Her Şekil Bir Katman, Bir Hikaye: Sabahat Çıkıntaş ve Atölyesi
Blog yazma serüvenim henüz 1. yılını tamamlamamışken Facebook’tan bir arkadaş isteği geldi ve isteği yollayan bir sanatçıydı. Tereddütsüz bir şekilde kabul ettiğim günden bugüne kendisi ile atölyesinde tanışma şansım oldu. Atölyesi İstiklal Caddesi’nde Büyükparmakkapı Sokak’ta. Konuştukça Gümüşsuyu, Cihangir, Tarlabaşı, Taksim dörtgeninden hiç kopamadığını algılamam çok zaman almıyor. Hayatı seven, enerjik bir insan. Enerjiye fazlası ile inanıyor ve dönem dönem renklere olan tutkusunun enerjisi ile ortaya çıktığından bahsediyor.
Sabahat Çıkıntaş 1955 Soma doğumlu, bir şeyler çizmeden geçiremediği gençlik dönemleri, bir fotoğraf sanatçısı ile olan evliliği, grafik tasarım ve reklam ajansındaki çalışma hayatı ve aynı apartmanda yaşadığı ilham ve eğitim kaynağı Yusuf Taktak ile olan kesişimleri onu bugün Sabahat Çıkıntaş olarak tanımamızı sağlıyor.
Atölye ziyaretinin çok faydalı bir deneyim olduğunu belirtmeliyim, eğer ki sanatçı paylaşımı seven biri ise. Sabahat Çıkıntaş’ın benimle paylaştığı ilk dönem çizimlerinden günümüze yolculuğunda, geometriden, plastik bazlı materyallerden, grafik tasarımından ne kadar kopamadığını ve kopmamasına rağmen ne kadar farklılaştığına şahit oluyorsunuz. Atölye turunda kısacık zamanda hangi çalışmasının hangi yıllara denk geldiğini neredeyse hissederek öğrendim. Geometri tutkusu giderek arttığı, kolajlarındaki şekillerin daha bilinen geometrik formlara dönüştüğü oldukça gözlemlenebilir durumda.
Sabahat’ın soyut resimlerindeki geometrik şekiller o kadar derinlikli ve kendi başlarına duruyorlar ki bir bütünü görmekten ziyade detaylarda farklı farklı katmanlar ve olayları gördüğünüzü hissediyorsunuz.
Akademik eğitimi olmadan girdiği sanat serüveninde tüm yaşadıklarından yola çıkarak zamanımız gençliğinin çok aceleci olduğunu ve zaman denilen şeyi çok iyi kullanmaları gerektiğini belirtiyor. Kolaj ağırlıklı serüveninden şu an ki çalışmalarına geldiği noktada “kendimde çok kırılmalar oldu” diyor ve belki bu kadar tanımlı geometrilere olan sevgisi zamanla kendini keşfi olabilir mi?
Çoğu zaman resimlerinin konusu; resimlerinin ortaya çıkış noktası. Çalışmaları sırasında geometrik şekilleri düzgün bir şekilde çıkmasını sağlayan bantlardan oluşan tomar tomar topları, ya da direkt bantlar üstlerindeki boyalara müdahale etmeden yeni bir boyut kazandırıyor. Bu çalışmalarında bant denilen yardımcı elemanın iki şeyi yapıştırma işlevinden çok ayırma yönü ile kontrast bir anlatım çıkarıyor gibi. Dönem dönem sadece kırmızı çalışmasına rağmen, enerji olarak bu döneminde mavi,mor ağırlıklı çalışıyor. Kendisinin sürekli karelerle çalışıp bir gün tıkanacağını söyleyen kişilere ise mutlaka yeni bir hikaye bulabileceğinden bahsediyor.
Çalışmalarının uğradığı evrim ileriki zamanda Sabahat’ın dokunuşlarının bana gitgide daha boyutlu eserlere dönüşeceği sinyallerini verdi. Günümüz sanat dünyasının çok rekabet dolu olmasına, devlet desteği olmamasına karşı şikayetlerine rağmen “Bir daha dünyaya gelsem yine sanatçı olurum, yine atölyem olur” diyor.
Çalışmalarında bol bol bantlar, pleksiglas malzeme ve dergilerden kestiği saf renkli kağıtları kullanıyor.
Bugüne kadar 20 kişisel sergisi olan ve onlarca karma sergide yer alan Çıkıntaş, son sergisi Arka Oda’da çalışmalarının artıklarından bir kostüm tasarlayarak açılışta yer aldı. 17 Aralık’ta Mine Sanat Galerisinde bizlerle buluşacak yeni sergisi için de bir kostüm tasarlamış. Ben şanslı biri olarak gördüm ama siz merak ediyorsanız 17 Aralıkta’ki “De-Şif-Re” sergisini kaçırmayın derim.
İlk yorumu siz yazın!