“Seçkiler: performistanbul.data/izle”: Belgeleme Türlerine Dair
Performistanbul, 15 Nisan ile 14 Mayıs tarihleri arasında, “Seçkiler: performistanbul.data/izle” adlı sergiyle SENKRON Eş Zamanlı Video Sergileri’nde yer alıyor. “Seçkiler: performistanbul.data/izle”, bugüne kadar çeşitli medyumlar ve teknikler aracılığıyla kayıt altına alınan performanslardan bir seçkiyi izlemeye sunuyor. Performans sanatının belgeleme türlerini ve bu türler arasındaki ilişkiyi inceleyen sergi, canlı performansların kurgulu, kurgusuz video kayıtlarına ve seyircisiz olarak sadece kamera için gerçekleştirilen performans videolarına odaklanarak üç ana başlığı ele alıyor.
“Kamera İçin Performans” başlığında Dila Yumurtacı – Ouroboros (2020), Leman Sevda Darıcıoğlu – Merhaba ben Leman, Türkiye’den bir kadın sanatçıyım (2017) ve Selin Kocagöncü – Gülümse (2017) performansları yer alıyor. “Performans Dokümantasyonu” başlığında AslieMk – Beton (2016), Batu Bozoğlu – Döngü (2017) ve Ekin Bernay – Annem ile Ben (2016); “Performans Videosu” başlığında ise Ebru Sargın L. – Hoşçakal – Merhaba (2016), İ. Ata Doğruel – Tevâzu (2018), Gülhatun Yıldırım – Yıkımın Büyüsü (2019) ve Özlem Ünlü – Tape (2018) videoları bulunuyor. Seçkideki sanatçılardan Dila Yumurtacı, Aslı Dinç, MK ve Gülhatun Yıldırım ile sohbet ettik.
Dila Yumurtacı
“Seçkiler: performistanbul.data/izle” performans sanatının belgeleme türleri ve bu türler arasındaki ilişkiyi inceliyor. Siz bir performans sanatçısı olarak performans sürecinin belgeleme, kayıt altına alma ve ardından sergileme sürecinde neler deneyimliyorsunuz?
Sergide yer alan performansım “Ouroboros” YouTube’tan canlı olarak gerçekleştirdiğim, kendi iç sesimi filtresizce paylaşmayı amaçladığım 21 günlük bir yayın. Birçok kültürde, kadim öğretilerde yer alan Ouroboros simgesi, kendi kuyruğunu yiyen yılan ile temsil edilir. Zamanı, hayatın döngüsünü, ölüm ve doğumu işaret ediyor. Kendimle kaldıkça, toplumdan uzaklaştıkça, içime döndükçe ses berraklaşıyor, içgörü veya durugörü, bilgi olarak dışarı taşıyor. Kültürün ve toplumsal normların ötesindeki ben, insanlığa dair birçok şeyi bana söylüyor.
Sergi kapsamındaki performansınızdan bahsedebilir misiniz?
Sergi kapsamında “Kamera İçin Performans” kategorisinde yer alan performansın, yalnızca tek bir bölümü paylaşılıyor. Performans özü gereği canlı olarak icra edilen, başka insanların varlığına ve ortak bir deneyime ihtiyaç duyar. Çıkış noktası şimdi anda gerçekleşen, maddi olmayan, elle tutulamayan, zamanla ve görselle sınırlandırılamayan bu sanat disiplini halen çok yeni ve birçok izleyici için düşünce olarak algılaması güç. Bir o kadar da insanlara ve hayata en yakın duran disiplin. İzleyici performansa dahil olduğunda ve kendisi deneyimlediği zaman, ne olduğuna dair bir fikre veya hissiyata sahip olabilir. Teknoloji ve pandemi ile birlikte performansın bu ilkesel özü de yeniden sorgulanıyor. Her dönem ortaya çıkan ihtiyaçlar ve sınırlandırmalar sonucunda, bir sanatçı olarak ben de bu sınırlandırmaların sonucunda yaratıcılığımı açtım. Pandemi süresince performansın nasıl dijital ortama taşınabileceği, nelerden kaybedeceği, ya da yaratım sürecinde düşünmediğim ne gibi avantajları olduğunu sıkça düşündüm.
Çalışmanız sergi kapsamında “Kamera İçin Performans” kategorisi altında yer alıyor. Kamera için performans sergilemeyi nasıl tanımlarsınız?
