Sahneden Naklen: Moda Sahnesi’nin Canlı Oyun Gösterimleri
Sahneden Naklen’i duydunuz mu? Moda Sahne’nin yeni çevrim içi programı. Aralık’ta 3 ayrı oyunu gösterime açan ve 12 Aralık’ta “Bütün Çılgınlar Sever Beni” oyununu, 26 Aralık’ta ise “Yeni Bir Şarkı” oyununu izlediğim program, kültür sanattan uzak kaldığımız pandemi günlerinde bana ilaç gibi geldi. Gelin, detaylara bakalım.
Moda Sahnesi’nin, salgın tedbirleri uyarınca belirlenen saat kısıtlamaları nedeniyle, yüz yüze tiyatro faliyetlerini bir süre sürdüremeyeceğini duyurduktan sonra ortaya çıkan, tiyatroseverleri tiyatrodan uzak bırakmamak için düzenlenmiş yaratıcı bir program Sahneden Naklen. Programdaki oyunlar, canlı yayında ve online olarak gösteriliyor. Yayının kalitesi internet bağlantı hızınıza göre otomatik olarak ayarlanıyor, eğer dilerseniz player üzerinden yayın kalitesini değiştirebiliyorsunuz. Görüntü ise gayet kaliteli ve net, bir de güzel ses sisteminiz varsa, tiyatro salonunda, izleyici koltuklarından birinde olma hissine epey yaklaşıyorsunuz.
Tabii günün sonunda her şey biraz eksik, biraz yarım kalıyor… Kaçınılmaz. Sahnede hareket devam ederken, onca farklı insanla bir arada odağını aynı yere yönelttiğini bilmenin hissi hep çok başka. Oyunun sonundaki selamı o coşkulu kalabalıkla birlikte alkışlayamamak… Üzücü. Yine de, çok umut verici bir program Sahnede Naklen. İçinde bulunduğumuz kısıtlı ve sınırlı durumu fırsata çevirmenin bir örneği; uzaktan da olsa bizleri sanatın gücüyle birbirimize bağlamak için ortaya konan büyük bir çaba. Emeği geçen herkesin eline sağlık.
Biraz da Sahnede Naklen sayesinde izlediğim o müthiş eğlenceli, bir yandan da epey düşündürücü oyundan söz etmek istiyorum. Bütün Çılgınlar Sever Beni, Bulgar yazar Stefan Tsanev’in en ünlü oyunları arasında gösteriliyor. Ayrıca Bulgar Yazarlar Birliği ve Bulgar Oyuncular Birliği tarafından ödüllendirilen Bütün Çılgınlar Sever Beni, Avrupa dillerinin neredeyse hepsine çevrilerek dünyanın birçok ülkesinde sahnelenen oyunları arasından en çok ön plana çıkanlardan biri. Oyunun çevirisi Hüseyin Mevsim’e ait, yönetmen koltuğunda ise Kemal Aydoğan oturuyor. Sahne ve afiş tasarımında Bengi Günay’ı, ışık tasarımında İrfan Varlı’yı, yönetmen asistanlığında ise Yağmur Mısırlıoğlu’nu görüyoruz. Ekip çok başarılı, hele oyuncular…
Bugüne kadar hep dramatik rollerde görmeye alışkın olduğum Mert Fırat, bu oyunda can verdiği bir hayli umursamaz, şımarık ve paranoyak bir adam olan Yosif karakteriyle çok şaşırtıyor beni. Çok güldürüyor, çok eğlendiriyor. Karakterin öyle içinde ki… Siz de kimi zaman onunla birlikte her şeyi boşveriyor, gülüp geçmeye yelteniyorsunuz; kimi zaman ise en ufak durumdan nem kapıyor, endişelerinizin peşinden sürüklenip gidiyorsunuz.Yosif’in en yakın arkadaşı Angel’ı Çağlar Yalçınkaya, eşi Maria’yı ise Öznür Serçeler oynuyor. Her oyuncunun performansı başlı başına şapka çıkarmalık, hele bu üçlünün bir araya geldiği sahnelerin tadından yenmiyor. Öznür Serçeler’in yan flüt çalma yeteneğine ve oyunun müziklerini oluşturmanın çıkış noktası olarak kurgulanmış olmasına hayran kaldığımı ayrıca eklemeliyim. Müziklerin doğal olarak gelişiyor oluşu, bir izleyici olarak bana çok samimi geldi…
Oyun, kontrolden çıkan bir kıskançlık üzerine kurulu. Her şey Yosif’in, eşinin sadakatini ölçmek için en yakın arkadaşı Angel’ı kullanarak görünürde eşine, aslında kendisine büyük bir tuzak kurmasıyla başlıyor. Derken işler karmaşıklaşıyor, olaylar içinden çıkılmaz bir hal alıyor… Oyun devam ederken, kadın-erkek ilişkileri, sadakat, ihanet gibi kavramlar üzerine epey düşünür halde buluyoruz kendimizi. Bir yandan da çokça gülüyor, eğleniyoruz.
