Scream VI: Katliam New York’a Taşınıyor
Scream serisinin geçtiğimiz sene uzun bir aradan sonra piyasaya geri dönmesi, janrın gidişatına baya katkıda bulundu diyebiliriz. Finansal olarak da aynı sonuçları doğurmuş olacak ki, bir sene sonrasında serinin 6. filmini vizyonda izleme şansımız oldu. Geçtiğimiz filmde küçük kasabalarında yaşanan tantananın dev bir vahşetle sonuçlanması, ana karakterlerimizi yeni bir lokasyona götürüyor. New York City. Şehrin keşmekeşine yakışan bir gerilim filmi ortaya çıkmış, Jenna Ortega’yı bu tür filmlerde daha çok göreceğiz gibi görünüyor, keyifli birkaç saat geçirmek isteyenlerin film vizyondayken şans vermesini öneririm.
Editör Notu: Yazı serinin bir önceki filmine ve bu filme dair spoiler içermektedir.
Geçtiğimiz filmde hikayenin Woodsboro’daki ev partisinde acayip bir noktaya gelmesi, yer yer kahkaha attırması yer yer oturduğumuz yerde takla attırmasıyla takdir toplamıştı… Bu film bir önceki kadar keyif verdi mi emin değilim, bir iki tık aşağıda kalıyor ritmi bence. Fakat yine de bu son iki filmde oluşturulmuş ton, serinin ilk dört filmiyle çok uyumlu. Bu durum da hoşuma gidiyor açıkçası, zira kendisiyle dalga geçen, kendisinin parodisine dönüşme işini keşfeden bir seri Scream. Seri devam ederken bu bilinçten ayrılmaması, eski karakterleriyle yeni karakterleri usanmadan harmanlamaya devam etmesi, franchise’ın bu dakikadan sonra nereye kadar ve ne şekilde devam edeceğini merak ettiriyor…
Filmdeki market sahnesi favorim oldu. Biraz daha uzun tutulabilirmiş, oradaki sessizliğin yarattığı gerilimden büyük keyif aldım. Aklı eksik kaslı komşu prototipi ve konuştuklarından hiçbir şey anlayamamak tebessüm ettirdi. Babasının mirasını devralmakla reddetmek arasında mekik dokuyan ana karakterin filmin sonunda vitesi beşe takması bekleniyordu, şaşırtmadı. Şüphelilerin 3 kişi çıkmış olması artık yönetmenin bizimle eğlenmeye çalıştığını gösteriyor sanırım. Bu gidişle tüm karakterlerin suçlu olduğu bir denkleme varacağız önümüzdeki filmlerde. Bu arada bu filmin de sonunda 35 kere bıçaklanan insanların ısrarla ölmemesi, beni hayata çok sıkı şekilde tutundurdu. Yolda biri gelip bir şey saplasa soğukkanlı karşılayabilecek ruh halindeyim.
Samara Weaving’in kadroda olmasından ötürü çok heyecanlıydım, yeni jenerasyonda Mia Goth ile beraber fark yaratan bir kariyer çizgisi var. Fakat filmin başında göstere göstere ölüme gittiğini fark ettiğimde çok tadım kaçtı, keyifle izleyemedik kendisini… Gazeteci çok fena harcandı. Anlı şanlı mücadelesini verdi ama işte bir yere kadar. Yaşadığı evin güzelliğinden yine aksiyona odaklanılamadı yer yer. Ben bu serinin devam filmlerini fırsat oldukça vizyonda izlemeye can atıyorum, sinemaya gitme motivasyonu sağlayan filmlerin varlığı sona ermez diye umuyorum.
Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: The NewYork Times
İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den Alcarras
İlk yorumu siz yazın!