Dans ve sinema kökenli bir eğitimin ardından görsel sanatlar alanında üretim yapan bir sanatçı olarak farklı medyumlar ile çalışmaya alışkınım. Bu performansı düşünürken çıkış noktam serbest çağrışım metodu ile kameraya konuşmak oldu. Bunu yaparken izleyicileri değil, yalnız olduğumu düşünerek zihnimin süreçlerini filtrelemeden paylaştım. Açıkça itiraf etmem gerekirse bazı günler oldukça zordu. Her gece yayında farklı tür hâllerimi, düşüncelerimi kamera ile paylaştım. Kamera için performans sergilemek, canlı performanslardan oldukça farklı. Bir performansın video mu yoksa canlı olarak mı gerçekleşeceğini bilmenin çeşitli avantajları ve dezavantajları var. Örneğin izleyici ve hatta katılımcıların olduğu bir performansta kendimi çok daha rahat hissediyorum. Onların etkileşimi ile deneyimler gerçekleşiyor.
Deneyimin canlı değil de dijital bir ortamdan aktarımı ne kadar canlı performansla eşdeğerdir emin değilim. Kamera için yapılan performansta, performansçı birçok açıdan kontrol elde ediyor. Teknolojinin olanaklarından yararlanarak performansı bir üst boyuta taşıyabilir, performans fikrini bile çok daha değiştirerek çeşitlendirilebilir. Alanı dijital ortamın imkânları ile yaratabiliriz. Kamera için performansın hâlâ çok açık bir alan olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar katılımcı performanslar ile potansiyel performans alanları yarattığım işler ile devam etsem de teknolojik gelişmeler ile dijital ortamda neler denenebilir merak ediyorum.
Aslı Dinç
“Seçkiler: performistanbul.data/izle” performans sanatının belgeleme türleri ve bu türler arasındaki ilişkiyi inceliyor. Siz bir performans sanatçısı olarak performans sürecinin belgeleme, kayıt altına alma ve ardından sergileme sürecinde neler deneyimliyorsunuz?
Zamanda dondurulan performans kalıntıları bir arkeolojik veri gibi performansın belleğini tutuyor. Canlı sanatını gerçekleştiren kişi, performans sırasındaki hissini bu incelikli veri ile birleştirebiliyor ve bu buluşma benim deneyimlediğim kadarıyla performans sanatına özgü derin bir haz barındırıyor.
Sergi kapsamındaki performansınızdan bahsedebilir misiniz?
“Beton”; kalıcılık geçicilik arasındaki akışkanlık, yeni izler bırakma dürtüsü, tahribat ve yıkım kavramları arasında dolanan bir performans.
Eserleriniz sergi kapsamında “Performans Dokümantasyonu” başlığı altında konumlanıyor. Bir performansın dokümantasyonu aşamasında sizin için dikkat edilmesi gereken en önemli şeyler nelerdir? Performansı en iyi şekilde yansıtması ve aktarması için neler yapılmalı?
Performansın yoğunluğunu yakalaması, zaman ve mekâna nasıl yayıldığını aktarabilmesi önemli. Performans esnasında ise izleyicinin performans ile bağını koparmaması için belgeleyen kişinin ve aygıtın doğru konumlanmasına özen gösteriyoruz.
MK
“Seçkiler: performistanbul.data/izle” performans sanatının belgeleme türleri ve bu türler arasındaki ilişkiyi inceliyor. Siz bir performans sanatçısı olarak performans sürecinin belgeleme, kayıt altına alma ve ardından sergileme sürecinde neler deneyimliyorsunuz?
Bunlar bir dışsallaştırma, dışa atma sürecinin parçaları ya da aşamaları gibi. İçeride “process” edilmiş şeylerin artık paylaşıma ve gösterime açılmış olması, yeniden üretilebilir olması, yoruma açık hâle gelmesi bir tekinsizlik hissi yaratabiliyor. Temelinde belki de tedirgin edici süreçler bunlar çünkü kapalı özgür alanınızı artık açmış oluyorsunuz ve konuya bir kontrol meselesi olarak bakarsak, her şey tamamen sizin buradaki belirli bir süreliğine varoluşunuzun dışına taşmış oluyor. Yani belki de sizden çok daha sonra hâlâ tüm bu iç meseleleriniz, sizin dışınızda başka yerlere akıyor olacak… Tekinsizce heyecan verici olan da bu zaten tabii aynı zamanda.
Sergi kapsamındaki performansınızdan bahsedebilir misiniz?
Güzel hatırladığım bir performans. Bize çok şey öğretmişti her anlamda. Çok şeyler deneyimlemiştim… Son toplantımızdan çıkıp “yapamıyoruz bu işi” diye tünele yürürken konuşmalarımızı da hatırlıyorum, Simge’nin muhteşem gözlüğünü de, inşaat mühendisleriyle, işçileriyle ve galeri direktörleriyle yaptığımız konuşmaları da… Mekânın bodrum katına inip “bu kadar betonu bu zemin taşır mı, ya çökerse?” diye kolonlara bakışımızı da… İlk hatırladığımsa mekânı ilk gördüğümde hissettiğim şey, ortadaki 2 kat yüksekliğindeki galeri boşluğunu yere çökmüş bir döşemenin boşluğu olarak görmüştüm. Ve sonra Aslı’ya anlatmıştım böyle bir şeyler yapalım mı diye. Aramızda konuşurken insanın yeryüzüne müdahalesi gibi başka, anlamlı yerlere de gitmişti konu. Beton çok da zapt edilemez, doğanın karşıtı gibi işletilse de doğa gibi o da; öğretici ve acımasız.
