Scorpions: Almanya'nın Rock Efsanesi
Almanya’dan çıkan en önemli müzik gruplarından biri olan Scorpions, sekiz senelik bir aradan sonra konser vermek için tekrar ülkemizi ziyaret edecek. 23 Mayıs 2024 tarihinde KüçükÇiftlik Park’ta gerçekleşecek konsere daha vakit varken, grubu ve albümlerini bir hatırlayalım.
Scorpions, 1965 yılında gitarist Rudolf Schenker tarafından Hannover’de kuruldu. Tarih boyunca çok sayıda üye değiştiren grubun sabit tek üyesi Rudolf Schenker olurken, vokalist Klaus Meine’de tüm stüdyo albümlerinde yer aldı. Grubun ilk albümü 1972 yılında çıkan Lonesome Crow, Alman filmi Das Kalte Paradies’e soundtrack olmuştur. Bu albüm, sonraki Scorpions albümlerinden farklı olarak karanlık yapısı ile yetmişler progresif rock müziğinin güzel bir örneğidir. “I’m Goin’ Mad” ve “Inheritance” gibi güzel parçalara sahip olan albüm, ayrıca Rudolf Schenker’in kardeşi, benim çok sevdiğim gitaristlerden Michael Schenker’in tam üye olarak yer aldığı tek albümdür. Daha sonra UFO grubuna katılan Schenker aynı zamanda MSG grubunun kurucusudur. Bilmeyenler kesin olarak MSG’nin “Nightmare” parçasına bir göz atsın.
Sonraki albüm Fly To The Rainbow 1974 yılında çıktı. Grubun kadro değişikliğine gittiği bu albümde, gitara Uli Jon Roth, basa Francis Buchholz ve davula da Jürgen Rosenthal geçer. Grup bu albümle beraber hard rock’a kaymaya başlar. Albümde, girişi Nilüfer’in “Ara Sıra Bazı Bazı” (Orjinali Las Grecas – Que Bonito Aquella Noche) parçasına çok benzeyen “Drifting Sun”, Fly people Fly”, “This Is My Song”, “They Need A Million” ve “Fly To The Rainbow” gibi güzel parçalar vardır. “Fly To The Rainbow”, Scorpions’da sadece bu albümde yer alan davulcu Jürgen Rosenthal’ın davulu ile öne çıkardığım bir parçadır. Jürgen, Daha sonra Eloy grubunda da bir süre çalar ki bu parçanın da ikinci yarısında bayağı bir Eloy havası vardır bence. Şarkı, Therion tarafından da yorumlanmıştır.
1975 tarihli üçüncü albüm In Trance’de davulda Rudy Lenners yer alır. Albümdeki parçalara bakarsak, “In Trance”, Lindsey Buckingham’ın “Holiday Road”una benzettiğim “Robot Man”, “Living And Dying”, “Life’s Like A River” benim öne çıkardıklarım olur. Bir sene sonra Virgin Killer albümü piyasaya çıktı. Albüm kapağında kullanılan çıplak kız çocuğu yüzünden grubun başı ağrıdı. Bazı ülkelerde başka kapak fotoğrafı kullanıldı. “Pictured Life”, “In Your Park” ve Yellow Raven” bu albümün güzel parçalarıdır. Ancak Pain Of Salvation’ın “Yellow Raven” yorumu, bence orjinalinden güzel cover’ların en güzel örneklerinden biridir.
Beşinci albüm Taken By Force 1977 yılında yayınlandı. Bu albümde davulda Herman Rarebell yer alır. Albümde “Born To Touch Your Feelings”, “Steamrock Fever”, “He’s a Woman – She’s A Man” ve sözleri Jimi Hendrix’in son kız arkadaşı Monika Dannemann tarafından ona ithafen yazılan “We’ll Burn The Sky” gibi güzel parçalar yer alır.
1979 yılında çıkan Lovedrive albümünde grupta yine kadro değişikliği olur. Gitarist Uli Jon Roth gruptan ayrılır ve yerine Matthias Jabs gelir. Ayrıca ilk albümde yer alan ve Lovedrive albümü zamanında UFO grubundan ayrılan Michael Schenker’de albümün 5 parçasında baş gitarist olarak yer alır. Bu albümle beraber Scorpions’u popüler yapan power balladlar başlar. “Always Somewhere” ve “Holiday” bunun iki güzel örneğidir. “Always Somewhere” inanılmaz derecede Lynyrd Skynyrd’ın “Simple Man”ine benzer. Albümün diğer güzel parçaları ise “Coast To Coast”, “Lovedrive” ve reggae soslu “Is There Anybody There?”dir.
Sonraki albüm Animal Magnetism, “Make It Real”, “Lady Starlight” gibi güzel parçalar dışında, Scorpions klasiklerinden biri olan “The Zoo”yu içinde barındırır. Ancak asıl güzel parça, bence grubun en iyi parçalarından biri olan, hatta belki de en iyisi olan “Hey You”dur. Albümdeki bonus parça olan “Hey You”, Rudolf Schenker ve Klaus Meine tarafından seslendirilir. Bu şarkı temposuyla dinleyicide, Jason Statham’ın Crank ya da Keanu Reeves’in Speed filmindeki gibi devamlı hareket halinde olma isteği uyandırır.
1982 tarihli Blackout albümü öncesi vokalist Klaus Meine ses tellerinde sorun nedeniyle ameliyat oldu. Bu nedenle demo kayıtlar Dokken’ın solisti Don Dokken ile yapıldı. Ancak Klaus’un iyileşmesi sonucu albümde o yer alırken, Don Dokken back vokalde yer aldı. Albümdeki sevdiğim parçalar, “No One Like You”, “You Give Me All I Need”, adı gibi insanda enerji patlaması yaşatan “Dynamite” ve “When The Smoke Is Going Down”dur.
