim etmekten çok mutluluk duyarım.

Benim bugünümü oluşturan geçmişimdir. Geçmişim beni her anlamda besledi, şekillendirdi, yönlendirdi. Beni bugüne getiren doğduğum yerdir, ailemdir, büyüdüğüm köydür, parçası olduğum kültürdür. Ben köy çocuğuyum, kurtlara karşı kuzuları koruyan bir kültürden geliyorum. Masal kültüründen, doğaya karşı mücadele eden bir kültürden geliyorum. Bu yüzden toplum için çalışmayı önemsiyorum, dezavantajlı olanlar için bir şeyler yapmayı insani görevim sayıyorum.

img_4280-2
Baksı Müzesi | Fotoğraf: Instagram 

Bayburt coğrafyasının yapısı, coğrafyanın kadın profilinden bahsedebilir misiniz? Bu coğrafyada yaşayan kadınlarımızı nasıl tanımlarsınız? Bayburt kadınları denince ilk akla gelen şeyler nelerdir?

Bayburt, tarihi çok eskilere dayanan kadim bir şehir. Ancak alternatiflerin kısıtlı olması sebebiyle başka şehirlere göç veriyor. Kır/kent ayrımında arada kalmış bir şehir Bayburt. Zor bir coğrafya ve zor coğrafyalar maalesef en çok da kadınları yorar, kadınları mağdur eder. Bayburt’ta yaşayan kadınların büyük bölümü sosyal ve ekonomik hayatın dışında ve kısıtlı bir temsil alanında sınırlı bir yaşam sürüyorlar. Bununla birlikte köyden kente göçen çok sayıda aile var. Bu ailedeki kadınlar köydeki yaşantılarında üretiyorlardı, pek çok konuda becerileri vardı, doğa karşısında gelenekten gelen bilgileri vardı. Kente taşınınca, mesleği ve işi olmayınca dört duvar arasında kaldı kadın. Oysa ürettikçe yaşamı paylaşır insan, kültürü geliştirir. Özelikle kadının öğrenme ve hayatı yeniden var etme potansiyeli çok yüksektir. Bu olağanüstü bir beceridir. Bu, bir toplumun yaratıcı bir toplum olabilmesi için muhteşem bir birikimdir. Bu potansiyeli kullanmamız gerekiyor bizim. Bizim Baksı’da Müze’de atölyelerimiz vardı. Kadınlar Bayburt’taysa biz de kadınları takip edelim dedik ve atölyelerimizi Bayburt’a taşıdık. Böylece Kadın Eğitim Merkezi projemiz ortaya çıkmaya başladı.

img_4278-3
Hüsamettin Koçan/Baksı Müzesi Instagram hesabı

theMagger okuyucularına Hüsame Köklü Kadın Eğitim Merkezi’nin kuruluş hikâyesinden bahsedebilir misiniz hocam? Projede en büyük destekçiniz kimler? Bu projede sizin için kimler kahraman olarak öne çıkıyor?

Bu merkezin hikâyesi biraz eskilere gidiyor. Bayburtlu Hüsame Köklü Teyze, Bayburt’ta küçük bir arsayı kadınlar için bir şeyler yapılması şartıyla Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlamıştı. Çeşitli nedenlerle hayata geçirilememiş bu istek. Konu bize aktarıldıktan sonra uzun bir sürecin ardından oradaki arsayı devraldık biz. Bu arsada Hüsame teyzenin isteğini yapmak istedik. Kadınların üretim yapacağı bu merkezin mimarisini de yine bir kadın çizmeli diye düşündük. Sevgili Melkan Gürsel’le görüştük ve o da çok memnuniyetle kabul etti. Bu noktadan sonra bizim uzun yolculuğumuz başladı. Çok güzel bir proje çıktı ortaya ve çok beğenildi. Hatta 2017 yılında, Fransa’nın Cannes kentinde gerçekleşen FUTURE The Architectural Review Mipim Fuarında “Gelecek Proje Ödülü’nü” kazandı. Sonra uygulama sürecine geçildi, gerekli görüşmeler yapıldı ve bizim projemiz için daha uygun olan yeni bir arsanın tahsisi yapıldı. Arsanın inşaata hazır hale gelmesi için gerekli ıslah çalışmaları nedeniyle süreç biraz uzadı ama nihayetinde biz bu sene hayalimizi gerçeğe dönüştürmek için temelimizi attık ve ilk kazmayı vurduk. Öyle bir attık ki o temeli, yüz yıl konuşulacak. Çünkü bu bir müjde, bizim Anadolu kadınına imkân açan, yeni bir hayat veren bir müjde. Bu proje için farklı alanlarda başarılı çalışmalar yapan kadınlardan oluşan bir Girişim Kurulu kuruldu. Projenin yürütme ve uygulama aşamalarını üstlenen Kurul’da; Rana Erkan Tabanca başkanlığında, Oya Koçan, Didem Duru, Melkan Gürsel, Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, Prof. Dr. Sedefhan Oğuz, Prof. Dr. Esra Ekmekçi, Jülide Ateş, Emine B. Tusavul, Neşe Aktan, Müge Sevil, Bilge Zeren, Aslı Germen, Banu Çarmıklı ve Aylin Yıldırım Aykurt yer alıyor. Bu bir kadın projesi, yürütenler de kadın, bu projenin kahramanları kadınlar. Böyle bir kadın hikâyesi var orda. Bu projeyle belki annelerimize, ninelerimize karşı borcumuzu da ödemiş oluruz.

