Salzburg ve Hallstatt: Avusturya'yı Gidilecek Yerler Listesine Sokan Coğrafya
Bir yanda Heidi’ nin evi Alplerin, diğer yanda meşhur fıskıyesiyle Cenevre gölünün yanına kurulan ve kozmopolitliğyle dikkat çeken Cenevre, aynı zamanda hem gelenekseli hem de moderni aynı anda yaşatıyor.
İş için gidip gezmeye fırsat bulduğum şehirleri bi’ ayrı seviyorum. 150.000 nüfuslu Salzburg, tam bir küçük Avrupa şehri. İçinden geçen Main nehri, nehir çevresindeki tatlı cafeleri ve Old Town ile birlikte sizi bir anda içine çekiyor.
Havası oldukça nemli, ancak Türkiye’de alışık olduğumuz termometre değerlerinin üzerine çıkmıyor neyseki. Alplere komşu olan bu tatlı şehirde her yer yürüyerek gezilebiliyor, bu da benim en sevdiğim özelliklerden. Dolayısıyla farklı sokaklarda farklı keşifler yapma olasılığımızı arttırmış oluyoruz.
Salzburg’un en büyük özelliği Wolfgang Amadeus Mozart’ın bu şehirde doğmuş ve yaşamış olması. Bu nedenle Old Town’a yaklaştığınızda Mozart’ın doğduğu ev, yaşadığı ev, öldüğü ev gibi sıralı bir biyografik mimari içerisinde kendinizi buluyorsunuz. Tüm bu yapılar şu an müze olduğu için girip dolaşma imkanınız da bulunuyor. Mühendisler bilir, Doppler de yine Mozart’a komşu bir evde doğmuş.
Mirabel Bahçeleri, Salzburg Katedrali ve Domplatz şehrin en dikkat çeken yapıları.
Salzburg’da yeme içme de oldukça çeşitli ve rahatça herkes kendi zevkine göre bir şeyler bulabiliyor. Örneğin Old Town’a yakın bir yerde pizza yemek isterseniz L’osteria sizin için iyi bir seçenek olabilir. Fiyat lezzet performansı açısından da başarılı olduğu için biz çok sevmiştik.
Salzburg’u özel ve güzel yapan şeylerden biri de UNESCO miras listesinde bulunan Hallstatt köyüne sadece bir kaç saat mesafede olması. Biz de otobüs ve tren ikilisini kullanarak yollara düştük ve bu inanılmaz masal köyünü ziyaret etmeyi ihmal etmedik.
Bu arada Salzburg ve çevresi Avusturya’da göller yöresi olarak geçtiğinden yol boyu pek çok gölü görerek yemyeşil manzara içerisinden adeta huzur dolarak yolculuğun tadına vardık.
Aslında oldukça küçük olan köye ulaşım trenden indikten sonra vapur ile gerçekleşiyor. Gezmek için bir günse bize rahat rahat yetti. Uzansanız erişebileceğiniz bulutların hemen altında, dağların arasındaki Hallstatter see manzarasıyla Hallstatt gerçekten de masalsı bir köy.
Aniden bastıran ve durmak bilmeyen yağmur nedeniyle yemek yemek için Hallstatt meydanda bulunan ufak bir dükkan olan Cafe Derbl‘i seçmiş, ancak köyden büyülendiğimiz için yemeklere de fazla objektif bakamadığımı söylemem gerek.
Büyük bir tur içerisinde 2 gün Salzburg ve 1 gün de Hallstatt için zaman ayırmak yeterli olacaktır.
Herkese fotoğraf çekmelere doyamadığı, bol yemeli içmeli seyahatler diliyorum. Yiyin, gezin, sevin ve tabii şükredin! 🙂
İlk yorumu siz yazın!