Almanya’nın Köln kentinde Rheinauhafen yarımadasında, 4.000 m2’yi aşan bir alanda bulunan, çelik ve camdan meydana gelen Çikolata Müzesi’ni görmediyseniz; muhtemelen siz çikolata denince önce tadından bahseden grup içinde yer alıyorsunuz. O geziden sonra bende durum biraz değişti! Eğer bir gün sizin de yolunuz o taraflara düşerse, böyle bir rüyayı görmeden dönmeyin derim.

Schokoladenmuseum | Fotoğraf: travelisto.net

Schokoladenmuseum

Lindt’in Köln’deki Çikolata Müzesi, Charlie and The Chocolate Factory filmini hatırlattı bana. Ya da Roald Dahl’ın kitabını okuyanlar çok iyi bilir; yoğun çikolata kokusu, bitmeyen çikolatalar ve her yerden akan çikolata ırmakları vardır. Fabrikaya giriş biletini kazanan Charlie kadar mutlu olursunuz burada. Belki Tim Burton nasıl bir film çekmiş ilk fırsatta izlersiniz. Belki sevdikleriniz veya kendiniz için özel çikolatalar yaptırırsınız.

O günden sonra o yoğun çikolata kokusu aklımdan hiç çıkmadı. Sanki suyun üzerinde yürüyen, içinde çikolata şelalelerinin aktığı dev bir camekanın içinde büyülenmiş gibiydim. Etrafta o kadar çok çikolata ve çikolataya dair şey vardı ki; neredeyse neye dokunsam çikolataymış gibi bir duygu durumu yaşadım diyebilirim.

Müzeden Notlar

Müzede 5000 yıllık kakao tarihi, kakao çekirdeklerinden pralinlere kadar modern çikolata üretimi gösteriliyor. Orta Amerika’nın Kolomb öncesi kültürülerinden sergiler, Barok döneminden önemli bir porselen ve gümüş koleksiyonu ve sanayileşme döneminden çok sayıda eski makine ziyaretçilere sunuluyor.

Çikolata şelalesi demişken burada abarttığımı düşünmeniz beni üzer doğrusu. Müzede, içinden sürekli ılık çikolata akan ve sizi uyuşturan o enfes kokunun bizzat sebebi çikolata şelalesinin ta kendisi. Kötü haber; başında sürekli biri bekliyor, iyi haber; akan çikolataya gofret bandırmak suretiyle size ikram ediliyor.

Çikolatanın baştan sona yapım ve paketlenme aşamalarını, Lindt çikolata markası tarafından işletilen bir üretim hattından gösteriliyor Özel olarak yapılmış büyüklü küçüklü hediyelik Alman ve İsveç çikolatalarından satın alabiliyorsunuz. Bence çikolata herkesi memnun edebilecek bir hediye seçeneği. Özellikle benim gibi büyük bir tercih yaparsanız, alıcısına teslim edene kadar onu korumak, o andan itibaren en mühim meseleniz oluyor bilesiniz.

Müze 1993 yılında açılmış ve oldukça popüler. Bazı dönemlerde kapısında uzun kuyruklar bile olduğu söyleniyor. Siz bu deneyimi yaşadığınızda kendinizi hangi hikâyenin içindeymiş gibi hissedersiniz bilmem ama; Bukowski’nin aşka tercih ettiği çikolataya methiye düzdüğü bir dünyada, aşkın lafı olmaz artık.

Kapak Fotoğrafı: travelisto.net

İlginizi çekebilir: Eyüp Utku Akçay’dan Çikolata