Rust, Neusiedl Gölü’nün batısında; Budapeşte sınırının yakınında, yaklaşık 1900 kişilik nüfusuyla Avusturya’nın en küçük şehri konumunda. Bu minicik şehirde üretilen şaraplar tarihte epeyce gerilere kadar gidiyor. Şehre ilk adımınızı attığınızda, birbiri ardına sıralanan şarap mahzenlerini sağınıza ve solunuza alarak göle doğru keyifli bir yürüyüş yapıyor; şehrin cana yakın ve büyüleyici atmosferinin tadını çıkarıyorsunuz.

Rust’ta Şarap Deneyimi

Rust, Burgenland eyaletinde bulunan şarap üretimi açısından Avusturya’nın en özel şehirlerinden bir tanesi. Alabildiğine geniş bağ alanları ve bünyesinde barındırdığı farklı üzüm çeşitleriyle (Weissburgunder, Chardonnay, Muskateller, Furmint, Blaufränkisch) zengin bir geçmişe sahip.  

Rust’un özgür ruhunu yansıttığı, en ünlü ve imzalı beyaz tatlı şarabı: “The Ruster Ausbruch”.  Şehrin en özel şaraplarından bir tanesi olarak yıllardır geleneksel olarak üretiliyor ve DAC (Districtus Austriae Controllatus) regülasyonları altında da hala korumasını sürdürüyor.

Şarap mahzenlerinin girişi aynı zamanda restoran olarak da kullanılıyor. Her biri o kadar keyifli bir atmosfere sahip ki; anlatılmaz yaşanılır denilecek cinsten. İçeriye adımınızı attığınızda her biri; tarihi atmosferi koklayabildiğiniz saklı bahçelerle karşılaşıyorsunuz. Farklı notalarda şarapları, atıştırmalıkları ve yemekleri deneyimlemek mümkün. Şunu söyleyebilirim ki; bu zamana kadar tattığım; en keyifli atmosfer, en lezzetli şarap ve atıştırmalıklar olmaya aday bir yer Rust. Üzerinden tam 1,5 sene geçti; o lezzetlerin tadı hala damağımda diyebilirim.

Neusiedl, Avusturya-Macaristan arasında %76’sı Macaristan’a; %24’ü ise Avusturya’ya ait bir göl. Gelin biz Avusturya sınırında kalan kısmının tadını çıkaralım. Huzurunuza huzur katmak için yapacağınız bir diğer şey; Neusiedl Gölü’nde katılacağınız bot turuyla güneşi batırmak oluyor. Teknelerin arasından geçerek yolculuğunuza başlıyorsunuz. Sazlıkların arasından ilerlerken o sonsuz mavinin yeşille nasıl da güzel buluştuğunu hayranlıkla izliyorsunuz. Elinizde bir kadeh Burgenland şarabı ile; harika bir gün batımı izlemenin keyfine varıyor; ister sessizliğin tadını çıkarıyor, ister arkadaşlarınızla gülüp eğlenerek o anın tadına sonuna kadar varıyorsunuz.

Mart-Ağustos aylarında şehirde bulunuyorsanız ve yeteri kadar şanslıysanız göç dönemleri sırasında leylekleri havada bile görebiliyorsunuz. Göremezseniz üzülmüyor; bu linki takip ederek leyleklerin anlık olarak her hareketini izleme imkanına erişiyorsunuz.

Rust’un tarihi sokaklarında dolaşmak da bir o kadar huzur verici ve keyifli. Şehir ufacık olduğu için çok kısa sürede şehir merkezi ve etrafını defalarca yürüyebilirsiniz. Kendinizi kısıtlamadan rahatça etrafa açılın ki; bütün sokaklardaki spontane anların keyfine doyasıya varın. Göreceksiniz ki; her bir sokağa girip çıkarken farklı şeyler hissedecek, farklı şeyler keşfedeceksiniz ve o anların keyfini ruhunuzun en derinliklerinde hissedeceksiniz. Biraz yorulunca da kısa bir mola için; rasgele bulduğunuz saklı, minik, butik bir kafeye oturup kahvenizi yudumlayacaksınız. İşte tam da bu sırada, Rust’un o özgür ruhunu bütün bedeninizde tekrar tadımsayacak, değişik düşüncelere dalıp dalıp gideceksiniz… Minicik ama sanki hiç solmayacak bir gül gibi; büyüleyici bir şehir Rust.

Ben bir konferans vesilesiyle bu şehirde bulundum. Eğer konferansım olmasaydı bu gizli şehirden muhtemelen hiç haberim olmayacaktı. Orada bulunduğum her gün ve akşam o kadar eğlenceli ve dolu dolu vakit geçirdim ki; her bir anı hala aklımda diyebilirim. Ne zaman biraz huzuru arasam gözümü kapatıp tekrar tekrar Rust’a giderim. Kalabalıktan, günlük hayatın telaşından bir nebze olsun uzaklaşmak istiyor; biraz sessizlik ve huzur arıyorsanız Rust’a yapacağınız iki-üç günlük seyahat size çoook iyi gelecek. Tekrar hareketlenmek isterseniz, 45 dakika içerisinde kendinizi Viyana’daki dinamizmin içine de atabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Selin Kaya

İlginizi çekebilir: Boylebianekdod’dan Hallstatt Rehberi