Eserleriniz sergi kapsamında “Performans Dokümantasyonu” başlığı altında konumlanıyor. Bir performansın dokümantasyonu aşamasında sizin için dikkat edilmesi gereken en önemli şeyler nelerdir? Performansı en iyi şekilde yansıtması ve aktarması için neler yapılmalı?
Minörlük ve incelik. Rüya gibi bir şeyi belgelemeye çalıştığınızı unutmamak.
Gülhatun Yıldırım
“Seçkiler: performistanbul.data/izle” performans sanatının belgeleme türleri ve bu türler arasındaki ilişkiyi inceliyor. Siz bir performans sanatçısı olarak performans sürecinin belgeleme, kayıt altına alma ve ardından sergileme sürecinde neler deneyimliyorsunuz?
Bir projeyi oluştururken de gerçekleştirdikten sonra da yazmak ve yürümek benim için önemli. Bazı kendi belgelediğim devam eden projelerimi, araştırmalarımı kaydederken farklı yollar deniyorum. Kayıt ve belgeleme süreçlerini işin dinamiği de belirliyor. Doğada çalışırken, bitkilerin bedenim üzerindeki etkileşimini araştırırken günlere yayılan bir izleme ve belgeleme deneyimi yaşıyorum. Kamusal alanda yaptığım bir performansın kaydı beni takip eden kamerayla gerçekleşirken aynı zamanda performans o an orada bulunan herkes tarafından izleniyor. Bir yürüme performansımda belirlediğim rota üzerinde ilerlerken topladıklarım, bir ritüel olarak aynı kelime ve cümleleri tekrar tekrar yazdığım defter bir belge niteliği taşıyor. Bazen her şeyi sergilemek ve kayıt altına almak da mümkün olmayabiliyor çünkü her bir performansın süreci başka ve kendine ait.
Sergi kapsamındaki performansınızdan bahsedebilir misiniz?
“Yıkımın Büyüsü”, yıkıma, yıkım için bir ritüel. Diğer işlerimde olduğu gibi, kendi içerisinde tekrarlar, dönüşümler olan bir performans bu. Neyin yıkımı? Bu yıkım ne için ve sonuçları neler? Yıkıma gitmek ve oradan bütün dönmek. Parçaları toplamak, bir araya getirmek, sıkıca tutup sonra tekrar parçalamak.
Performansın odağında, oldukça domestik görünen dikme eylemi var. Elbisemle aynı renk ve dokudaki duvara astığım büyük kumaş parçasını kendime dikiyorum, elbisemin parçalarını birbirine dikiyorum, ipleri iğnelere geçiriyorum, iplerle yerde çember oluşturup içinde/dışında bekliyorum, performansta içtiğim suyu kumaşı duvara asarken kullandığım çivi poşetine tükürüyorum, duvar yalnızca bir duvar değil, tüm oda ve ben birbirimize geçiyoruz.
İzleyenler beni duvara dikiyor ya da kendimi diktiğim duvardan söküyorlar. Benimle birlikte ipi sadece düğümleyenler de var, güneşe dönüp camın önüne yatanlar da. Katılım şekli farklılık gösteriyor çünkü oda değişiyor ve herkes bunun bir parçası. Dikme eyleminin pek çok yönü varmış, bunu 5 gün süren “Yıkımın Büyüsü” sayesinde öğrendim.
Sergiye “Performans Videosu” kategorisinde yer alan çalışmanızla katılıyorsunuz. Bir performansın videosu sizce aslını ne kadar yansıtabilir?
Bir performans kendi içinde pek çok şey barındırır. Performans yaptığım yer, hava, ışık, sesler, rüzgâr, hareket ve sayısız şey işin içine girer. Aynısı izleyen için de geçerli.
Performansı kaçırdıysanız performansın videosu, dokümantasyonu ve kalıntıları o ana, performansa ait sadece bir iz. İzlediğiniz şey kokusuz, titreşimsiz ve sıcaklık değeri olmayan bir göz. Performans kalıntıları belki bu anlamda çok daha fazla iz taşıyor olabilir. İçinde uyuduğum su, kucağımda eriyen buzların dönüştüğü su, defalarca düğümlenmiş iğneye geçirilmiş iplikler, kucak dolusu gül dikeni, bedenin doğadaki yeri ve ilişkisi üzerine çalışırken kullandığım bitkiler. Hepsi bedenin içinden ve dışından birer yansıma.
Kapak Fotoğrafı: Gülbin Eriş
İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul Sergi Takvimi
İlk yorumu siz yazın!