Sinemanın büyülü illüzyonu içerisinde; doğanın sınırlarını aşabiliyor, hayatın gerçekliğini eğip bükebiliyor olsak da modern çağda birçoğumuzun kurtulamadığı tek bir problem var: o da narsist patronlar! Bir de bu narsist patronunuzun hipnoz yeteneğine sahip, insanlığın en büyük düşmanı Drakula olduğunu var sayın. İşte, tam da bu sebepten dolayı 93 yılın ardından yönetmen Chris McKay, Drakula’nın peşine bu sefer sadık hizmetkârı Renfield’ın başkaldırısı üzerinden düşüyor. Sonuçta, şeytan bile küçük bir yardım almadan sonsuza dek yaşayamaz… Değil mi?

Amerika’da vampir hikâyelerini dinlemeye alışık olduğumuz New Orleans şehrinde geçen film, yüzyıllardır Drakula’nın sadık bir hizmetkârı olan Renfield’ın patronu ile kurduğu ilişkinin çarpıklığını fark etmesinin ardından, onun gölgesinden kurtulmak amacıyla bir grup terapisine katılması ile başlıyor. UIP Türkiye dağıtımıyla 14 Nisan’dan itibaren tüm Türkiye’de gösterime girecek olan Renfield; The Walking Dead ve Invincible’ın yaratıcısı Robert Kirkman ve The Tomorrow War, The LEGO Batman filmlerinin yönetmeni Chris McKay’in çocukken evrenlerinde kayboldukları canavar romanlarından ilhamını alıyor. Edebiyat tarihi boyunca bir burjuvazi eleştirisi şeklinde yorumlanan Drakula; karşımıza her zamanki gibi tozun sise dönüştüğü eski ve görkemli salonunda korkutucu gölgesi ile çıkıyor olsa da bu sefer kendisine modern Amerika’da çalışanını sömüren narsist bir patron olarak tanık oluyoruz.

Sinema tarihi boyunca usta oyuncular tarafından beyaz perdeye aktarılan Drakula karakterine uzun zamandır bu karakteri canlandırmayı hayal ettiğini söyleyen Oscar ödüllü Nicolas Cage hayat veriyor. Drakula karakteri için yarattığı puslu ve aksanlı sesinin ilhamını babasından aldığını söyleyen oyuncu; filmin komedi ve korku türleri arasında gezinen yapısına uygun olması için performansında pop-art akımından yararlandığını paylaşıyor. Özellikle Dwight Frye’ın ürpertici kahkası ile sinema tarihine geçmiş Renfield karakterini ise Warm Bodies filminin sevgili zombisi Nicholas Hoult canlandırıyor. Renfield filmi ile on beş yıl sonra bir kez daha bir araya gelen Cage-Hoult ikilisine eşlik edenler arasında; Awkwafina, Ben Schwartz ve Adrian Martinez gibi Hollywood’un dikkat çeken isimleri yer alıyor.

Film eleştirmenlerinin övgülerini toplamaya başlayan bu modern canavar masalında; Renfield’ın Drakula’ya olan bağlılığından kurtulup kurtulamayacağını izlerken sinemanın en uç türleri arasında cesur bir gezintiye çıkıyoruz. Ghosted ve son dönemlerde heyecanla takip ettiğimiz Rick and Morty’nin senaristi Ryan Ridley, Renfield’ın özgürlük mücadelesini romantik temeller ile güçlendirirken Chris McKay ise galonlarca kan akıtmaktan ve insan bedenini gerçek dışı parçalamaktan çekinmediği aksiyon ve korku sahnelerinde Lizzo’dan My Chemical Romance’a kadar geniş bir yelpazenin dikkat çeken temsilcilerinin şarkılarını kullanması ile filme bambaşka bir komedi katmanı ekliyor.

Chris McKay’in modern Amerika’nın yarattığı şiddet mi yoksa edebiyat tarihinin en korkutucu canavarlarından Drakula’nın mı daha tehlikeli olduğunu araştırdığı kara komedi Renfield filmi için biz geri sayıma başladık bile!