img_4281
Baksı Müzesi | Fotoğraf: Instagram

İnşaat süreci ve açılış tarihi ile ilgili herhangi bir plan var mı?

Projenin temelini 2024 yılının haziran ayında attık. Şu anda su basmanı kaba yapısı tamamlanmış durumda. 2025 yılında Baksı Hüsame Köklü Kadın Eğitim Merkezimizi açarak eğitim ve üretim çalışmalarına başlamayı planlıyoruz.

Projenin maliyeti 3.8 milyon dolar olarak belirtilmiş. Bu süreci nasıl finanse edeceksiniz? Destek almayı düşündüğünüz başka kurumlar veya kuruluşlar var mı?

Vakıf olarak ilk sosyal projemiz olan Baksı Müzesini kamusal alanda toplumsal destek ile tamamladık. Bu projemiz için de çalışmalarımızı bu yönde sürdürüyoruz. Bizim amacımız toplumun en verimli haliyle ilerleyebilmesi. Bu amacın içinde insan var, üretim var, etkileşim var, sanat var, hayat var. Nüfusun dezavantajlı grupları bizim öncelikli hedef kitlemiz. Kadın Eğitim Merkezi projemizde kadınlar ve çocuklar için çalışıyoruz. Kadınları ekonomik ve sosyal hayata dahil etmek istiyoruz. Çocuklar için mutlu bir gelecek hayal ediyoruz. Bu güzel amaç yolunda kamu kurum/kuruluşları, ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleri, özel işletmeler bizim destekçimiz olabilir elbette. Bireysel olarak bizi desteklemek isteyenlere de kapımız açık. Bu bir gönüllülük hareketi ve Girişim Kurulumuz öncülüğünde destekçilerimize ulaşmaya devam ediyoruz.

Merkezde sunulacak eğitim ve destek programlarının içeriği hakkında bilgi verebilir misiniz hocam? Özellikle hangi alanlara odaklanacaksınız?

Merkezimizde öncelikle geleneksel el sanatlarına yönelik eğitimler verilecek. Doğal boyalı malzemeler ve ipliklerin kullanılacağı ürünlerden ehram, kilim, halı dokuma eğitimleri alacak kadınlar. Biz geleneği bugünle harmanlayarak geleceğe taşımak istiyoruz. Bunun en iyi aracısı kadınlar olduğu için merkezimizin bu aktarımın destekleyicisi olmasını arzuluyoruz. Bunun yanı sıra eğitim alan kadınların girişimcilik potansiyelinin artmasını hedefliyoruz. Bu bağlamda tasarım, bilgisayar, finansal okuma-yazma, girişimcilik, muhasebe, e-ticaret gibi konularda eğitimler olacak. Aile ve çocuk gelişimine bağlı konularda düzenlenecek eğitimler kapsamında sunulacak danışmanlık faaliyetleri (sosyal ve psikolojik) ile kadının sosyal entegrasyonuna destek olmayı amaçlıyoruz. Kısacası kadını çok yönlü olarak güçlendirmeyi hedefliyoruz ve eğitim içeriğini de bu doğrultuda oluşturuyoruz. 

img_4283
Baksı Köyü | Fotoğraf: Instagram

Hocam, merkez, kadınların sosyal ve ekonomik yaşamlarına nasıl bir dönüşüm yaratmayı amaçlıyor? Bölge kadınlarını eğitim merkezine çekmek için düşündüğünüz yaklaşımlar nelerdir? 

