Schitt's Creek: Bir Ailenin Yeniden Başlama Komedisi
Adı az duyulmuş Kanada asıllı sitcom Schitt’s Creek, beşinci sezonuyla aldığı, En İyi Komedi Dizisi dahil Emmy adaylıklarının ardından adını çok daha geniş kitlelere duyurmayı başardı. Her şeyini kaybeden varlıklı bir ailenin, hiçbir yerin ortasındaki kendi halindeki bir kasabaya kısılmasını konu alan dizi, hem bir “ne oldum değil, ne olacağım demeli” durum komedisi hem de dört yetişkinin duygusal bir büyüme hikâyesi.
Schitt’s Creek‘in yaratıcısı Daniel Levy, bir röportajında fikri bulmadan önceki dönemde çok fazla reality programı izlediğini, televizyonda izlediği bu zengin insanların her şeylerini kaybetleri halinde akıbetlerinin ne olacağını ve kendine Schitt’s Creek‘in çıkış noktası olan şu soruyu sorduğunu söylüyor: Kardashian’lar, paraları olmadan da Kardashian’lar olur muydu? Daniel Levy‘nin, herkesin American Pie‘ın babası olarak tanıdığı öz babası Eugene Levy‘i de yanına alarak yarattığı dizi, Rose Video adlı milyon dolarlık bir video kiralama şirketinin sahibi olan Johnny Rose (Eugene Levy) ve ailesinin, şirket yöneticileri tarafından dolandırılmasının ardından beş parasız kalışıyla başlıyor. Ellerinde kalan tek şeyse, oğulları David’e trajikomik adından dolayı bir doğum gününde “şaka” olarak satın aldıkları, Schitt’s Creek adlı kasaba. Schitt’s Creek’in cömert belediye başkanı Roland‘ın (Chris Elliott) teklifiyle, Johnny, eski bir pembe dizi yıldızı olan eşi Moira (Catherine O’Hara) ve 20’li yaşlardaki iki çocukları David (Daniel Levy) ve Alexis (Annie Murphy), “geçici” olarak Schitt’s Creek’in tek motelinin iki odasına yerleşiyorlar. Kesinlikle ait olmadıkları bir kasabada, kesinlikle ortak bir noktaları olmayan insanların arasında yaşamaya başlıyorlar. Bir zamanlar sahip olduklarını özleyerek ve bir an önce içinde bulundukları bu cehennemden kurtulmayı dileyerek… Şartlar değişmiyor ve Rose’lar, ait olmadıkları bu hayata uyum sağlamayı öğreniyor, biraz Schitt’s Creek’e uyum sağlıyor, biraz Schitt’s Creek’i kendilerine uyduruyorlar.
Oldukça basit bir formülden yola çıkmış olan dizi, çok iyi yazılmış dört karakteri sayesinde kendini tekrar etmenin yanından bile geçmiyor. Sezonlar geçtikçe bunun sadece bir “ne oldum değil, ne olacağım demeli” meselesi olmadığını, Johnny, Moira, David ve Alexis’in bir aile olarak ve birer birey olarak büyüme hikâyelerini anlattığı anlaşılıyor. Dört karakterin geçmişleri ve bugünleri, her daim birbiriyle çatışan ama birbirini tamamlayan iki ayrı gerçeklik olarak senaryonun temelini oluşturuyor. Bunun en canlı, en renkli örneği, Catherine O’Hara‘nın kusursuz bir performansla canlandırdığı Moira Rose: Ağdalı cümleleri, her biri thesaurus‘tan bakılarak bir üst modeliyle değiştirilmiş gibi duran sözcükleri, perukları, her ortamda aşırıya kaçmayı başaran giyimi ve insanlara tam isimleriyle seslenişiyle yanlış bir dizinin setine gelmiş gibi bir karakter bu, ama zaman geçtikçe gururunu bir kenara bırakmasına, içinde bulunduğu durumu kabullenişine, annelik duygusunu hatırlamasına ve duygularını açmasına tanık oluyoruz. David ve Alexis, tüm yaşamları boyunca önlerine konulan imkanlardan ve ceplerine konulan paralardan mahrum kaldıkları anda ne yapacaklarını bilemeyen, hiçbir yetenekleri, duygusal zekaları ya da meslekleri olmayan birer gençken, hem kariyer açısından hem de duygusal anlamda geleceklerini kontrol altına almayı öğreniyorlar, deneyerek, hatalar yaparak, kendi ayakları üzerinde durabilmeyi öğreniyorlar.
Schitt’s Creek‘in en şaşırtıcı yanı, toplumsal cinsiyet ve cinsel kimlik konusunda söylediklerinden çok söylemedikleriyle çağa ayak uydurabilen bir dizi olması. Didaktik ya da ibretlik hiçbir durum ve söylem ortaya atmıyor dizi; hiçbiri zorlama durmayan, doğal bir akışta ilerleyen olaylar, panseksüel ve feminist bir ütopya yaratıyor. Gerçek hayatta ırkçı, homofobik ve cahil olması öngörülen bir kasabanın insanları gibi Schitt’s Creek de şaşırtıyor. Diğer yandan tıpkı Rose’lar gibi, Schitt’s Creek’liler de büyüyor bölümler ilerledikçe. Zoraki ve eğreti konuklarının varlığıyla kendilerini tehdit altında hissetmek yerine onlara kucak açan, cömert ve içten davranan kasaba halkı, yeniliklere, değişime ve gelişmeye de kendilerini açıyorlar. Schitt’s Creek adım adım güzelleşiyor, evriliyor ve dışarıya açılıyor. Johnny, Moira, David ve Alexis kadar, belediye başkanı Roland, eşi Jocelyn, motel görevlisi Stevie, veteriner Ted, oto tamircisi Bob, garson Twyla ve diğerleri de büyüyor, yeni ve daha iyi insanlara dönüşüyor.
2019’un Emmy adayları açıklanıp, hakkında hiçbir fikrim olmayan Schitt’s Creek En İyi Komedi Dizisi dahil dört adaylık aldığında, dizinin dört sezonunu bir haftada tüketeceğimden tamamen habersizdim. Kendimi Moira’nın ağdalı replikleriyle İngilizce kelime dağarcığımı geliştirirken, Alexis her ağzını açtığında “bu kızın başına neler gelmiş ya?” diye sorarken, cümlelerimi “David” noktalama işaretiyle tamamlama eğilimi gösterirken bulduğumda anladım ki, Kanada televizyonunun ansızın hayatıma soktuğu bu dizinin karakterleri, bağ kurulabilen ve kısa sürede birlikte büyümekten zevk aldığım dostlar olmuş.
IMDb Puanı: 8.2/10
İlk yorumu siz yazın!