Saim Güveloğlu ile: İspat Oyunu Üzerine
2019 yılının eylül ayında Galata’da Serdar-ı Ekrem sokakta bir apartman dairesinde Tülin Özen, Tansu Biçer ve Saim Güveloğlu tarafından kurulan Bahçe Galata, her geçen sezon oyun repertuvarına yenilerini eklemeyi sürdürüyor. Ekibin bu kapsamda “Nora 2”, “Bizi Öldürmek İsteyen Muhteşem Hayat” ve “Terörizm”den sonra sahneye koyduğu dördüncü oyun, yeni tiyatro sezonunda seyirciyle buluşan “İspat” oldu. David Auburn tarafından 2001 yılında yazılan oyun, ünlü bir matematikçi olan Robert’ın ölümünden sonra iki kızı ve eski öğrencisi arasında yaşananları sahneye taşıyor. Ben de bu kapsamda bir süre önce izlediğim; oyuncu kadrosunda Derya Özsoy, Sarp Doğa Çelik ve Güneş Hanağası’nın yer aldığı oyun üzerine rejisi Saim Güveloğlu ile bir röportaj gerçekleştirdim. Keyifli okumalar dilerim.
Sevgili Tülin Özen ve Tansu Biçer ile kurduğunuz Bahçe Galata, beş yılı geride bıraktı. Oyunu konuşmaya başlamadan önce dilerseniz Bahçe Galata’nın bu sürecine dair bir değerlendirmeyle başlayalım röportajımıza. Nitekim kurulduktan hemen sonra pandeminin olduğu bir süreci de yaşadınız. Bu durum sizi ne kadar etkiledi?
Herkesi olduğu gibi bizi de hem ekonomik anlamda hem de psikolojik olarak çok olumsuz yönde etkiledi. Bahçe’yi yaptığımız başka işlerle ayakta tuttuğumuz için devam ettirebiliyoruz diyebilirim. Bu yüzden bu röportajı okuyan seyircileri bize olmasa da diğer bağımsız tiyatrolara sahip çıkmaya ve destek olmaya davet edebilirim.
Bahçe Galata’nın “Nora 2”, “Bizi Öldürmek İsteyen Muhteşem Hayat” ve “Terörizm”den sonra sahneye koyduğu dördüncü oyun David Auburn tarafından 2001 yılında yazılan “İspat” oldu. Topluluk olarak özellikle İspat’ı seçmenizde hangi faktörler etkili oldu?
Seyirciye cevaplar sunan ya da söz söyleyen değil de sorular soran oyunlar yapmaya çalışıyoruz. Bir diğer kıstasımız da oyunu yapan kişileri yani bizi doğrudan etkileyen, bizim dertlerimizi içeren oyunlar olması. İspat bu iki kriteri de yerine getiriyordu. Özellikle Nora 2’de sorulan soruların bir devamı gibi de gördüm.
Auburn imzalı oyun, 2005 yılında John Madden yönetmenliğinde beyaz perdeye uyarlanmıştı. Oyuncu kadrosunda Gwyneth Paltrow, Anthony Hopkins, Jake Gyllenhaal ve Hope Davis’in yer aldığı filmi oyunu sahneye taşımadan önce izleme fırsatınız oldu mu?
Filmi izledim ancak Auburn gibi ben de beğenmedim.
Ünlü bir matematikçi olan Robert’ın ölümüyle başlayan İspat bizi üç karakterle tanıştırıyor. Kızları Catherine ve Claire ile eski öğrencisi Hal. Ölümün ardından bir araya gelen ve yüzleşen bu karakterler oyunu izlerken zihnimde “Ünlü bir matematikçinin ölümü, ardında kaç bilinmeyenli denklemler bırakır?” sorusunu oluşturdu. Sizin için ölüm olgusu neyi ifade ediyor? Ölümün beraberinde getirdikleri yaşamımıza ne derece etki eder? Oyunu sahneye taşımadan önce ve taşıdıktan sonra bakış açınızda nasıl bir değişim oldu?
Ölüm benim yaşantımın çok merkezinde. Genç yaştayken yaşantımda büyük yer kaplayan kişilerin kaybını yaşadım. Ölümün arkasında bıraktığı boşluk doldurmaya çalıştıkça daha da genişleyen bir hâl alıyor. Bu boşluğu doldurma çabası kişinin içindeki boşluğu daha da büyütebiliyor. Bu meseleyle uğraşmak, bu meseleyi merkeze alan bir oyun yapmak iyileştirici diyebilirim. O boşlukla biraz da olsa barışmanızı sağlayabiliyor, sağaltıcı olabiliyor.
