Saraybosna: Yaşadıkları ile İnsanlığımızı Sorgulatan Şehir
Yaşadığı bütün savaşlara, üzüntü ve acılara rağmen hala birbirlerine sarılarak yaralarını iyileştiren bir ülke Bosna Hersek… Benimle birlikte Saraybosna şehrini gezmeye hazır mısınız? Hadi başlayalım!
15.yy’ın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeyi hakimiyeti altına almasından sonra, Bosnalıların önemli bir yarısı İslamiyet’i kabul etmiş. Birçok akademisyen bu durumun, Osmanlı’nın zorunlu uyguladığı bir politika olması yerine bu sürecin gönüllü ve barışçıl bir şekilde sürdüğünü belirtiyor. Bosna’nın gittiğim her yerinde Osmanlı dönemine ait han, hamam, köprü, çarşı ve camilere rastladım. Sanki Osmanlı İmparatorluğu’na ait bir filmin içindeymişim gibi hissettim…
Saraybosna Gezi Rehberi
Bosna Hersek benim içimde hep bir yara olarak kalacak sanırım. İnsanlığımı sürekli sorguladığım, kendimi onların yerine koyduğum ve bu güzel ülkenin nasıl bu kadar acı yaşadığını gördüğüm bir rota oldu. Osmanlı şehri olarak bilinen Bosna Hersek’in başkenti Saray Bosna’ya gittiğinizde, Bosna Soykırımı’nın (Srebrenitsa) birçok izini şehrin her yerinde göreceksiniz. Yürüdüğünüz, ayaklarınızın değdiği her yerde neredeyse bomba patlamış 1992’li yıllarda. Bomba patlayan yerler, kırmızı renk işaretle belirtilmiş ayaklarınızın altında. Yürüdüğüm yolda bombaların patlamış olduğu ve insanların kitle şeklinde öldürüldüğünü düşündüğümde, oradaki halkla birlikte sanki hepsini yaşamış gibi hissettim. Üzüntülerini, endişelerini, bütün duygularını yaşadım onlarla birlikte…
Saraybosna aynı zamanda Avrupa’nın en ilginç kentlerinden biri çünkü doğu ve batı kültürleriyle sentezlenmiş, kültürel açıdan büyüleyici bir zenginlik kazanmış. Bir yanında Müslüman halkın ibadet ettiği camiler varken, bir yanında kiliseler ve sinagoglar ile her dinden ve kültürden insanın bir arada yaşadığı bir kent. Ayrıca Saraybosna’da savaş kalıntıları, müzeler ve daha birçok değerli yapı bulunuyor.
Sönmeyen Ateş
Saraybosna’da gördüğümüz bu anıt İkinci Dünya Savaşı’nın askeri ve sivil kurbanları için yapılmış. Anıt 6 Nisan 1946’da, Saraybosna’nın Nazi Almanyası ve Hırvatistan Bağımsız Devleti’nin dört yıllık işgalinden kurtuluşunun ilk yıl dönümünde adanmış. Günümüzde de varlığını sürdüren bu anıt, hikayesini dinleyenlerin tüylerini ürpertiyor. Anıt Saraybosna merkezinde yer aldığı için gezip görmek mümkün. Gelen turistlerin anıtın önünde fotoğraf çekilip gitmeleri ne kadar etik bilmiyorum ama elden geldiğince buraya gelen kişilerin, önce hikayesini dinlemelerini tavsiye ediyorum…
Saraybosna, tarihiyle olmasının yanında mimarisiyle de çok dikkatimi çekti. Osmanlı ve Avrupa’nın birleştiği yerdi sanki. Bu karmaşanın vermiş olduğu güzellik çok hoşuma gitti. Yürüdüğünüz sokaktaki binalar tamamen Avrupai yapıda olmasına rağmen hemen karşısında döneme ait cami, çarşılar, hanlar bulabilirsiniz.