Eğitim merkezimiz tamamlandığında Bayburt kadınını üretim alanına taşıyacağız. Kadın atıl durumda olmamalı, sınırlanmamalı, mevcut potansiyelini üretime dönüştürmeli, hayalini hayata katmalı. Bu olağanüstü bir enerjidir. Kadının bu enerji ile ekonomik ve sosyal hayatın içinde yer alması işlevselliğini artıracak ve toplumdaki temsil alanını genişletecektir. Bayburt kadını için müthiş bir gelişimden söz ediyoruz. Geleneksel üretim konularında eğitim alan kadınlar birlikte üretecek, kooperatifleşecek ve emeğini ekonomik kazanca dönüştürecek. Markalar için gerçekleştirilecek üretim, Bayburtlu kadınlar için istihdam sağlayacak. Bunun yanı sıra Bayburt’tan uluslararası bir marka çıkacak.

Biz Baksı Kültür Sanat Vakfı olarak geleneğin ilhamı ile yeni bir şeyler üretmek istiyoruz. Gelenekten bir yenilik ve gelecekçilik üreteceğiz. Üretici aile içerisine geleneğin tecrübesini ve birikimini koyacağız ama bunu çağımızın duyarlılığına taşıyacak tasarımcılarla yapacağız. Merkezimizin inşaat çalışmaları sürerken bir yandan merkezdeki atölyemizde eğitim ve üretim çalışmalarına başlamış durumdayız. Yani dönüşüm süreci başladı.  

Üretilen ürünlerin satışı için de önemli bir çalışma içerisindesiniz. Nasıl bir ekosistem ve satış politikası planlıyorsunuz? Kadınlar bu satışlardan nasıl bir gelir elde etmiş olacak?

Bugün farklı markalarla yaptığımız anlaşmalar doğrultusunda Bayburtlu kadınlar eğitim alıp üretim yapmaya başladılar. My Beachy Side markasının tasarımlarının bir kısmı şu anda Bayburtlu kadınlar tarafından hazırlanıyor. Bu ürünler dünyanın çeşitli yerlerinde satıyor. Bunun yanı sıra 2017 yılında Müzeciler Birliği toplantısında projemizi anlattığımda, Birlik üyesi müzeler, satış mağazalarında ürettiğimiz ürünleri satabileceklerini söylediler. Bu anlamda kadınların üreteceği ürünlerin müşterisi hazır. Yeni anlaşmalar için de çalışmalarımız devam ediyor. 

Anadolu’daki kadın emeğini değerlendirme alanında çok önemli çalışmaların yapıldığı bir dönemdeyiz. Hem devlet politikaları hem sivil toplum hem de akademik platformda bu alanda önemli girişimler mevcut. Bu alanda dahil olduğunuz ya da olmayı planladığınız iş birlikleriniz, gelecek projeleriniz nelerdir? Merkezinizi bu üçgende nasıl konumlandırmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye’nin ikinci yüzyılında biz Cumhuriyet ülküleri doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Cumhuriyet bireyi önemser, kendi başına ayakta duran bireyler için çalışır. Bireye gitmek, topluma gitmek önemli. Gelecekçi bir toplum yaratabilmek ancak bu şekilde mümkün olur. Gelecek hayalleri olmalı toplumların, bu olmadığında toplum yorgunlaşıyor ve üretim reflekslerini kaybediyor. Vakıf olarak bizim sermayemiz, geleceğe önerilerimiz ve gönüllülerimizin enerjisidir. Biz bütün çalışmalarımızda kamu, özel sektör ve sivil toplum ile birlikte hareket etmeye açığız. Birlikte üreterek güçlü olabiliriz.

Biz Baksı Kütür Sanat Vakfı olarak birey için, kadın için, çocuklar için çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Kuracağımız merkezin öncü olacağına yürekten inanıyorum. Bizim merkezimizden çok sayıda uydu merkez kurulacağını düşünüyorum. Bu merkezler aracılığı ile kadına dair bu atıl güç ve haksız konumlandırma yeniden gözden geçirilecektir diye düşünüyorum.

Kapak Fotoğrafı: Deniz Yazıcı

İlginizi çekebilir: Tazedirekt’ten “Kadın Eli, Aklı Değmiş”