Yüzleşelim, günlük hayatımızda etkileşimde bulunduğumuz birçok insan problematik. Ya bunu bilmemize rağmen komfor alanımızda kalıp görmezden geliyoruz ya da bu durumun farkında bile değiliz. Belki her sabah kahvemizi aldığımız ve bize çok nazik davranan o barista kişisel hayatında çok kabadır ya da bizden sürekli mahçup bir şekilde limon isteyen komşumuz iş yerinde çalışanlarına terör estiriyordur. Sanırım hepimiz farkında olsak da olmasak da davranışlarını onaylamayacağımız insanların hayatımızda olacağını kabul ediyoruz. Bu durum eserlerini tükettiğimiz sanatçılar için de geçerli. Geçmişlerindeki kabul edilemez eylemleri bilip görmezden gelip hayatımızda tuttuğumuz sanatçıların yanı sıra bu gibi davranışlara sahip olduğundan haberimizin dahi olmadığı çok sayıda sanatçı mevcut.

Miles Davis | Fotoğraf: Rolling Stone

Peki neden günlük hayatımızda minimal bir ölçüde etkileşimde bulunduğumuz insanların karakterini çok da umursamazken favori sanatçımızın kişilikleri bizim için bu kadar önemli? Keza birçoğumuz problematik geçmişe sahip sanatçıların hayranı olmayı reddediyor. Bunun sebebinin sanatın zihin ve ruhun ürünü olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bir sanatçının dünya barışı hakkında bir şarkısını dinledikten hemen sonra ciddi bir şiddet faili olduğunu öğrenmek- kimden bahsettiğimi biliyoruz– doğal olarak sanatçıyı ikiyüzlü bir birey olarak algılamamıza sebep oluyor.

Woody Allen
Woody Allen | Fotoğraf: AP Photo/Luca Bruno

Peki yalnızca bu durum sanatçının bir ikiyüzlü olduğu durumlarda mı bizi rahatsız eder? Bu sorunun cevabı genellikle hayır olacaktır. Zira, bahsettiğim üzere sanat eseri, sanatçının zihninin bir ürünüdür. Onun duygularının, arzularının ve hatta fantezilerinin bir yankısıdır. Nitekim; insanlık olarak sanat eserleri tüketmekten haz almamızın nedeninin dugusal ve tinsel olarak uyarılarak yaşamayı umduğumuz katarsis olduğunu düşünüyorum. Fakat bize bu katarsisi yaşatan veya en azından yaşatmasını umduğumuz eserlerin yozlaşmış ve kötücül bir ruhun ürünü olduğunu öğrenmeyi doğal olarak çoğumuzun midesi kaldırmayacaktır. Fakat burada bir uyuşmazlık gün yüzüne çıkar. Bu denli kötücül insanlar nasıl olur da bizi bu kadar derinden etkileyebilen eserler ortaya koyabilir? Bu sorunun yanıtı da karmaşık değildir. Sanatçılar, her insan gibi, tek bir eylem, görüş veya söylem üzerinden tanımlanamazlar. Bir sanatçının bu gibi bir geçmişe sahip olması sanatında samimi olmadığı anlamına gelmez.

Morissey
Morissey | Fotoğraf: Lyrictum

Bahsedilen şeyler eminim ki akıllara şu soruyu getirmiştir; bir sanatçının bütün kataloğunu mahvetme riski onun geçmişini öğrenmeye değer mi? Bu soruya maalesef ki benim de verecek bir cevabım yok. Fakat sanat ile sanatçıyı ilişkilendirmemeye çalışmak ancak belli bir süre devam edebilir. Zira eserleri aracılığıyla sanatçılar ile derin bir bağ kurarız. Günün sonunda bu kişiler hakkında daha fazlasını öğrenme isteği baskın gelecektir. Keza sanat, sanatçının bir uzantısıdır.

Paul Gauguin
Paul Gauguin | Fotoğraf: 24smi.org

Unutmamak gerekir ki, bütün bu söylenenlere karşın, sanatın değeri sanatçının kişiliğiyle belirlenemez. Ciddi anlamda kötücül bir geçmişe sahip bir sanatçının eserleri, iyilik timsali olanından daha kötü veya değersiz değildir. Hatta kanaatimce bu gibi zihinlerin ürünleri belli anlam ve bağlamlarda daha ilgi çekici olabilir. Ayrıca bu sanatçıların eserlerini tüketmek de kötücül bir eylem olarak algılanmamalıdır. Fakat bu eylemleri görmezden gelmek ve hatta savunmak için aynısı söylenemez. Sadede gelmek gerekirse sanatı sanatçıdan ayıramayız fakat ayırmamıza da gerek yoktur. Keza bahsettiğim üzere bir eserin kalitesi sanatçının kişiliğinden bağımsız olmakla beraber ürünün kendisi sanatçı ve ruhani yapısıyla oldukça bağlantılıdır. Bahsettiğim her şeyin şahsi fikirlerim olduğunu hatırlatır ve herkese keyifli bir hafta dilerim!

Kapak Fotoğrafı: Unsplash/@birminghammuseumstrust

İlginizi çekebilir: Ece Yılmaz’dan 27’ler Kulübü