Ünlü matematik teoremleri, binlerce öğrenci, yaşanan bir ev ve çalışma odasında el yazısıyla doldurulan yüzlerce defterin varlığı etrafında bir kader birliğinde buluşan oyundaki üç karakter, birbirleriyle ördükleri çapraz ilişki ile metnin tezatlıklarını oldukça muntazam bir bağlamda sunuyor. Bu noktada farklı sahnelerde veya aynı parantez içinde karşı karşıya kalan fikirler kimi zaman çatışırken kimi zaman da bir kaybın yaşattığı duygular etrafında birbirine görünmez formüllerle bağlanıyor. Metnin bu girift yapısını sahneye taşıma noktasında hangi reji dokunuşlarında bulundunuz?
En büyük çabam üç karaktere de eşit mesafede kalmaktı. Claire ve Hal de Catherine kadar anlaşılsın istedim. Seyirci üçüne de hak versin, farklı bakış açıları arasında gidip gelsin diye uğraştım. En büyük değişikliği ise finalde yaptık. Metnin orijinalinde Catherine ve Hal beraber ispat üzerine çalışmaya başlıyorlar. Bir tür uzlaşma, yeni bir ilişki ihtimaliyle bitiyor oyun. Bu finali ben doğru bulmadım. Catherine’i bir başına bırakmak istedim.
İspat’ta kız çocuklarıyla babaları arasındaki özel bağı Catherine üzerinden net biçimde izleme fırsatı buluyoruz. Robert karakterini her ne kadar görmesek de Tansu Biçer’in sesini duyduğumuz anlarda baba-kız ilişkisine dair o samimiyeti yakalıyoruz. Babasının geçmişi ile kendi geleceğinin bilinmezliği ve flu görünümü arasında sıkışıp kalan Catherine’in yaşadığı duygusal çalkantı ile matematiğin formüller ve teoremlerinden oluşan o katı görünen dünyası metnin itici gücüne nasıl etki ediyor?
Catherine en temelde de bu çelişkiyi yaşıyor. İspatı kendisinin yaptığını söylediği anda ablası ve Hal’ün hemen ona inanacaklarını düşünüyor. Çünkü 2+2=4 diye düşünüyor. Ancak hayat ve ilişkiler matematik kadar öngörülebilir ilerlemiyor. Bu anlamda yazarın bir matematikçiler dünyası kurmasını çok doğru bir tercih olarak görüyorum.
Oyunun konusunu okuyan bir seyirci için metinde matematiğin varlığı biraz olsun göz korkutsa bunun ağırlığını anlatımda kolay kolay hissetmiyoruz. Öyle ki matematiğe ilgi duysun veya duymasın her seyirciyi içine kolaylıkla alan bir ritme sahip İspat. Sahneye taşıma sürecinde gerek sizi gerekse oyuncuları zorlayan noktaları oldu mu metnin? Matematik ve yaşamdaki duygular arasındaki o hassas dengeyi nasıl kurdunuz?
Biraz önce bahsettiğim üzere bu dengenin olmayışı işimize bile yaradı. Kendi adıma sayısal bir geçmişten geldiğim için (bilgisayar mühendisliği) yabancılık hissetmedim.
Oyunu izlerken dahi babasının gölgesinde kalan bir karakter de izliyoruz Catherine aracılığıyla. Nitekim bunun en net örneğini Robert’ın çekmecesinde bulunan ve Catherine’in kendi yazdığını iddia ettiği defterle çok daha net görüyoruz çünkü buna ne Claire ne de Hal inanıyor. Bunun Catherine üzerinde ağır depresyona ve çöküşe yol açan bir tetikleyici olduğunu da söylememiz mümkün mü?
Tabii ki. Metnin orta noktasında karşılaşıyoruz bu durumla. Çöküşe yol açan diyebilir miyiz emin değilim. Çöküşten çıkma umudunun elinden alınması demek daha doğru olur. Karşı taraftan göremediği güven Catherine için zaten pamuk ipliğiyle bağlı olduğu yaşamı elinden alıyor ve odasından çıkmaz hale getiriyor.