Umut Tüneli
Şu an savaş müzesi olarak kullanılan Umut Tüneli, görenleri derinden etkileyecek bir yer. Eğer Bosna’nın yaşadığı zorlu dönemleri tam olarak bilmek istiyorsanız gitmeniz gereken ilk yer diyebilirim. Boşnak Soykırımı olduğu zamanlarda ülkeye giriş çıkış yapan her şey kontrol altındaymış. Diğer ülkelerden gelen yiyecek, içecek ve silah yardımlarının çoğu halkın eline ulaşmıyormuş. Ülkenin dört bir yanı sarılmış yani. Bundan dolayı Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç ve arkadaşlarının kararıyla, Birleşmiş Milletler (BM) kontrolündeki Uluslararası Saraybosna Havalimanı’na ulaşımı sağlayacak bir tünelin yapılması kararı alınmış. Kararın ardından yapılan araştırmaların ışığında Boşnakların elinde bulunan İgman Dağı yakınlarındaki Butmir bölgesinde Kolar ailesine ait evin altından tünel inşa edilmeye başlanmış.
Sırp mevzileri arasında, uluslararası havaalanının altından özgür dünyaya açılan, 800 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğinde ve 160 santimetre yüksekliğindeki tünel, 4 ay 4 gün süren yoğun çalışmalar sonucu 25 yıl önce, 30 Temmuz 1993 tarihinde faaliyete girmiş. Tünel yapımına askerlerin yanı sıra Boşnak halkı da çok yardım etmiş. Sırplar ve Hırvatlar ülkede dört dönerken, evin bahçesinde başlayan bu çalışmayı tüm halk saklayarak ve ilerleterek devam ettirmeye çalışmış. Ne de olsa tek umutları bu tünelmiş artık… Tahta bloklarla ve tomruklarla desteklenen, zeminine de ray döşenen tünelin tamamlanmasıyla Saraybosna’nın dünyayla bağlantısı sağlanmış ve gelen birçok gıda malzemesi bu tünel sayesinde kuşatma altındaki Boşnaklara ulaştırılmış.
Gittiğimizde Umut Tüneli’nin yalnızca bir kısmını ve müze olan tarafını görebildik tabii ki. Ayrıca izlediğimiz slaytta birçok Türk askerin de Boşnak kardeşlerine yardıma geldiğini ve bu uğurda can verdiklerini gördük. Bizimle konuşan savaş gazisi ise, Türkleri çok sevdiklerini ve birçok Türk kardeşleri olduğunu söyledi. Aralarındaki bağ çoğu şeyden değerliydi..
Mostar Köprüsü
Mostar Köprüsü (Boşnakça: Stari Most), Bosna-Hersek’in Mostar şehrinden geçen Neretva Nehri üzerinde bulunan bir köprü. Köprü 1566 yılında Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin tarafından yapılmış. Mostar Köprüsü, birçok hikayeyi ve efsaneyi bünyesinde barındırıyor. Örneğin geleneğe göre, şehrin erkekleri nişanlılarına cesaretlerini ispatlamak için düğün öncesinde köprüden atlarmış… Biz orada bulunurken de bir genç gerçekten Mostar Köprüsü’nün tepesinde atlamaya hazırlanıyordu. Tabii ki bu hareket turist çekmek ve para kazanmak içinmiş 😊
Köprü, Sırp ve Boşnak mahallelerini birbirlerine bağlıyor. Hırvat birliklerinin 8 Kasım 1993’te başlattığı yoğun top atışlarına dayanamayan köprü, bir gün sonra sulara gömülmüş. Fakat 1997’de UNESCO ve Dünya Bankası’nın desteğiyle tekrardan inşa edilmeye başlamış. Mostar Köprüsü, gerçekten dünyanın en güzel resimlerinin çekildiği yer olabilir. Şansımıza gittiğimiz gün hava güneşliydi ve anın tadını çıkartıp, güzel manzarasına karşı kahvelerimizi yudumladık 😊 Özellikle havası, manzarası, kokusu, nehrin içinden akan masmavi