Başrolünü sevilen oyuncu Carey Mulligan’ın üstlendiği Promising Young Woman, 2020 yılının en çok tartışılan filmlerinden biri haline geldi desek yalan olmaz. Feminist bakış açısı bulunduran film, bazıları tarafından oldukça beğenilip övgü alsa da, izleyiciyi “tatmin etmeyen bir sonla bitirdiği” gerekçesiyle bolca eleştiri de almış durumda.

Filmde, üniversite yıllarında şahit olduğu trajik bir olay üzerine tanıştığı tüm erkeklere ders vermeye başlayan ve daha büyük bir intikam peşinde koşan Cassie’nin yaşadıklarını görüyoruz. Bu bakımdan cinsel saldırı gibi hassas konulara değindiğinden film boyunca ve filmin sonunda verilmek istenen mesaj daha da önem arz ediyor. Promising Young Woman, üzerinde konuşulması ve daha çok farkındalık kazandırılması gereken bir konuya değindiğinden her şeye rağmen cesur bir yapım olarak öne çıktığına inanıyorum. 

Promising Young Woman, Emerald Fenner‘ın yönettiği ve ilk gösterimi 2020’de Sundance Film Festivali‘nde yapılmış bir film. Kara mizah-gerilim türünde olduğu belirtilen film, birçok eleştirmenden pozitif yorum almış ve 78. Altın Küre Ödülleri‘nde ”En İyi Film” kategorisi başta olmak üzere 4 kategoride aday gösterilmiş. Carey Mulligan’ın oyunculuğu ve filmin senaryosu da beğenilmesine rağmen izleyiciyi şaşırtan bir sona sahip olduğundan eleştirilerin hedefi olmaktan kaçamamış. 

Filmin başlangıcında Cassie’yi bir mekanda ayakta duramayacak kadar sarhoşken görüyoruz. Cassie’nin bu durumunu fark eden bir adam, ona yardımcı olabilmek adına Cassie’yi evine bırakmayı teklif eder. Ancak vakit ilerledikçe anlaşılıyor ki adam kötü niyetli ve Cassie’nin sarhoşluğundan faydalanmak istiyor. Başından beri bunun farkında olan Cassie ise, aslında bilerek sarhoş taklidi yapıyor ve bundan faydalanmaya çalışacak erkeklere unutamayacakları bir ders vermek istiyor. Cassie, kendisini kurban gibi gösterip aslında kendi kurbanlarını seçiyor ve kadınların iznini almadan cinsel ilişkiye yeltenen erkeklerden intikam alma peşinde. Günümüzde de oldukça büyük bir sorun olan bu durum suç teşkil etmesine rağmen, bazı yerlerde kadınların hakları hala güvence altına alınamıyor ve kadınlar mağdur oluyor. Film, bu açıdan Cassie’nin yaptıklarını takdir ettirecek ve izleyicinin içini soğutacak nitelikte diyebilirim. 

Filmin ilerleyen dakikalarında Cassie’nin yaşantısına, çevresine ve geçmişine dair pek çok şey öğreniyoruz ve intikam alma isteğinin çok daha büyük bir sebebe dayandığı ortaya çıkıyor. Cassie, ufak bir kafede çalışıyor ve etrafında neredeyse hiç arkadaşı olmadığından sıklıkla ailesinin baskılarına maruz kalıyor. Tıp fakültesinde öğrenciyken okulu bırakmasının ardından hayatını tümüyle değiştiren Cassie, esasında okulda şahit olduğu bir olay üzerine intikam planını kuruyor. Bu olay onu derinden etkilediğinden Cassie’nin ne kadar duyarlı ve empati yapabilen nitelikte bir karaktere sahip olduğunu görüyoruz.

Olaydan o kadar etkileniyor ki, kariyerinden bile vazgeçip adaleti kendi yollarıyla sağlama peşine düşüyor. Soğuk bir yapıya sahipmiş gibi gözükmesine rağmen, oldukça hassas fakat aynı zamanda güçlü olduğunu görüyoruz. Amacı doğrultusunda çıktığı yolda adaleti sağlamak için fedakarlıklar yapıyor ve amacından hiç sapmıyor. Film, bu anlamda “güçlü kadın karakter” imajını çizerken, Cassie’nin hayatına bir erkeğin dahil olmasıyla ve olayların sonuçlanma şekliyle bu algıyı bozduğunu düşünüyorum. Filmi izleyenlerin görüşlerini öğrenmek istiyor ve filmi nasıl bulduğunuzu yorumlara yazmanızı merakla bekliyorum!

Kapak Fotoğrafı: themarysue.com

İlginizi Çekebilir: Emre Eminoğlu’dan Altın Küre Adayları