Oyunun merkezinde kendine yer bulan bilim dünyasında cinsiyetlerin varlığı, emek vermek, miras, yas tutmak, yas sürecinin yaşattığı duygusal karmaşa, benliği içinde oradan oraya savrulmak, birey olmak, bilimdeki etik sınırlar ve sorumluluk gibi daha pek çok kavram, metnin matematikten esintiler taşıyan dünyası içinde tatlı bir izleme deneyimi sunuyor. Konunun mizah ve dram arasında akıllıca salınan ritmi, oyunun anlatımını daha dinamik kılarken Derya Özsoy, Sarp Doğa Çelik ve Güneş Hanağası’nın birbirini bir bütün etrafında buluşturan başarılı performansları da alınan keyfi katlıyor. Her biriyle çalışma süreciniz nasıl ilerledi? Kendilerinin prova döneminde karakterlerine kattıkları yeni dokunuşlar oldu mu? Ve süreç içinde devam ediyor mu?
Derya, Doğa ve Güneş’le uzun zamandır birbirimizi tanıyorduk ve beraber birçok sahne çalışmıştık. Çalışma yöntemimiz oyuncuya alan açan, rolü kendince yorumlamasını isteyen bir yöntem. Bu durum bazen oyuncuyu yalnız hissettirebiliyor; fazla özgürlük korkutucu da olabiliyor. Ancak o sancılı dönemler atlatılırsa rol “bu karakteri sadece bu oyuncu bu şekilde oynarmış” noktasına gelebiliyor. Ben kendi adıma bu şekilde çalışmayı faydalı buluyorum. Oyun oynandıkça sunulan bu alan daha da zenginleşiyor ve yaratıcı hale geliyor.
Oyunla ilgili ayrı bir parantezi de sahne ve dekora açmak istiyorum. Özellikle son dönemde ne bir dekor ne de bir sahne tasarımına ihtiyaç duymadan tamamen seyircisinin hayal etmesini tercih eden ekiplerin aksine sahneyi harika bir şekilde dolduran dekorların varlığı, oyunun verdiği hissiyat ve seyircinin o dünyaya dahil olmasını da kolaylaştırıyor. Bu noktada Hilal Polat’ın yarattığı o dünyanın reji dokunuşlarınıza olan uyumuna da değinelim derim.
Hilal’le bütün oyunlarda beraber çalıştık. Ben İspat için ona bazı görseller gönderdim ve yaratmak istediğim hissiyatı anlattım. Geri kalanını o tek başına yaptı. Bahçe’nin pencerelerini kullanma fikri onun da hoşuna gitti ve sahneyi Nora 2’den farklı bir şekilde kullandık. Hilal’le çalışmak benim için çok konforlu, kafamdakinden birazcık bahsedip kalanını ona bırakabiliyorum.
Özellikle pandeminin ardından kültür sanat dünyası ve özellikle tiyatrolar, ekonomik açıdan zorlu bir süreç geçiriyor. Bu da hiç kuşku yok ki artan giderlerle birlikte bilet fiyatlarına ister istemez yansıyor. Özellikle bu hususta tiyatro toplulukları kadar seyircinin de haklı olduğu noktalar var. Mevcut durumun tiyatro dünyasına yansımasına dair düşünceleriniz neler? Bahçe Galata bu durumdan ne derece etkileniyor? Yetkili mercilere talepleriniz var mı?
Seyirciler de haklı tiyatrocular da. Berbat bir ekonomi yönetiminin sonuçlarını yaşıyoruz ve hep beraber mağdur oluyoruz. Bizim Bahçe’den para kazanma amacımız yok. Oyunda çalışan kişilere para ödemek ve mekanı sürdürmek istiyoruz. Hepsi bu ancak sadece bu bile büyük bir maliyet ve bilet fiyatlarını yükseltmemiz gerekiyor. Bütün tiyatrolar aynı durumda ne yazık ki. Yetkili mercilerin taleplerimize kulak vereceklerini düşünmüyorum.
Röportajımızı İspat oyununu izleyecek tiyatroseverlere mesajınızla bitirelim.
Seyirciler alternatif tiyatro mekanlarına destek olsunlar. Bu mekanların en büyük amacı yaptıkları şeyi devam ettirebilmek ve ülkenin mevcut durumunda bu çok zor. Bilet fiyatlarını fazla bulmalarını anlayabiliyorum ama burada kabahat küçük tiyatroların değil. Ben kendi adıma tiyatrodan bir kazanç beklentisinde değilim. Ancak Bahçe’nin yıllarca açık kalmasını da istiyorum. Bu bizim ülkemizde ancak ve ancak seyirci desteğiyle mümkün.
Kapak Fotoğrafı: Gençer Yurttaş
İlginizi çekebilir: Enes Kudu’dan Nora (Bir Bebek Evi) Oyunu Ekibi ile Röportaj
İlk yorumu siz yazın!