suyu, size sanki cennetteymişsiniz gibi bir his bırakıyor. Ayrıca köprünün iki tarafında da alışveriş yapabileceğiniz bir sürü mini dükkan var. Bu dükkanlara mutlaka zaman ayırmanızı tavsiye ediyorum. Bölgeye özgü birçok magnet, süs eşyası, renkli renkli biblolar bulunmakta. Ben özellikle magnet aşığı biri olduğum için birçok magnetimi de buradan ekledim koleksiyonuma. Çok turistik bir yer olduğu için diğer yerlere göre hediyelik eşya fiyatları biraz pahalı. Ama bütçenize uygun harika ürünler bulacağınızdan eminim 😊
Blagaj
Mostar Köprüsü’nden sonraki durağımız nefes kesen, oraya çok yakın yer olan Blagaj’dı. Blagaj, Bosna Hersek’in Mostar havzasının güneydoğu bölgesinde yer alan bir kasaba. Blagaj ismini şehrin ılıman iklime sahip olmasından dolayı, Boşnakça’da ılık anlamına gelen Blaga’dan almış. Ünlü Blagaj Tekkesi ise Buna Nehri’nin kaynağında bulunuyor. Blagaj Tekkesi, Osmanlı mimarisi ve Akdeniz tarzının etkileriyle, 1520’li senelerde inşa edilmiş. Ülkenin her yerinde gördüğümüz gibi Osmanlı esintisi buraya kadar gelmiş. Burası biraz da bizim termal kaplıcalarımıza benziyor. Nehrin yanlarına yürüme yolu yapılmış. Mağara kısmına kadar gidip görebilirsiniz. Burası Bosnalılar tarafından milli anıt kabul ediliyor. Buna Nehri’nin (Vrelo Bune) kaynağı güçlü bir karstik pınardan geliyor. Sarı Saltuk’un Türbesi de burada bulunuyor. Görüntüsüyle, suların şırıltılı sesiyle, kokusuyla gözümüze de gönlümüze de çok iyi gelen bir yerdi.
Enfes Lezzetleri
Gelişmiş bir ülke olduğunu söyleyemem ama tarım ve özellikle hayvancılıkta iyi durumda, iklimi buna çok elverişli. Bu yüzden Bosna’da gönül rahatlığıyla et ve süt ürünlerini kullanabilirsiniz. Bosna’da yediğim kuzu etinin lezzeti hala damağımda. 😊 Ve bir de Boşnak böreği var tabii… Ana vatanında bu lezzeti tattığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Gittiğim lokantada Boşnak böreği ıspanaklı ve kıymalı olmak üzere iki çeşitti. Özelliği ise böreğin üstüne yoğurt konulmasıydı. Yediğim en güzel börekti açıkçası. Denemenizi şiddetle tavsiye ediyorum!
Lezzetlerinden bahsetmişken tadına doyamadığım, özellikle benim gibi tatlı sever bir insansanız size Tufahije’yi öneriyorum. Boşnaklar bu tatlıyı elmayı kaynatarak ve içini oyup ceviz, tahin vs. yakışacak tahıllar koyarak yapıyorlar. Biraz şerbetli bir tatlı diyebilirim. Üstüne de dondurma ikram ediyorlar. Benim çok keyif alarak yediğim bir tatlıydı. Yanına da çay! Imm miss 😊
Yazımın sonuna gelecek olursam, ülke savaştan dolayı birçok konuda hala kendisini sarmaya çalışıyor. Bütün yaşadığı olumsuzluklara rağmen dimdik ayakta duran bu ülke bizi hayal edemeyeceğiniz kadar büyüledi. Şehrin mimarisi, yemekleri, yaşam tarzı ve dinamikliğini sevdiğimiz kadar, insanlarının cömertliğini, samimiyetini, birbirlerine olan inançlarını ve besledikleri sevgiye hayran kalmadan edemedik. Bir gün yolunuz düşerse eğer, benim yerime bu toprakları selamlayın lütfen. 😊
Kapak Fotoğrafı: The New York Times
İlginizi Çekebilir: Işıl Birengel’den Saraybosna ve Mostar
Müthiş bir bilgilendirme yazısı olmuş. Okurken içim sıcacık oldu ❣ Ellerinize sağlık 😇