Oyunun beni en çok etkileyen sahnesinden bahsetmezsem olmaz: Angel’a neden ev değil de açık alanlarda çeşme yaptığını sordukları sahne. Angel cevap verir: “Ev yaparak insanları duvarlara ve tavana hapsetmek istemiyorum.” Ona göre evler hapishaneden farksızdır çünkü. Tek farkı, hapishaneye zorla girilmesi ve kapının insanın üstüne kapanmasıdır; eve ise isteyerek girilir ve insan kapıyı üstüne kendi kapatır. Şöyle der Angel: “Tavanda idam edilmiş bir lâmbanın dışında bakılacak başka bir şey olmadığından, yavaş yavaş yükseklere bakma alışkanlığını yitiririz. Tavanın üstünde, gökyüzünün, yıldızlar ve evrenin bulunduğunu unuturuz. Daha büyük olduğumuzu düşünmek için, kendi dünyamızı gitgide küçültür, duvar ve tavanla kuşatırız. Bundan dolayı ev yapmak istemiyorum. Çeşmeler ise gökyüzü altında.”
İzlediğim diğer oyun, Marguerite Duras’ın kaleme aldığı Yeni Bir Şarkı. Uzun bir evlilikten sonra sonra ayrılan bir çiftin 4 yıl sonra buluşmasını konu alıyor. Çift, birlikte yaşadıklarını gözden geçirirken, “kadın özgürleşme hareketinin” Melis Birkan’ın başarılı performansıyla katlanan güçlü izlerini her dakikada hissediyorsunuz. Kendisine Caner Cindoruk eşlik ediyor, ikilinin uyumları muazzam. Oyunun çevirmeni Murat Ersen’i, yönetmeni Kemal Aydoğan’ı; sahne tasarımında Bengi Günay’ı, ışık tasarımında İrfan Varlı’yı, kostüm tasarımında Gamze Saraçoğlu’nu, afiş ve video tasarımında ise Burak Günay ile Cansu Köksal’ı tebrik etmeliyim. İnsanın içine dokunan, derinlere daldıran, etkileyici bir iş…
Sahneden Naklen programıyla tanıştığım için çok mutluyum, henüz keşfetmemiş olan herkese bir an önce göz atmalarını öneriyorum. Ocak programı için ise sabırsızlanıyorum! Programı @modasahnesi hesabı üzerinden takip edebilirsiniz.
Kapak fotoğrafı: Moda Sahnesi
İlginizi çekebilir: Eda Geven’den Yeni Metin Festivali 9
İremcim, tiyatrolar.com.tr'ye de bakıp oradan tiyatrolar.tv'ye bağlandıktan sonra yayındaki oyunları izlemeni, yakında yayında olacak oyunları da beklemeni öneririm. Mutlaka ve Mutlaka He-Go ve Trom ve sonra Zabel diyorum. Diğer yakında yayınlanacak oyunları da en az 2 defa seyredeceğinden eminim. Moda Sahnesi'nin oyunlarını düşününce asıl bunlar sana ilaç gibi gelecek. İyi seyirler şimdiden 🙂