Sade: Soul Müziğin Zarif Ve İkonik Grubu
Güzel bir kitap okurken, gün batımına karşı araba yolculuğu yaparken, kahve içerken, sahilde bisiklet sürerken, sakin bir akşam yemeğinde; kısaca kendimi huzurlu hissettiğim veya huzurlu hissetmek istediğim her anıma eşlik eden bir isim Sade. Bu zarif, sakin, insanın içini açan ve dinlendiren müzik grubundan biraz bahsetmek istiyorum.
Sade; 1982 yılında Helen Folasade Adu (vokal), Stuart Matthewman (saksofon ve gitar), Paul Spencer Denman (bas gitar), Paul Anthony Cook (bateri) ve Andrew Hale (klavye) tarafından kurulan Grammy Ödüllü İngiliz müzik grubu. Helen Folasade Adu, (yani bilinen sahne adıyla Sade Adu) grubun tek kadın ana vokalisti ve albüm kapaklarında görmeye alışık olduğumuz öne çıkan yüzü. Hatta öyle ki hem grubun adının Sade oluşu hem de Helen Folasade Adu’nun sahne adı olarak Sade Adu ismini kullanması sebebiyle birçok insan Sade’nin bir grup olduğunu dahi bilmiyor.
Son derece özel bir insan olduğunu düşündüğüm Sade Adu’dan da biraz söz etmek istiyorum. Sade, 16 Ocak 1959 tarihinde Nijerya’da, İngiliz bir anne ve Nijeryalı bir babanın kızı olarak dünyaya geliyor. Çok küçük yaşlardayken annesi ve babasının ayrılması sebebiyle İngiltere’ye yerleşiyorlar ve hayatının geri kalanına orada devam ediyor. Küçükken soul müziği çok seven ve Curtis Mayfield, Donny Hathaway, Bill Withers gibi isimleri dinleyen Sade için müziğin, hayatının bu dönemlerinde öncelikleri arasında birinci sırada olmadığını biliyoruz. Sade, Londra’daki St. Martin’s School Of Art isimli okulda moda okumaya başlıyor (muhteşem sahne kıyafetlerinde aldığı moda eğitiminin etkisi olduğunu düşünüyorum). Fakat bu süreçte yaşanan gelişmelerle şarkı yazmaya, şarkı söylemeye ve sahne almaya da başlıyor. İlk başlarda sahnede olmak ve şarkı söylemek onu korkutuyor ve yalnızca şarkı yazmak istiyor olsa bile daha sonra bu durumun üstesinden geliyor ve böylelikle hepimizin hayranlıkla izlediği sahne şovları, bayılarak dinlediği şarkılar ortaya çıkıyor.
Sade Adu; fazla göz önünde bulunmayışı, kariyerinin başından beri koruduğu çizgisi, duruşu, sanatını yaparken maddi kaygıları bir kenara bırakması, yalnızca yapmış olmak için albüm yapmayışıyla bizi bir kere daha kendine hayran bırakıyor. Çok uzun bir müzikal kariyere sahip olmasına rağmen çok az albümleri var ve kendisi bu durumu şu sözlerle açıklıyor: “I only make records when I feel I have something to say. I’m not interested in releasing music just for the sake of selling something. Sade is not a brand.” (“Sadece söyleyecek bir şeyim olduğunu hissettiğimde kayıt yapıyorum. Yalnızca bir şeyler satmak uğruna müzik yayınlamakla ilgilenmiyorum. Sade bir marka değil”)
Sade’nin son derece buğulu ve kendine has bir sesi var. Öyle ki bilmediğiniz bir şarkısının çalmaya başladığını duyduğunuzda “evet bu Sade” dersiniz. Yazımı bitirirken; sahnedeki dansları, duruşu, kıyafetleriyle izlediğim canlı performanslarından beni kendine hayran bırakan birkaç tanesini size de önermek istiyorum.
Eğer daha önce dinlemediyseniz insanın içini açan, ruhuna dokunan, en sevdiğim ve çok zarif olduğunu düşündüğüm, milyonlarca kere dinlesem bile sıkılmazmışım gibi hissettiğim Smooth Operator, The Sweetest Taboo, Your Love Is King ve No Ordinary Love isimli şarkılarını da mutlaka dinlemenizi öneririm. Şimdiden keyifli dinlemeler!
Kapak Fotoğrafı: clarisse-jn.com
İlginizi çekebilir: Hatun Altunöz’den Enigma
Smooth operator 80’ler listelerimin ayrılmaz parçalarından biridir. No ordinary world de ayrıca dikkat çekici bir şarkı.
Kesinlikle katılıyorum size, o dönemin ikonik parçalarından.