Grubun en bilinen şarkılarından birçoğunu çıkaran ve Amerika başta olmak üzere büyük başarı elde eden Love At First Sting albümü 1984 yılında geldi. Bu hit parçaların başında “Still Loving You” ve “Rock You Like A Hurricane” gelir. “Big City Lights”, “Bad Boys Running Wild”, “I’m Leaving You”, “Coming Home”, “Crossfire” albümün diğer dikkat çeken parçalarıdır. Dört yıl sonra grubun 10. Albümü Savage Amusement piyasaya çıktı. Bana göre grubun soundu bu albümle biraz yumuşadı. “Rhythm Of Love”, “Believe In Love” ve “Walking On The Edge” bu albümde sevdiğim şarkılardır.
Doksanlara geldiğimizde, Love At First Sting albümünde olduğu gibi grubun rock dinleyecileri dışında da tanınmasını sağlayan hit parçaların olduğu, 1990 tarihli Crazy World albümünü görüyoruz. Bu hit parçalar “Wind Of Change” ve “Send Me An Angel”dı. Böylece albüm, Almanya da bir numaraya yükselirken, Amerika’da da en çok satan ikinci albüm oldu.
1993 tarihinde çıkan Face The Heat albümünde basta Ralph Rieckermann yer alır. İlginç bir şekilde bu albümde öne çıkardığım parçalardan ikisi olan “Destin” ve Daddy’s Girl”, albümün Avrupa baskısında yer alan bonus parçalardır. Bunlar dışında “Alien Nation”, “Woman” ve yine bir ballad olan “Lonely Nights” sevdiğim diğer şarkılar.
Bir sonraki albüm Pure Instinct, davulda Curt Cress’in yer aldığı, grubun diğer albümlerine nazaran daha sönük bir çalışmadır. Buna rağmen içinde “Soul Behind The Face” ve “Are You The One” gibi güzel parçalar vardır. 1999 tarihli Eye To Eye, davulda James Kottak’ın olduğu ve sound olarak bir önceki albümden bile daha soft yapıda bir Scorpions albümü olarak karşımıza çıkar. Rock severler için pek hoş karşılanmasa da “Skywriter” ve “Yellow Butterfly” parçaları bence güzel bir pop – rock örneğidir. Ayrıca albümde Almanca bir şarkı da vardır.
2000’li yılların ilk albümü 2004 senesinde çıkan Unbreakable’dır. Basta Pawel Maciwoda’nın yer aldığı albüm, önceki iki albümün aksine, grubun tekrar eski tarzına dönme isteğini gösterir. albümde “New Generation”, “She Said” ve “Remember The Good Times” gibi dikkate değer parçalar vardır. Ancak bence grubun 2000’li yıllardaki asıl önemli albümü, insanlarla robotlar arasında gerçekleşen savaşın oluşturduğu apokaliptik bir dünya konseptine dayanan, 2007 tarihli Humanity: Hour 1’dir. Smashing Pumpkins’den Billy Corgan ve The Hooters’dan Eric Bazilian gibi isimlerinde konuk olduğu albümde, “Love Will Keep Us Alive”, “Humanity”, “The Game Of Life”, “We Were Born The Fly” gibi güzel parçalar vardır.
Sonraki albüm Sting In The Tail, son albüm olarak planlanlanmasına rağmen, daha sonra grup iki albüm daha çıkardı. Bana göre albümün en güzel parçası Nightwish’den tanıdığımız Tarja Turunen’de vokalde yer aldığı “The Good Die Young”. “No Limit” ve “The Best Is Yet To Come” yine güzel parçalar arasındadır.
Scorpions’ın 50.yılını kutladığı albüm ise, 2015 tarihli Return To Forever’dır. Çoğunlukla geçmiş yıllarda yapılan albümlere konmayan parçaların oluşturduğu albümde “We Build This House” gibi yeni yapılan bazı parçalar da vardır. Albümdeki en sevdiğim parça da budur. James Kottak’ın yerine eski Motörhead davulcusu Mikkey Dee’nin geçtiği son albüm Rock Believer 2022 yılında çıktı. Albümde When You Know (When You Come From) isminde, hem normal hem de akustik versiyonu bulanan güzel bir parça var.
Toparlamak gerekirse, “Still Loving You”, Wind Of Change” gibi balladlarla tüm müzikseverler tarafından bilinen grup, kesinlikle sadece bu tarz balladlardan ibaret değildir. Müzik dünyasında bulunduğu neredeyse 60 senelik dönemde, en kötü albümü bile vasatın üzerinde olan grup, gelmiş geçmiş en önemli rock gruplarından biridir.
Kapak Fotoğrafı: Ultimate Classic Rock
İlginizi çekebilir: Gürkan Sonat’tan Blind Guardian
Sanırım dünya turundalar, keza 17 Mayıs'ta bizim buralara geliyorlar ve Abu Dhabi'de bir konser verecekler. Bana çok uzak bir müzik ama 50 yıldır tutarlı bir şekilde müzik yapmak ve benim gibi birinin bile bir şekilde sözlerine hakim olduğu (stili living you) parçalar yapmak taktire şayan.
Aynen dünya turundalar. Abu Dhabi sonrası Bahreyn, oradan da İstanbul'a geliyorlar. Oralara gelmişken bir uğrayın bence 🙂